Arama sonuçları

20 bin yetmez, 40 bin atama daha olmalı

20 bin yetmez, 40 bin atama daha olmalı

20 bin yetmez, 40 bin atama daha olmalı. Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, 2019-2020 eğitim-öğretim yılının ilk döneminin sona ermesi nedeniyle değerlendirme yaptı. Eğitim yılı başında sıralanan sorunların büyük çoğunluğunun çözülemediğini söyleyen Geylan’ın açıklamaları şöyle: 

20 BİN YETMEZ, 40 BİN ATAMA DAHA OLMALI

Bu sorunlardan en önemlisi öğretmen atama sayısının yetersizliğidir. Bilindiği gibi MEB, Şubat ayında 20 bin sözleşmeli öğretmen alımı yapacak. Bu atama ne eğitim hayatımıza katkı sağlayacak ne de atama bekleyen öğretmenlerin beklentilerini karşılayacak. Çünkü 81 ilde 80 bin 583 ücretli öğretmen çalıştırılıyor. Bu öğretmen açığını gösteriyor. Ücretli öğretmen, girdiği ders başına ücret alan dolayısıyla aylık ücreti asgari ücret bile olmayan öğretmendir. Bu öğretmenlerin hiçbir özlük hakkı bulunmamaktadır. Okul müdürü istediği anda işine son verebilir. Öğretmenlik formasyonu almayan, iki yıllık mezun olanlar dahi ücretli öğretmen olarak görev yapabilmektedir. Devletin öğretmen açığını böylesine aciz bir yöntemle gidermeye çalışması çok acıdır.

ATAMA BEKLEYENLERİN SAYISI REKORDA

Öte yandan eğitim fakültesi mezunlarının sayısı, bununla birlikte atama bekleyen öğretmen sayısı katlanarak artmış ve işsiz öğretmenler kervanı almış başını yürümüştür. Her yıl 40 bin öğrenci eğitim fakültesinden mezun olmaktadır. Atama sayısı yetersiz olunca, büyük bir yığılma söz konusu olmaktadır. Üniversite sayıları ve fakültelerin kontenjanları, ülkenin ihtiyaçlarına göre belirlenmelidir. Aksi takdirde bugün olduğu gibi yüzbinlerce eğitim fakültesi mezunu ortada kalır. Bu durumun sorumlusu, sağlıklı planlama yapamayan kamu yöneticilerdir. “Muhakkak her mezun olanı devlet işe alacak diye bir şart yok” yaklaşımı topu taca atmaktır.

İNTİHAR EDEN ÖĞRETMEN ADAYLARI 

Ataması yapılmayan öğretmen problemi başka işlere yönelen ya da yıllarca işsiz kaldığı için bunalıma giren hatta intihar eden öğretmen vakaları ile karşılaşmamıza da yol açmaktadır. Bu aynı zamanda sosyal bir sorundur. Bu sayı da artıyor. Bu intihar vakalarına kayıtsız kalınmamalı. 

ÖĞRETMEN AÇIĞI 100 BİNİN ÜZERİNDE

69 ilde norm kadro açığı 103 bin 527’dir. 81 ilden veriler elimize ulaşsaydı, bu sayının çok daha yüksek olduğunu görebilecektik. Hal böyleyken 2020 yılı için öğretmen atama sayısını sadece 20 bin olarak belirlemek sağlıklı bir yaklaşım, doğru bir atama politikası değildir. 20 bin atamayı kabul etmiyoruz. Eğitimin şu anki atama ihtiyacı en az 100 bindir. Bu minvalde yapılması gereken Şubat ayında 20 bin atamaya ilave olarak 40 bin atama daha yapılmasıdır. 2020 yılı için hedefimiz 100 bin atamadır.

ÖĞRETMEN ATAMADA MÜLAKAT SORUNU

Farklı türde istihdam modellerine karşıyız. Sözleşmeli-kadrolu-ücretli öğretmen ayrımı; öğretmenleri bölen, parça parça eden, velinin öğretmen seçmesine neden olan, verim ve kaliteyi düşüren en önemli hususlardır. Aynı işi yapan çalışanların farklı statülerde istihdam edilmesi adil ve hakkaniyete uygun değildir. Bu, öğretmenlik mesleğini de rencide eden bir uygulamadır. Derseniz ki, mahrumiyet bölgelerindeki öğretmen açığını nasıl gidereceğiz? Çaresi; mahrumiyet bölgelerinde görev yapan öğretmenlere bölgenin durumuna göre bir brüt asgari ücret ile iki brüt asgari ücret arasında Zorunlu Hizmet Tazminatı verilmesidir. Sözleşmeli öğretmenliğin kaldırılması şarttır. Bu noktada talebimiz, öğretmenlerin mülakatsız, sadece KPSS puan üstünlüğüne göre kadrolu olarak atanmasıdır. Bunun dışındaki tüm istihdam türleri kaldırılmalıdır.

YANDAŞ ATAMALAR VAR

2014 yılından beri mülakatla yönetici atayan Bakanlık, adeta önemli bir kısmı ehliyetsiz insanlardan oluşan bir makam düzeni kurmuştur. Ancak son atamalarda Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un yönetmelikte yaptığı düzenleme ile yazılı sınav başarısına göre yönetici atamaları gerçekleştirilmiştir. Nitekim öğretmen atamalarında da mülakatın etkisi sıfırlanmıştır. Ancak bu kati çözüm değildir. Zira mevzuatta mülakat hala vardır. Bakan değiştiğinde uygulama da değişebilecektir. Dolayısıyla MEB’in mutlaka mülakatı kaldırarak, yönetici atamalarını sadece yazılı sınav puanına göre yapması gerekmektedir. Sadece belli sendikal, siyasi yapıların, cemiyetlerin desteklenmesi, hak edenin görmezden gelinmesi yıkıcı bir düzeni beraberinde getirecektir.

Ayrıca Türkiye’nin gözbebeği olan proje okullarındaki yönetici atamaları da tamamen taşra teşkilatındaki bir kısım yapılanmalara teslim edilmiştir. Bu yapıların işaret ettiği kişiler il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri tarafından Bakanlığa iletilmekte ve çok yüksek puanla bu okullara giren çocuklarımız, torpille makam sahibi olmuş, liyakatsiz bir kısım insanlara teslim edilmektedir. Bu düzen böyle gitmemelidir. Bu okulların da MEB Yönetici Atama Yönetmeliği’ne tabi olması ve dışarıdan yapıların tahakkümünün sone erdirilmesi gerekir.

BÖLGELER ARASI EŞİTSİZLİKLER 

Bölgeler arası farklılıklar hala giderilemediği için okullarımız çok farklı düzeyde eğitim vermektedir. Bölgelerin eğitim haritalarının çıkarılması,mevcut durumun saptanması, müfredattan, yönetici kademesine kadar tüm hususlar dikkate alınmalıdır. İdeolojiler, siyasi ve sendikal tutumlar bu süreçten uzak tutulmalı, objektif şekilde tarama yapılarak, eğitim kalkınma planları oluşturulmalıdır. Bu bölgeler için ihtiyaçlar belirlenip, yatırımlar buna göre yapılmalıdır. 

4+4+4 MEZUNLARI LİSEYE GEÇECEK

Geçen yıl adrese kayıt sistemi nedeniyle LGS tercihlerinin ardından Anadolu liselerinin kontenjanları kapasitelerinin üzerinde dolmuş, MEB de bu sorunu, birçok okulumuzda ikili öğretime geçerek aşmaya çalışmıştır. Oysaki MEB’in hedefi 2019 yılının sonuna kadar ikili öğretim yapan okul kalmamasıydı. Ancak Anadolu liselerinde kontenjanın iki katı hatta daha fazla öğrenci kayıtları nedeniyle bu hedef gerçekleşemediği gibi, ikili eğitim yapan okul sayısı artmıştır. 4+4+4 sisteminin ilk mezunları bu yıl lise kapısına dayanacaktır. Dolayısıyla yaklaşık 800 bin ilave öğrenci bu sene LGS’ye girecektir. Bu da yığılmanın geçen yıldan daha fazla olacağını ortaya koymaktadır. MEB’in ivedi olarak yeni derslik üretmesi gerekir. Ayrıca yapılacak en önemli iş; kapasitesinin çok altında eğitim hizmet veren okul türlerinin, bu atıl kapasitesinin o eğitim bölgesinde ihtiyaç olan okul türlerine tahsis edilmesidir.

PROTOKOLLER GÖZDEN GEÇİRİLMELİ

Okullarda değerler eğitiminin öğretmen olmayan kişiler tarafından MEB’in yaptığı protokollere binaen verilmesi bu yıl da büyük bir sorun. MEB’in bu protokollerle okullara farklı cemiyet, dernek, vakıflar aracılığıyla öğretmenlikle ilgili olmayan kişileri dahil etmesi biz eğitimcileri kaygılandırmaktadır. Donanımını, yeterliliğini bilmediğimiz kişi ve kuruluşlar ne yazık ki okullarımızda cirit atmaktadır. MEB bu eğitimi kendi öğretmenleri vasıtasıyla vermelidir. MEB’in yaptığı protokolleri gözden geçirmesi ve kendi öğretmenine güvenmesi gerekmektedir. Değerler eğitimini verebilecek donanıma sahip yüz binlerce öğretmenimiz bulunmaktadır. 

16-01-2020


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş