Arama sonuçları

Eğitim fakülteleri ne yapıyor? Ellerini taşın altına koymalılar

Eğitim fakülteleri ne yapıyor? Ellerini taşın altına koymalılar

Eğitim fakülteleri ne yapıyor? Ellerini taşın altına koymalılar. ODTÜ Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Soner Yıldırım, eğitim için seferberlik ilan edilmesi gerektiğini söyleyerek, “Nerede eğitim fakülteleri ve eğitim gönüllüleri? Sesleri solukları çıkmıyor. Ellerini taşın altına koymalılar” diyor. Yıldırım, “Her yerde eğitim fakültesi var.  Bu öğrenciler öğretmen adayları. Her fakültede akademisyenler, öğrenciler bu çocuklar için yayın yapabilir. Topluma hizmet dersini böyle kullanalım” diye konuşuyor.

Dünyanın 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşadığı en büyük krizin koronavirüs ile birlikte eğitimde yaşandığına dikkat çeken Yıldırım, “Bu ülkenin bir ya da iki jenerasyonu mahvolabilir. O yüzden birlikte hareket etmeliyiz” diyor.

EĞİTİM FAKÜLTELERİ NE YAPIYOR? ELLERİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALILAR

2020-2021 öğretim yılında öğrenciler TV ve EBA derslerinden de sınava girecek. Uzaktan öğrenme nasıl gerçekleşecek. Hangi öğrenciler daha avantajlı hale gelecek? Eğitimde eşitsizlikler derinleşiyor mu? Uzaktan öğrenmede ölçme ve değerlendirme nasıl olacak? Tüm bunları pervinkaplancom instagram yayınında konuğumuz Prof. Dr. Soner Yıldırım ile konuştuk. İşte Yıldırım’ın sorularımıza verdiği yanıtlar:

SORUMLULUK VELİYE BIRAKILIYOR

21 Eylül’de okul öncesi ve birler yüz yüze eğitime başlıyor ama gönderip göndermeme kararı veliye bırakılıyor. Sanıyorum MEB çok iki arada bir derede kaldı çünkü bu yönetilebilir bir karar değil. Veliye diyor ki “Göze alabiliyorsanız yollayın”, tehlike var demek. Veliyi zor durumda bırakıyorlar. Yollayanla yollamayanı zor durumda bırakıyorlar. ‘Yollamasaydın’ diyebilirler. Hukuki altyapısı da hazırlanıyor ama gelin biz pedagojik bakalım olaya.

OKULA GELMEYEN ÇOCUĞUN ALTERNATİFİ NE OLACAK?

Okula gelmeyen çocuğun öğrenme alternatifi ne olacak? EBA’nın yetmeyeceği kesin zaten ama. İlk kriz yönetiminde doğru bir karardı o, ama buna uzun süre de bel bağlamamak, çok fazla alternatif çözüm üretmek gerekiyordu. Belki MEB yavaş kaldı o süreçte, ben öyle düşünüyorum. MEB’in buna kafa yorması lazım, sizler, sivil toplum kuruluşları, bizler bu sürece nasıl dahil oluruz? Başta da seferberlik ilan edilmesi gerekiyordu bence. Ankara’da da ben dün doktorumu aradım bir şey için de, “Sakın hastaneye bile gelme, yakınından bile geçme” dedi. Bu durumda Ankara’da veliler nasıl yollayacak bilmiyorum. Ama ilkokulun gitmesi gerektiğiyle ilgili sizinle de pek çok program yaptık. Belki de bizim en büyük hatamız bu oldu. Biz uzaktan eğitimi çocuk pedagojisi gibi algıladık. Oysa çocuklar sosyalleşebildikleri ve oyun oynadıkları takdirde öğrenebiliyorlar.

ÖĞRETMEN BU YÜKÜ NASIL TAŞIYACAK

O zaman top öğretmene atılıyor, yaratıcı olsun diye. Ama o öğretmenin yükünün ancak dörtte, beşte bire düşürürseniz o yükü taşıyabilirsiniz. O öğretmenlerin üzerine anormal bir yük yüklüyorsunuz. Çocukların okula dönmesi de beni çok mutlu etti ama olur ya bir vaka pozitif çıksa, sosyal medya çocukları öldürüyorsunuz diye ayaklansa, orada bir 20-30 bin tweet’e ulaştığınızda istediğinizi çok rahat yaptırıyorsunuz.

 

MEB’İN DESTEĞE İHTİYACI VAR

Yüz yüze eğitime geçme kararını doğru bir adım kabul ediyorum ama burada MEB’in çok desteğe ihtiyacı var. Lokal ve çeşitli çözümlerle yaklaşabilirsek probleme, problemin etki alanını daraltırız.

 

2. DÜNYA SAVAŞI’NDAN SONRA YAŞANAN EN BÜYÜK KRİZ

 

Bu bana göre dünyanın 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşadığı en büyük kriz. 2. Dünya Savaşı’nda eğitim sistemi nasıl ayakta kaldıysa bu da o kadar ciddi bir durum. Şu an da hepimizin destek olması lazım. Lise öğrencileri online eğitimden daha fazla faydalanabilir çünkü yetişkinlere asenkron eğitim daha faydalı olabiliyor. Ama küçük yaştaki çocuklar  kendi yaşıtlar için de dünyayı yorumlayabiliyor, oyunla, sosyalleşerek öğrenebiliyor. Yapay zekayı bırakın zekanın kendisini koysanız yine başaramazsınız. Bu işin ticaretini bilemem ama pedagojisi bu değil. Küçük yaş gruplarının nasıl öğrendiğini biliyoruz. Ben şimdi pek çok okuldaki öğretmenle konuşuyorum, seminer veriyorum.

 

OKUMAYI ÖĞRETİRSİN AMA YAZMA VAKİT ALACAK

Okumayı öğretirsiniz belki uzaktan ama yazma vakit alacak. Mesela çocuğu birinci sınıfa başlayan ebeveynler de, çocuklar okumayı öğrenir ama çocuğun kendi kendine motive olmasını bekliyoruz. Onun için Milli Eğitim’in bu kararı çok yerinde bir karar ama burada MEB’e şöyle yardımcı olmamız lazım. En ufak bir olayı alıp sosyal medyaya taşıyıp vay çocukları öldürdünüz diye sosyal medyaya taşımamanız lazım. Bu çok yüksek ve doğru bir kaygı. İnsanlara niye kaygılanıyorsunuz diyemezsiniz, niye kaygılanmıyorsunuz da diyemezsiniz. Çünkü ben de AVM’lere gidiyorum bazen işlerimi halletmek için. Çocukların başka alanları yok. Bütün suçu okula yığamayız, çocuk zaten dışarıda sosyalleşiyor.

 

YÜZ YÜZE EĞİTİMİ NE SİYASETE NE EKONOMİYE FEDA EDELİM

Benim kamuoyundan tek ricam, yüz yüze gelme o kadar kıymetli ki 6 yaş çocuk grupları için. Bunu ne siyasete ne ekonomiye feda edelim. Çok destek olmak istiyorsanız mahallenizdeki okula maske mi dezenfektan mı veriyorsunuz, yeter ki herkes seferberlik olsun. Bu da yeni okula başlayanlar için çok talihsiz oldu. Geçen sene okula başlayan çocuklar 2. Sınıf oldu ama okul yüzü görmedi onlar. Özellikle 8.ve 12. Sınıfta öğrencisi olan veliler de sınav kaygısı yaşıyor. Yani diyemezsin ki senin çocuğun EBA’yı seyretsin Einstein olur. Siz ODTÜ’de hocasınız, öğrenciniz yok mu bedava ders verebilecek diyorlar. İnsanlar belli ki buna bütçe ayıramayacak. Ben öğrencilerimi ayarlamaya çalışıyorum, konu anlatıp soru çözdürmek için. Lafı, sözü, güzellemeleri bırakın, geçti onlar artık. Bu çocuklar sınava giriyor, okuma yazma öğreniyor, okul sayesinde sosyalleşiyor ya da ruhsal sağlıklarını koruyor.

 

EĞİTİM FAKÜLTELERİ ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMALI

Bunu feda etmeyelim ve eğitim fakültelerinin de elini taşın altına koyması lazım. Bunların hepsi öğretmen adayı. Bunların çocuklarla geçireceği bir saatin kıymetini düşünebiliyor musunuz? Çocuklar bunu okuyan bir öğretmen adayını görse EBA’daki öğretmeni görmekten daha çok heyecanlanıyor. Zengin yine yolluyor, olan fakirin çocuğuna oluyor.

UZAKTAN EĞİTİMİN TÜM KONULARINDAN SORUMLU OLACAKLAR

Sosyal ekonomik düzeyler arasındaki eşitlik hiçbir zaman sağlanamadı ama hiçbir zaman da böyle 180 derece olmamıştı. Parasını karşılayabilen veliler zaten alternatifleri üretti, hiçbiri yolladıkları kolejin çözümüne de muhtaç kalmadı. Benim evimde de mesela ben sürekli bilgisayar kullanıyorum, benim bilgisayarımda Ethernet kablosu bozuldu, günlerce bloke oldum. İkisi de her gün saatlerce ders yapıyor, hadi bunu karşılayın. Her yerde eğitim fakültesi var, mahallenizi kurtarın. Ben zaten merkezi çözümlerden hep nefret etmişimdir. 25 milyon bakın. Devlette 1,5 saat, e benimki alıyor 9 saat, e ikisi de aynı sınava girecek. Bu neydi biliyor musunuz, müfredatı sadeleştirecektik, çocukların derinlemesine gelişmelerini sağlayacaktık, eğitim fakülteleri ve STK’ları ayağa kaldıracaktık. Bu ülkenin bir ya da iki jenerasyonu mahvolabilir. Bunu yapsaydık şu an elimizde bir sürü yaratıcı STK çözümü olacaktı. Yine bunun çözümü il milli eğitim müdürleri olsun ama bu kadar herkes Ankara’ya bakmamalı, çünkü ihtiyaçlar da çözümler de farklı. Eğer bu süreyi kullansaydık.

BU MÜFREDAT İLE HER ÖĞRETMEN, HER OKUL BAŞARISIZ OLUR

Bu müfredatla her öğretmen, her okul başarısız olur, buna kolejleri de ekliyorum. Günde 9 saat ders veriyor, sen değil 9, 90 saat ders versen yine öğretemezsin online, zaten yüz yüzede zorlanıyorsun. Biz hala sıkıntıyı EBA’ya kaç kişi girebildi, canlı yayını kaç kişi seyredebildi onda arıyoruz. 800-900 bin öğretmeni ıskartaya çıkardık bir anda. Biz bunları seferber etseydik, derdimiz daha az olurdu. Bu dönemde de, her eğitim fakültesinin topluma hizmet dersi vardır. Bunu yazın organize etseydik ve bunu çocukları eğitmek için yapsaydık, düşünebiliyor musunuz etkisini? Her fakülte her gün belli aralıklarla YouTube yayını yapabilir, ne var bunda? Bunlar eğitim teknolojisinin eğitimde fondöten kullanmasıdır, bu şekilde ancak sivilceyi kapatabilirsiniz.

ÇOCUKLAR EKRAN KARŞISINDA DAHA ÇOK YORULUYOR

Çocukların sınıfta 40-45 dk’da eriştiği bilişsel yüke online’da 15 dk’da erişiyor. Yani yüz yüze 45 saat yapıyorsam bunu online’da 15’e indirmeliyim, çünkü çocuk bu kadarını alabiliyor. Yani çocuğun günde alabileceği ders saati 4-5’i geçmemeli. Eğer çocuklarını seyreden aileler varsa baksınlar çocuklar kaçıncı saatten sonra kopuyor. Biz bir uzaktan eğitim tecrübesi yaşadık, orda gözlem yaptık, niye bunda ısrar ediyoruz? Orada görmedik mi biz çocukların 3-4 saat sonra devam etmediklerini, sıkıldıklarını?

KİMSE ÇOCUKLARI DÜŞÜNMÜYOR

 

Okul sahibi aldığı parayı vermeyeyim diye 9 saat yapıyor. Veli de sürekli ben fazla mı ödedim derdinde, kimse burada çocuğun pedagojisini konuşmuyor. Madem full para aldınız neden 5 saat yapıyorsunuz, şimdi bir de veliler takip ediyor, 5 saat yapıyor mu, erken mi bırakıyor? Hangi meslek olursa olsun e hadi ben de gelip sizi izleyeyim, doğru avukatlık yapıyor mu diye. Bir kere yükü azaltacaksınız, adamın üstüne 4-5 kat yük bindiriyorsun ama maaş aynı. Buradan nasıl bir kalite çıkabilir? Demek ki dert ne okullar ne de aileler için kalite. Çocuğun gördüğü zararın farkında mısınız?

İKİ HAFTADA ÇOCUKLAR NE HALE GELDİ

Dün kendi kızımın sınıfında duyduğum şey, bir çocuğun kamerası kapalı, açması lazım, çocuk diyor ki, ekrana bakmaktan gözlerim kızardı midem bulanıyor. Öğretmen de tamam açma dedi hemen ama çocuklar iki haftada ne hale geldi? Çocuğun fizyolojisi nasıl dayanacak buna, bir çocuğu 8 saat ekranın karşısına koyarsanız gözüne ne olur? Bunu bir göz doktoruna sorun lütfen, ben bilmiyorum. Biz çocukları neye layık görüyoruz, bu neyin hırsıdır, sakin olun bir? Bu nasıl bir müfredat sen bunu 9 saat değil 19 saat de verseniz işe yaramıyor. Peki biz niye problemi doğru tanımlamıyoruz.Buradaki problem çocuğun internete bağlanıp bağlanamama problemi değil, haftalık 40-45 saat değil mi dersler?

ONLİNE İÇİN HAFTALIK DERS SAATLERİ BELİRLENMELİ

Ben özel okul sahibiysem, bana MEB’den yönerge geliyor değil mi haftalık şu kadar saat diye, uymazsam da okulumu kapatıyorsun değil mi? Online’da niye böyle bir yönerge gelmiyor? Sen diyeceksin ki minimum şu kadar ders, ama sen okulun insafına bırakmışsın, okulla veliyi karşı karşıya getirmişsin. Bunu da sen düzenleyeceksin, MEB bir şey demiyor. Günde 1,5 saat yazmış bir velimiz, böyle bir adaletsizlik olur mu?

VELİLER NASIL BİR ORTAM HAZIRMALI?

Veliler ne kadar programlı olursa çocukları da o kadar programlı düzgün bir disipline sahip olacaklar. Çocuklar şu anda kazanmadıkları bir disiplini kazanmaya çalışıyorlar, bilgisayarın başına oturmak gibi, daha önce kafa yormadıkları şeyler. Bu çocukların elinde bir zaman çizelgesi olması ve ailelerin bunu doğru kullanması çok önemli. Çocuklar evde oldukları için karıştırıyorlar, ben şimdi oyun mu oynayacağım, ders mi yapacağım. Çocuk bu disiplini kazanır ama aynı saatte yatıp kalkma, kahvaltı ve özellikle akşam yemeğinin aynı saatte yapılması, çocuğun yaptıklarını akşam yemeğinde anlatması çok önemli. Bir araştırmaya göre bir çocuk akşam yemeğinde okulda yaptıklarını anlatırsa okulu daha da içselleştirmiş oluyor ve hatta ileride sigara, uyuşturucu gibi bağımlılıkları daha düşük oluyor. Eskiden çocuk ödevini yapmayınca aile ya da öğretmenle kapatıyordu, şimdi öyle bir şey yok. Şimdi sınav da var. Biz de çalışan anne babayız ve yaşadığımız eziyeti anlatamam. Küçük olan kızımızın yükünü büyüğünün üzerine de bırakamıyorum ve bunu yönetilmesi çok zor ve artık ciddi ciddi bir bakıcı düşünüyoruz. Evin içi de iş yerleri de anormal. Bu durumda eğitimin normal olmasını beklemek de anormal. MEB, veliler. Bu o kadar farklı boyutları olan bir problem ki. STK’ları bir an önce ayağa kaldırmak lazım. Türkiye’de çok fazla eğitim gönüllüsü var, bunların hiçbirisinin sesi soluğu duyulmuyor. Biz bunlarla halledeceğiz bu problemi. Ankara’nın ekranı 18 milyon çocuğun değil ancak 400-500 çocuğun problemini çözebilir.

UZAKTAN ÖĞRENİLEN NASIL ÖLÇÜLECEK?

Benim içimde şöyle bir kaygı oluşuyor, acaba biz bu merkezi sınavları yılda birkaç kez mi yapsak. Şimdi normal bir dönem geçirmediğimiz için belki bunu yayabiliriz, belki ortalaması alınabilir. Acaba çocuğa birkaç sınav hakkı vererek bazı çocukların performansını arttırabilir miyiz? Ama sınavdan önce bu öğrenme kayıplarını gidermek için bir şeyler yapmamız gerekiyor. Tıp fakülteleri de dahil çok ciddi bir sıkıntı var. Bu dönem online üniversiteler, önümüzdeki dönemi online yapacağız belki. Bunu yaparken ODTÜ’yü ODTÜ olarak korumamız, bunun için diğer üniversitelerden farklı bir şey yapmamız lazım. Online’ın en büyük riski, herkesi aynı yapar ve sıradanlaşırsır. Şimdi birçok hocamız eminim bunun farkındadır ama bu dönem ODTÜ için de kolay atlatılamayacak, hepsinin bir bedeli var. İnsanlarda şöyle bir algı yaratılmaya çalışılıyor, yeni bir dünyadayız, üniversite okumaya gerek yok, sertifikayla elde edilecek şeyler değil bunlar. Bilişim sektörüne ucuz adam yetiştirme söylemidir bu. Bir bilgisayar mühendisine 50 bin TL ödemek yerine bir bilişim çalışanına 10 bin TL vermek istiyorlar. Sertifikayla olmaz, hepimiz üniversite mezunuyuz, sertifikayla nasıl kazanabilirsin bunları?

ÖĞRETMENLER NASIL BİR YOL İZLEMELİ?

 

Öğretmenlerin şunu çok iyi anlaması lazım, siz başarırsanız ülke başaracak. Online’da öğretme iştahınızı karşı tarafa, çocuğa gösterebilirseniz, çocuk sizden o lezzet alabilirse, arkanızdan gelir. Sizin enerji ve morale ihtiyacınız var. Online eğitim yapıyorsanız iki şeyi, etkileşim ve geri bildirimi tasarlamayı öğrenmelisiniz, kaliteyi uzaktan eğitimde bunlar belirler. İnternetteki canlı dersleri izleyin, araştırın. Bu dönemde sağlık sektöründen sonra en büyük yükü de siz aldınız. Siz yoksanız kablonun öteki tarafında, hayat yok bu çocuklar için. Bakın çocuklar rehberlik olmadan kendi kendine öğrenemez. Öğrenme, motivasyon ister, rehberlik ister, bilişsel modelleme ister. Bu kadar ucuz söylemlerin ardından bir eğitim sistemi tasarlayamazsınız, öğretmek zaten sizin profesyonel alanınız. Bu işin sadece mecrası değişti. Öğretmenlik mesleği bilişsel dayanakları olan çok güçlü bir meslektir. Birbirimizin iyi örneklerinden de nolur faydalanalım, bazı öğretmenler çok iyi. Bunların sayısının artması lazım, cesur olun. Kimse de dünya tarihinde pandemi döneminde eğitim yapmadı, böyle bir veri yok. Bizim online’la ilgili verilerimiz normal zamanda toplanmış veriler. Çoğu şeyi de yavaş yavaş keşfediyoruz. Hepimiz öğreniyoruz. Bu işin uzmanlığı da kalmadı, bu durumu hep birlikte tecrübe ediyoruz. Bu dönem uzayabilir, önümüzdeki döneme de sarkabilir. Bizim hazırlıklı olmamız lazım. Online öğretim konu başlıkları üzerinden olmaz, yeterlilikler üzerinden öğretilir.

YETERLİLİKLER MÜFREDATI HAZIRLANMALI

Bir problemi de her eğitim dalının desteğiyle çözebilirsiniz. Esas şimdi yapacaksınız entegre öğretimi. Adam bir hafta aynı problemin üzerinde çalışacak. MEB yapacak, bunu öğretmen yapamaz. Bunu MEB oturacak, adam gibi bir yeterlilikler müfredatı hazırlayacak, böylece öğretmeninin müfredatını da çok kolaylaştırırız. Bir iki hafta boyunca aynı konu üzerinden gitmeliyiz. MEB sıfırdan başlayacak, buradaki dert müfredat, müfredatın sıkıntılı. Bu müfredat değişmediği sürece konuştuğumuz her şey boş, bu müfredata bir eğitim yöntemi nasıl önereceksiniz? Bir seyircimiz çocuk kahvaltı yapamıyor diyor, çünkü özel okullar sabah 8:30’da başlıyor. Oraya oturtacaksın çocuğu, akşam 4:30’da kaldıracaksın.

 

SEYRELTİLMİŞ MÜFREDAT GEREK

Müfredatın seyreltilmesini yazın hallediliyor diye duyuyordum ve Ağustos’ta açıklanır diye bekliyordum. Eylül oldu, okul başladı. Acaba buraya sıra mı gelmiyor, bilmiyorum ki. Benim lisansım program geliştirme olduğu için belki ben müfredat konusunda çok hassasımdır. Aklımızda kalan filmler neden aklımızda? Tek bir sebebi var, oyuncu ve senaryo. Oyuncu öğretmen, senaryo müfredat. Ama kimse öğretmenin kullandığı pergelin markasını hatırlamaz, sen dönüp dönüp buna takılıyorsun. Gerisi fondöten, benim söylediğim merhem. Müfredat olmadan ben hiçbir şeyi gerçekçi bulmuyorum. Bu basit bir konu değil, bütün dünya için zordu. İlkokul 1’ler okula dönecek, bu çok kıymetli, haftada okula 1-2 gün bile gelse, nolur buna herkes destek olsun. Bu 1-2 günün o kadar faydası olacak ki. Herkes bu konuda MEB’i desteklesin, bu çok doğru bir karar ve bunun ülke olarak arkasında durması lazım.

Bir de özel eğitime muhtaç çocuklar var. Bu çocuklar kaybolmasın. Bu çocukların evine gidilmesi, evlerine materyal bırakılması, belki evlerine gidip öğretim yapılması gerekiyor. Devlet aklıyla bakılsın bu soruna. Devlet aklı, herkesin aklı. Tek bir kişinin aklıyla giderse devlet çok zora girer. Ben burada devletten devlet aklı göstermesini bekliyorum. Bunu dünyada hiçbir ülke çözemez, ama bunu daha az hasarla atlatabiliriz.

Petek SAMATYALI

pervinkaplan.com editörü

 

 

10-09-2020


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş