Arama sonuçları

Doğu'daki ile Batı'daki çocuk arasında iki yıl fark var

Doğu'daki ile Batı'daki çocuk arasında iki yıl fark var

Eğitim Reformu Girişimi (ERG), geçtiğimiz eğitim-öğretim yılına ilişkin gelişmeleri ele alan Eğitim İzleme Raporları’nın onuncusunu yayımladı. Raporda yer alan verilere göre PISA 2015’te öğrenciler arasındaki başarı farkının yüzde 9’unu yalnızca çocuğun sosyoekonomik durumu, yüzde 26’sını ise hem çocuğun hem okulun sosyoekonomik durumu birlikte açıklıyor. TEOG yerine gelecek olan uygulamanın bu durumu göz önüne alması önemlidir. Batı Marmara ile Ortadoğu Anadolu’daki öğrenciler arasındaki PISA başarı farkı, yaklaşık olarak iki okul yılına denk geliyor.

PISA 2015 sonuçlarında, Türkiye, yaşam memnuniyet ölçeğinin uygulandığı 28 OECD üyesi ve 20 partner ülke ve ekonomi içinde öğrencilerin ortalama yaşam memnuniyetlerinin en düşük olduğu ülke oldu. Kız çocukların okullulaşma oranı Güneydoğu Anadolu’da ve Orta Doğu Anadolu’da arttı. 

Eğitim İzleme Raporu 2016-17’de eğitime ayrılan kaynaklara, eğitime erişime, güncel öğretmen politikalarına, eğitimin içeriğine, eğitim ortamlarına ve eğitimin çıktıları yer aldı. ERG Politika Analisti Yeliz Düşkün raporda öne çıkan bulguları şöyle özetledi:

DİYANETİN AÇTIĞI KURSLARIN SAYISI İKİYE KATLANDI

Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı 4-6 yaş kurslar ile belediyelerce ve derneklerce açılan kreşleri kapsayan “toplum temelli kurumlar”ın payı geçen yıla göre yüzde 1,7’den yüzde 3,6’ya çıktı. Bu kurumların sayısı 2015-16’da 692 iken 2016-17’de 2 katına çıkarak 1.448’e yükseldi. Tüm öğrenciler arasında bu kurumlara devam edenlerin sayısı 2015-16’da 21 bin 20 iken 2016-17’de 46 bin 736’ya yükseldi. Toplum temelli kurumlara devam eden çocukların tüm okul öncesi öğrenim gören çocuklara oranı da 2015-16’da yüzde 1,7 iken, 2016-17’de yüzde 3,6 oldu.Toplum temelli programların büyümesi ancak bu programların çocuğun iyi halini ve gelişimini destekleyen ortamları sunabilmesi durumunda olumlu olarak değerlendirilebilir.  Henüz, bu programların içeriğine dair bilgi paylaşımı çok sınırlıdır.

TÜRKİYE YAŞAM MEMNUNİYETİNDE EN DÜŞÜK ÜLKE

PISA 2015 sonuçlarına göre, Türkiye, yaşam memnuniyet ölçeğinin uygulandığı 28 OECD üyesi ve 20 partner ülke ve ekonomi içinde öğrencilerin ortalama yaşam memnuniyetlerinin en düşük olduğu ülkedir. Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 28,6’sı, 0 ile 10 arasındaki yaşam memnuniyeti ölçeğinde 0 ile 4 arasını seçiyor.

PISA 2015’te öğrenciler arasındaki başarı farkının yüzde 9’unu yalnızca çocuğun sosyoekonomik durumu, yüzde 26’sını ise hem çocuğun hem okulun sosyoekonomik durumu birlikte açıklıyor. TEOG yerine gelecek olan uygulamanın bu durumu göz önüne alması önemlidir. Batı Marmara ile Ortadoğu Anadolu’daki öğrenciler arasındaki PISA başarı farkı, yaklaşık olarak iki okul yılına denk geliyor.

YENİ MÜFREDATIN TEMEL VURGUSU MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLER

Türkiye, bir yandan yeni sanayi devrimini, diğer yandan sürdürülebilir büyümeyi tartışırken yeni öğretim programlarında üst düzey becerilerin kullanılmasını gerektirecek, bilişsel alanın bilme basamağının üstüne çıkan kazanım ifadeleri sayıca azdır.  Bir önceki öğretim programlarının temel vurgusu “beceri kazandırmak” iken, yeni öğretim programlarının temel vurgusu “milli ve manevi değerleri” kazandırmak olarak belirtildi.

KİMLER TARAFINDAN HAZIRLANDI?

Öğretim programları eğitimin omurgasını oluşturur ve ulusal bir uzlaşmayla hazırlanması geniş kitleler tarafından sahiplenmesi açısından önemlidir. Ancak, programa dair kimler tarafından hazırlandığı, düzenlenen toplantılara kimlerin davet edildiği gibi bilgiler kamuoyuyla paylaşılmamış, katılımcılık “görüş almakla” sınırlandırılmış ve farklı paydaşlar arasında bir ortaklaşma çabasıgösterilmemiştir. 

ZORUNLU DİN EĞİTİMİ AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNE AYKIRI

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin zorunlu tutulması ve içeriğinde “din eğitimi” yapılması Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal etmeye devam ediyor. 

TEŞVİK, EŞİTLİĞE KATKI YAPMIYOR

PISA 2015 verisine dayanan araştırmalar, kamu kaynaklarının sosyal adaleti gözeterek kullanılmasının eğitimin iyileşmesine katkıda bulunduğunu gösteriyor. Eğitimi özelleştirme ve bu süreci teşviklerle destekleme gibi politikaların şu haliyle eşitliğe katkı yaptığını iddia etmek güçtür. Onun yerine, okullara doğrudan gönderilen eğitim bütçesinin artırılması,  dezavantajlı okullarda öğretmenlerin ortalama görev süresini artıracak önlemler alınması ve ücretsiz öğle yemeği verilmesi gibi eşitlikçi politikalar uygulamaya alınmalıdır.

LİSEDE ÖZEL OKULA GİDEN SAYISINI TEMEL LİSELER ARTIRDI

Eğitim sisteminde özel okulların payı son yıllarda artıyor. Özel okullarda eğitim gören çocukların oranı 2016-17 eğitim-öğretim yılında yüzde 7,6 oldu. Bu oran 2015-16’da yüzde 7,5’ti. 

Ortaöğretimde genel ve mesleki özel okullarda öğrenim gören çocukların sayısı 2014-15’te 240 bin 171 iken temel liselerin eğitim sistemine dahil olmasıyla yüzde 97 artarak 2015-16’da 472 bin 611’e çıktı. 2016-17’de bu sayı yüzde 6 daha artarak 500 bin 411 oldu.

2016-17 yılına ait verilere göre, Türkiye genelinde 1017 temel lise ve bu kurumlarda öğrenim gören 203 bin 760 öğrenci bulunuyor. Özel ve resmi toplam ortaöğretim kurumlarının yüzde 10’u temel lise. Tüm örgün ortaöğretim kurumlarında öğrenim gören çocukların yüzde 5’i temel liseye gidiyor.

DOĞUDA KIZLARIN OKULLAŞMA ORANI ARTTI

Ortaöğretimde kız çocukların okullulaşmasında gelişme devam ediyor. Kız çocukların okullulaşma oranı Güneydoğu Anadolu’dave Orta Doğu Anadolu’da arttı.  Aynı zamanda, içerik açısından da yeni programın, ders materyallerinin ve okul içi pratiklerinin toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemesi önemli. 

OKUL ÖNCESİNDE EN DÜŞÜK OKULLULAŞMA ŞIRNAK VE AĞRI’DA

2016-17 eğitim-öğretim yılında Türkiye genelinde okul öncesinde net okullulaşma oranları 3-5 yaş için yüzde 36, 4-5 yaş için yüzde 46, 5 yaş için yüzde 59. İller temelinde incelendiğinde, 5 yaş net okullulaşma oranı en yüksek Erzincan (yüzde 82,8) ve Burdur’da (yüzde 80,5), en düşük önceki yıl olduğu gibi Şırnak (yüzde 32,3) ve Ağrı’dadır (yüzde 35,7). 4 yaş için, en yüksek yüzde 20’lik varlık dilimindeki ailelerden gelen çocukların okul öncesi eğitime katılma olasılıkları en düşük yüzde 20’lik varlık dilimden gelen çocuklara göre yüzde 26 daha fazla.

Okul öncesinde özel kurumlarda öğrenim gören çocukların oranında 2011’den bu yana artış görülüyordu; 2016-17’de ise az da olsa düşüş yaşandı. Bu oran 2011-12’de yüzde 9,5, 2012-13’te yüzde 11,6, 2013-14’te yüzde 12,8, 2014-15’te yüzde 14,8, 2015-16’da yüzde 15,9 idi; 2016-17’de yüzde 15,5 oldu. 

İlkokul düzeyinde net okullulaşma oranı 2015-16 yılında yüzde 94,4 iken, 2016-17’de yüzde 91,2’ye düştü. İl ayrımında incelendiğinde, ilkokulda net okullulaşmanın en yüksek olduğu iller Van (yüzde 94,7), Şanlıurfa (yüzde 94,7) ve Şırnak (yüzde 94,3).  

Ortaokulda net okullulaşma oranı 2015-16’da Türkiye genelinde yüzde 94,9 iken 2016-17’de YÜZDE 95,7’ye yükseldi. Ortaokulda net okullulaşma oranı en yüksek Ardahan (yüzde 98,8), Bartın (yüzde 98,5) ve Artvin’de (yüzde 98,2), en düşük ise Hakkari (yüzde 86,9), Bayburt (yüzde 82,4) ve Gümüşhane’de (yüzde 61,2). Ortaokulda net okullulaşma oranları yalnızca bu üç ilde yüzde 90’ın altında. 

DEVAMSIZLIK ORANLARI DÜŞTÜ

Derslik başına düşen öğrenci sayısı 2016-17’de Türkiye genelinde önceki yıla göre 2 azalarak 20 oldu; ortaokulda ise önceki yıla göre 1 artarak 31 oldu. 

İlkokulda 20 gün ve üzeri devamsızlık yapan öğrencilerin oranı 2015’te yüzde 5,6 iken 2016’da yüzde 5’e geriledi. Genel ortaokullarda bu oran 2015’te yüzde 12,2 iken 2016’da yüzde 10,9’a; imam-hatip ortaokullarında 2015’te yüzde 7,9 iken 2016’da yüzde 7,1’e geriledi.

SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLİKTEN DAHA SÜRDÜRÜLEBİLİR SİSTEM GEREK

Dezavantajlı bölgelerdeki öğretmen ihtiyacını gidermek için sözleşmeli öğretmenlik uygulamasından daha sürdürülebilir, hem öğretmen hem de öğrenciyi odağa alan ve ihtiyaçlarına cevap veren çözümlere gerek duyuluyor. Öğretmen Strateji Belgesi 2017-2023’te bu konuda yeterli eylem bulunmuyor.

Aralık 2016 verilerine göre Türkiye’de öğretmen sayısı 900 bin 511’e ulaştı. MEB yetkilileri tarafından Ocak 2017’de yapılan açıklamalara göre yaklaşık 70 bin öğretmen ihtiyacı bulunuyor.2016-17 eğitim-öğretim yılının ilk döneminde, Türkiye genelinde öğretmen başına düşen öğrenci sayıları ilkokulda 17, ortaokulda 16, genel ortaöğretimde 13 ve mesleki ve teknik ortaöğretimde 12 oldu.  

BÜTÇE HARCAMALARI

Türkiye, 2017’de genel bütçeden eğitime ayırdığı yüzde 13,2 oranında payı önümüzdeki yıllarda, zorunlu okul öncesine geçiş,ikili öğretimin sonlanması, Öğretmen Stratejisi’nin etkin biçimde uygulanması için gerekli harcamaları da içerecek şekilde artırmalıdır.

MEB bütçesi, 2016 yılında 76,4 milyar TL iken 2017 yılı için 85 milyar TL oldu. MEB bütçesinin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYH) oranı 2006’dan 2016’ya dek genel olarak artma eğiliminde olsa da 2017 yılında artmadı; merkezi yönetim bütçesi içindeki payı ise 0,20 puan azaldı. Genel bütçeden MEB’e ayrılan pay 2014 yılına göre yüzde 11. Bu oran yüzde 10 olan OECD ortalamasının üzerinde ancak gelişmişlik düzeyi Türkiye’ye benzer olan Endonezya (yüzde 17), Meksika (yüzde 16), Brezilya (yüzde 15) gibi ülkelerden geride.

EĞİTİM HARCAMALARINDA OKUL ÖNCESİNİN PAYI YÜZDE 1

Türkiye’de kamu kaynaklarıyla yapılan eğitim harcamaları 2015 yılında 97 milyar 751 milyon TL iken 2016 yılında yüzde 10 artışla 107 milyar 766 milyon TL oldu. Kamu kaynaklarıyla yapılan eğitim harcamalarının GSYH’ye oranı ise 2015’te yüzde 4,6 iken 2016’da yüzde 4,2’ye geriledi. 2016 yılında kamu kaynaklarıyla yapılan öğrenci başına eğitim harcaması okul öncesinde 1068 TL, ilköğretimde 3 bin 787 TL, genel ortaöğretimde 6 bin 8 TL, mesleki ve teknik ortaöğretimde 7 bin 264 TL oldu. Merkezi yönetim ve yerel yönetim bütçesinden yapılan öğrenci başına eğitim harcaması, 2016 yılında 2015 yılına göre okul öncesinde yüzde 5, ilköğretimde yüzde 1, genel ortaöğretimde yüzde 3, mesleki ve teknik ortaöğretimde yüzde 23 arttı. 

2016-17 yılında derslik başına düşen öğrenci sayısı Türkiye genelinde özel anaokullarında 8, özel anasınıflarında 11. Bu sayı, resmi anaokullarında 24, resmi anasınıflarında 25. 2016 yılında merkezi yönetim ve yerel yönetim kaynaklarıyla yapılan eğitim harcamaları içerisinde okul öncesi eğitimin payı, önceki iki yılda olduğu gibi, yüzde 1,1’le sınırlı kaldı.

SPOR VE KONFERANS SALONU OLAN OKUL SAYISI AZALDI

2016-17’de bakanlığa bağlı olarak toplam 532 bin 667 öğrenci kapasiteli 2 bin 936 resmi pansiyonlu okul bulunuyor. Pansiyonlu okullarda kalan toplam yatılı öğrenci sayısı 359 bin 521 iken, boş yatak kapasitesi 173 bin 146. Bunun yanı sıra toplam 377 bin 410 öğrenci kapasiteli 3 bin 926 özel öğrenci yurdu bulunuyor. Özel yurtlarda kalan öğrenci sayısı 163 bin 273. Bu sayılar ilköğretim, ortaöğretim, mesleki ve teknik eğitim, imam-hatip okulları ve özel eğitim okullarını kapsıyor.

Türkiye genelinde ve tüm kademelerde kütüphanesi olan okul oranı 2015’te yüzde 39,1 iken 2016’da yüzde 47’ye yükseldi. Spor salonu olan okul oranı 2015’te yüzde 12,1 iken 2016’da yüzde 7,5’e; çok amaçlı salon veya konferans salonu olan okul oranı yüzde 40,1’den yüzde 38,4’e geriledi.

2015 yılı verisine göre Türkiye’de 538 öğrenciye 1 psikolojik danışman ve rehber düşüyor.

SURİYELİ ÇOCUKLARIN YÜZDE 60’I EĞİTİM ALABİLİYOR

Türkiye’de eğitim çağında (5-17 yaş arası) 833.039 geçici koruma altında Suriyeli çocuk bulunuyor. Okul çağındaki 833 bin 39 Suriyeli çocuğun yaklaşık yüzde 60’ı, çoğu geçici eğitim merkezlerinde olmak üzere eğitim alabiliyor. Çocukların önümüzdeki iki yıl içerisinde kademeli olarak devlet okullarına geçmesi planlanıyor. Bu çocukların 293 bin 840’ı (yüzde 35) geçici eğitim merkezlerinde, 190 bin 715’i (yüzde 23) resmiokullarda öğrenim görüyor. 348 bin 484 (yüzde 42) çocuk ise eğitim dışında.

TIMSS 2015 sonuçlarına göre, Türkiye’deki 8. sınıf öğrencilerinin fen başarısı TIMSS’e katılan ülkelerin ortalamasını yakaladı. 

 

05-10-2017


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş