Arama sonuçları

İşte öğrenmenin 3 anahtarı: Duygu, uyku, hareket

İşte öğrenmenin 3 anahtarı: Duygu, uyku, hareket

İşte öğrenmenin 3 anahtarı: Duygu, uyku, hareket. Hepimiz öğrenmenin nasıl gerçekleştiğini, çocukların nasıl daha iyi öğrenebildiklerini ve onların öğrenme kapasitelerini merak ederiz. Birçok aile için de çocuk gelişiminde akademik başarı tek kriter olarak kabul edilir.

Koronavirüs salgını ile birlikte eve kapanılan bu dönemde 18 milyon ilkokul, ortaokul ve lise öğrencisi de uzaktan eğitim alıyor. Bu süreçte ailelerin de aklında olan soru “Acaba çocuğumuz akademik olarak geri mi kalıyor?” oluyor.

 

İŞTE ÖĞRENMENİN 3 ANAHTARI: DUYGU, UYKU, HAREKET

 

Bu sürecin nasıl geçeceği ve çocuklar üzerinde bırakacağı etkiler de bir başka konuyu oluşturuyor.

İşte ailelerin merak ettiği bu ve daha fazla soruyu pervinkaplancom instagram hesabından ODTÜ Eğitim Fakültesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Soner Yıldırım ile canlı yayında konuştuk. Yıldırım hem bir akademisyen hem de bir veli olarak merak ettiğimiz soruları yanıtladı.

ÇOCUKLAR BU DÖNEMDE HAREKET ETMİYOR

Çocukların uzaktan eğitim yapılan bu dönemde fiziksel olarak hareket etmediklerini anlatan Yıldırım, şöyle konuştu:

“Sosyal olarak geride kalıyorlar. Okulda tatmin ettikleri ruhsal ihtiyaçlarının çoğunu aileleri karşılayamıyor. Bilişsel olarak müfredatın gerisine düşüyorlar ama bilişsel olarak büyümeye devam ediyorlar. İşlenen konularının gerisinde kalmaları çok büyük bir sorun değil. İnsanın fiziksel, ruhsal, sosyal gelişimi içerisinde telafisi en kolay olanın bilişsel eğitimdir. Önemli olan çocukların bilişsel eğitim dışındaki gelişimlerini de dikkate alabilmek. Çocukların özellikle de ergenlik dönemi çocuklarının fizyolojik olarak günde en az 12 bin adım atması, buna tekabül eden egzersizler yapması gerek.”

OKUMAK EN KABUL GÖREN SINIF ATLAMA

Türkiye’de en kabul gören sınıf atlama yöntemi okumak olduğunu söyleyen Yıldırım, bu nedenle de eğitimde başarının birçok aile için çok kritik olduğunu ve çıkış yolu olarak görüldüğünü vurguladı. Yıldırım, " Durumu iyi olan ve çocuklarını özel okulda okutan veliler de çocuklarının da bilişsel kapasitelerinin gelişerek bu statüyü korumalarını istiyor" dedi.

ÇOCUK FARKLI, MÜFREDAT AYNI

Bilişsel gelişim hızının her çocukta farklı olduğuna dikkat çeken Yıldırım, müfredatın ise her okulda aynı olduğunu belirtti.  Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Okulların bizim olgunlaşmamızı bekleyecek sabırları yoktur, devletin belirlenmiş programını takip eder ve çocuğu buna göre damgalarlar. Çocuk da bu başarısızlıkla damgalanmaktan mahcubiyet duyar ve bir daha bu konuyla karşı karşıya gelmek istemez. Beynin her şeyi öğrenme kapasitesi vardır ama her öğrenci için bunun süreleri farklıdır. Bazı derslerden nefret etmenin sebebi duygusal durumlarla ilgili. O esnada oluşan duygu, onu öğreten öğretmenle kurulan duygusal bağ çok önemli. Öğretmeni seviyorsa kapasitesinin en üst seviyesine çıkar. Öğretmenle arasında kötü bir tecrübe yaşadıysa bunu öğretmenin öğrettiği konuyla ilişkilendirir ve konudan uzak durmayı tercih eder.”

 

ÖĞRENMEDE ÖĞRETMEN FARKI

Yıldırım, ilkokul ve okul öncesi öğretmenlerin de bu konuda önemli rol oynadığının altını çizdi. Yıldırım, "Arkadaşı bir tekrarda yaparken kendisi beş tekrarda bile yapsa, çocuğa ‘sen de yapabilirsin’ hissini aşılamak çok önemlidir" ifadesini kullandı.

ÖDEVLER BİR TEKRARDIR

Ödevin hafıza oluşturmanın yöntemlerinden biri olduğunu anlatan Yıldırım, şöyle dedi:

 "Birinci koşul tekrar. Tekrar sayısındaki farklılık kişilerin işlem hızları. Bu hafızayı oluşturuyor. Çocuklar okulda öğrendiklerinin dörtte üçünü hatırlamıyor. Tekrar olmalı. Duygularla eşleşirse bu da öğrenme sürecini etkiliyor. Uyku da çok önemli."

ÖĞRENMEDE DUYGULAR ÖNEMLİ

Yıldırım, bilgi hoş duygularla öğrenildiğinde gerisinin içsel motivasyonla geliştiğini, ceza ve korkuyla öğrenilirse o eğitimin devamı için dışsal motivasyonun gerekli olduğunu belirtti. Yıldırın, çocuğun bir şeyi öğrenirken dopamin salgılarsa yani haz duygusunu tadarsa bunu tekrar yaşamak için kendiliğinden harekete geçeceğini söyledi. Yıldırım, aksi takdirde çocukların bu öğrenmeyi zorlama ile gerçekleştirdiğini, hatırlamak için de dış uyarana ihtiyaç duyduğunu vurguladı.

DÜZENLİ UYKU NEDEN ÖNEMLİ?

Yıldırım düzenli uyku ile öğrenme arasında ilişki olduğunu söyleyerek, "Düzenli uyku ortalama 8 saat. Kaliteli bir uyku önemli, çünkü hafızanın düzenlendiği en aktif dönem. Düzenli uyku olmazsa hafızada sıkıntı yaşanıyor" dedi.

ZEKA NEDİR?

Yıldırım, zeka gelişimi ve hızlı öğrenme konusunda ise şunları kaydetti:

"Çocukların daha çok analitik zekaları ile ilgileniyoruz. Zekanın pek çok fonksiyonu var. Okul hayatı boyunca çok hızlı öğrenmiş, ilk 100’e girmiş, tıbbı bitirmiş, beyin cerrahı olmuş ama etrafındaki kimseyle iletişim kuramıyor ve sosyal problemleri çözemiyor olabilir. Tek bir alanda bu kadar ilerlemiş bir işlem hızı yerine tüm alanlarda eşit şekilde ilerleyen bir işlem hızını daha çok istiyoruz. Ayrıca zeka, disiplinle eşleşmelidir yoksa başarı gelmez."

ÇOCUKLAR PASİF OLMAYI SEVMİYOR

Yıldırım, MEB’in EBA yayınlarıyla ilgili ise şunları söyledi:

"Bir haftada TV yayınına başlamak insanüstü bir çaba. MEB insanüstü bir çaba göstererek bu ihtiyaca cevap verdi. Yayınları çocuklarla birlikte izledim ve ‘İnşallah tahta önünde ders anlatmaya devam etmezler’ dedim. Çocuklar o kısmı sevmiyor. Bir şeyin ya da bir öğretmenin önüne oturup seyretmeyi, pasif olmayı sevmiyorlar. En fazla 3-5 dakika video bile izleyebiliyorlar. Başparmaklarıyla dokunuyorlar ve anında bir programa ulaşıyorlar ve tüm hayatlarını da bu şekilde tasarlamak istiyorlar. Bu çocukların kendileriyle ilgili farkındalıkları çok yüksek ve kendilerini merkeze koyarak yaşıyorlar. Parmak kullanımı ve beynin işleyişi arasında direk bir ilişki var. Duyguların pik yaptığı yer çocuk katılımcı olursa oluyor. Pasif dinlemede duyguyu harekete geçirmek çok zor.”

KÖY ENSTİTÜLERİ’Nİ ÖRNEK ALALIM

Yaparak öğrenmenin önemine değinen ve buna örnek olarak da Köy Enstitüleri’ni anlatan Yıldırım, bu okullarda sadece zihinsel eğitimin verilmediğini, parmakların da kullandırıldığını söyledi.

ELİT OKULLAR ÖNEMLİ

Yıldırım elit okulların her ülkede olduğunu ve bunların önemini vurgulayarak, bu okulların yalnızca zengin ailelerin çocuklarına eğitim vermek için kurulmadığına dikkat çekti. Yıldırım, "Örneğin Atatürk bir yetimdir ama Tanzimat döneminde kurulan elit okullarda okumuştur. Bu okullardan mezun olarak da bir ülkeyi kurmuştur. Bu okullar her toplum için çok önemli” dedi.

ÖĞRETMENLERE VELİLERE ‘YÜK BİNDİRMEYİN’ ÇAĞRISI

Ailelerin hiçbirisinin profesyonel pedagoji eğitimi almadığını hatırlatan Yıldırım, "Bunun eğitimini alanlar öğretmenler. Velilerin üstüne çok yük bindirmeyin. Onlar bunun eğitimini almadılar. Velilerin üstüne akademik öğrenim bindirmeyin" dedi.

ÇOCUKLARLA BAĞLARINIZI KOPARMAYIN

Yıldırım, öğretmenlere konu telafisinden çok ruhsal telafiye odaklanmaları tavsiyesinde bulundu. Yıldırım, "Öncelikle çocuğa kendisini değerli hissettirip onlarla bağınızın kopmadığını hissettirmelisiniz" dedi.

TÜRKİYE’DE SINAVLAR NE ANLAM İFADE EDİYOR?

Yıldırım, Türkiye’deki sınav sistemi konusunda ise şu yorumlarda bulundu:

"Sınavın tek amacı vardır: dönüt vermek şurası senin eksiğin, şu alanlarda çok iyisin vs. ama bu çocuğa yafta olarak yapışan bir şeye dönüşüyor. Çocuk bundan dönüt alacağım diye bakmıyor. Devlet de şu konuda haklı, ortada bir sandalye var 50 kişi oraya oturmaya çalışıyor.”

Yıldırım, üniversite öğrencilerinin azımsanamayacak bir kısmının da online eğitim için gerekli olan imkanlardan yoksun olduğunun altını çizdi.

ÖĞRENMEK İÇİN HAREKET GEREKİYOR

Öğrenciler için hareket etmenin önemine değinen Yıldırım, "EBA ilk başladığında ders aralarında spor yayınlıyordu. Ama nedense sosyal medya bunu linç ederek itibarını yok etti. Fiziksel eğitimle öğrenme arasında çok büyük ilişki var" dedi.

Vücut ne kadar oksijen alırsa o kadar iyi öğrenebileceğini kaydeden Yıldırım, şunları söyledi:

"Çocuk derste yarım saat oturur teneffüste on dakika bilinçsiz koşar. Çünkü enerji toplar. Şimdi çocuklar evde, daha az hareket edecek, daha fazla kalori alacak ve daha az kalori tüketecekler. Bu öğrenme için sıkıntılı. Çünkü beynimiz bir vücudun yüzde 2’lik bir ağırlığına karşılık gelse bile vücudun ürettiği enerjinin neredeyse 4’te 1’ini tek başına kullanıyor. Vücudun ürettiği enerjinin büyük kısmını beyin kullanıyor. Beyin çok fazla glikoz tüketen bir organ. Bu alınan kalorilerin enerjiye dönüşebilmesi için bunların oksijenle parçalanması lazım. Yani çocuk hareket etmeli. Eğer vücut hareket etmezse ve vücutta yeterli oksijenlenme sağlanmazsa bu kez beyin ihtiyacı olan enerjiyi bulamıyor. Peki bulamadı o zaman işte uyku hali oluyor. Evde çocuklar hareket etmeli. Birçok uygulama var kullanabileceğiniz. Ama çocuğu zorlamayın. Siz yapın, çocuk da yapacak. Çocuklar ailelerini yansıtır. Hiç kitap okumayan, cep telefonuyla zaman geçiren bir aile çocuğuna ‘Kitap oku’ derse çocuk onu uygulamaz."

EKRAN BAĞIMLILIĞINA DİKKAT

Yıldırım, ekran bağımlılığına dikkat çekerek, şöyle dedi:

“Online eğitimle birlikte çocuklar ekranda fazla zaman geçiriyor. Günlük hayatta her yerde olan teknolojiden çocukları mahrum bırakamazsınız. Ama derslerini izledikten sonra kullanım için süre koyun. Çocuğunuz oyun oynasın, dizi seyretsin ama istediğinde kapatabiliyor mu buna dikkat edin. Siz alternatif yaratamazsanız çocuklar teknolojiyi tercih eder. Zaman yaratmadığınız halde dönüp çocuğu ekranda geçirdiği zaman için suçlayamazsınız.”

MEB’in uzaktan eğitim konusunda çok akıllı ve hızlı bir karar alarak büyük bir kaosun önüne geçtiğini belirten Yıldırım, öğrenciler için hazırlanan ‘Uzaktan Eğitim Yakından İlgi’ kapsamında çocuklar için yapılan günlük programın ise akıllıca tasarlanmış olduğunu söyledi.

Ailelerin ruhsal sağlığının çocukların psikolojisine önemli ölçüde etki ettiğini söyleyen Yıldırım "Sizin ruhsal sağlığınızdaki bir derecelik bozukluk çocuğunuza on derece yansır" dedi. Yıldırım, çocukların moralinin ‘pandemi, virüs’ gibi konulardan sürekli olarak konuşulduğunda daha da düştüğüne dikkat çekti.

Petek SAMATYALI

www.pervinkaplan.com

20-04-2020


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş