Arama sonuçları

Korona mimarisi mi geliyor? Evler, okullar, işyerlerinde neler değişir?

Korona mimarisi mi geliyor? Evler, okullar, işyerlerinde neler değişir?

Korona mimarisi mi geliyor? Evler, okullar, işyerlerinde neler değişir? Koronavirüs salgını yalnızca eğitimi değiştirmiyor. Aynı zamanda iş yapış biçimlerinimi, yaşadığımız alanlarda da değişime neden oluyor. Peki mimari ve tasarımı da değiştiriyor mu? Gelecekte ‘korona mimarisi, tasarımı’ kavramlarıyla karşılaşır mıyız? Eğitim kurumlarında da bu yönde değişiklikler olur mu?

Tüm bu soruları ve daha fazlasının yanıtını pervinkaplancom instagram yayınında konuğumuz olan ODTÜ Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi ve ODTÜ Tasarım Fabrikası Direktörü Prof. Dr. Arzu Gönenç Sorguç ile konuştuk.

KORONA MİMARİSİ Mİ GELİYOR? EVLER, OKULLAR, İŞLERİNDE NELER DEĞİŞİR?

Sorguç, dünya tarihine baktığınız zaman pandemiler ve savaşların hem bilimin gelişmesinde hem de insanın çevreyle ilişkilerinin yeniden düzenlemesinde pozitif rol oynadığını vurguluyor. Sorguç, “Maalesef akıllanmamız için başımıza bir şey gelmesi gerekiyor” diyor. Covid-19’un da ilk etapta küçük değişiklikleri hayatımıza sokacağına değinen Sorguç, şöyle diyor:

“Örneğin masalar küçüldü, tekrar ofisleri seyreltmek için belki masalar büyütülecek. Sosyal mesafeyi korumak adında tekrar genişleyen adımları tariflemeye başlayacağız. Evler depo değil, yaşama alanlarına dönüşecek herhalde. Asansör yerine merdivenlerin olduğu, balkonların önem kazandığı, mutlu olduğumuz tasarımlara döneceğiz. Mesela pirinçler kapı kollarında tekrar kullanılacak. Modüler bir mimari gündeme gelecek. Mekanın nasıl dönüştüreleceği düşünülecek.  AVM yaparken bunun kriz halinde nasıl hastane, okul yapıyorsanız buranın evsizler için nasıl eve dönüşebileceğini göz önünde bulundurmak gerekecek.”

OKULLARDA NASIL DEĞİŞİMLER OLABİLİR?

Pandeminin eğitimde de değişimlere neden olacağına değinen Sorguç, “Eğitimin de bir dengesi olması gerekecek. Belki okulların seyreltilmesi belki derslerin bir kısmının sanal ortamda, bir kısımın okulda yapılması gerekebilir” diye konuştu.

İşte Prof. Dr. Arzu Gönenç Sorguç’un sorularımıza verdiği yanıtlar:

TASARIM FABRİKASI NEDİR VE NELER YAPILIYOR?

Tasarım Fabrikası, ODTÜ’nün gözbebeği merkezlerinden tasarım, araştırma, yenilikçilik merkezi. Üniversite 4.0’ın ürünü olarak kurulan, bizim kısaca ODTÜ Tasarım Merkezi dediğimiz ama uzun adı Tasarım ve İnovasyon Merkezi’nin kuruluş amacı çoklu disiplinle projeler yapmak. Tasarımın insan ve çevre odaklı olması gerektiği düşüncesiyle, çoklu disiplinin bir araya geldiği, proje yaparken bütün teknolojilere erişilebilen içinde robot kollarının,  elektrik laboratuvarın, 3D yazıcıların olduğu bir araştırma merkezi. Dünyadaki benzerlerimiz arasında yer alırken de önemli bir pedagojik formasyonu da hayata geçirdik. Bu farklılık ürünü test etmeye, geliştirmeye yönelik bir anlayış gerektiriyor ve yaparak öğrenmeyi istiyor. Kovid-19 ile birlikte bir paradoks da yaşıyoruz. Dünyadaki eğitim modellerinde biraraya gelip birlikte çalışma kültürü, insanlarla mutlaka yan yana gelip elinizle bir şeyleri deneme kültürünü öğretmeye çalışırken bir yandan da kendi küçük filolarımıza çekildik. Tabii bunun da önlemleri olacaktır. Ama ODTÜ’nün bu merkezi aklınıza gelen her alandan hocaların bir araya geldiği bir merkez.26 farklı disiplinden hoca birlikte alışıyoruz, burada bir hiyerarşi yok. Hepimiz masaya gelen bir problemi enine boyuna tartışıyıoruz ve problemi çoklu yeniden tanımlıyoruz. Bu bazen bir sivil toplum örgütünün ya da askeriye havacılıkla ilgili ya da yeşil kampuslae ilgili bir ulaşımın yazılım sorunu da olabilir. Skalası çok geniş. Öğrencilerle bir araya geliyoruz. Fakrlı bir eğitim projesini de sürdürüyoruz, bir yandan da Ar-Ge projelerine devam ediyoruz.

SADECE ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNE Mİ AÇIK?

Biz toplumsal sorumluluk projeleri de yapıyoruz ve bazen kalkınma ajanslarıyla, bazen de üniversitemizin özellikle daha dezavantajlı bölgelerden getirdikleri arkadaşlarımızla. Daha küçük sınıflarda çalıştaylar yapıyoruz, onlara seminer  ve eitimler veriyoruz. Ama tabii burrası temelde üniversite öğrencileriyle birlikte çalışılan bir araştırma merkezi.  Ankara Kalkınma Ajansı’yla çok yeni bitirdiğimiz bir proje oldu. Teknik liselerden seçilmiş 12-16 yaş arasındaki arkadaşlarımzla mesela bizi çok etkileyen dört günlük bir çalışma yaptık ve sonuçlarından da çok memnun kaldık.

KOVİD-19’A KARŞI PROJELERİ NEDİR?

Kovid-19 ülkemize geldiğinde çok hızlı refleks gösterdik. Yoğun bakımda müdahele sırasında korunma problemi önemliydi. Gazi Üniversitesi ile bir araya gelip ihtiyaçlarını anladık. 3D yazıcılarla siper yapmayı daha hızlı nasıl yapabiliriz dedik ve kullan at, herkese iletilebilen ama aslında bir sorumluluk projesi olan ve herkese gönderebiliriz dediğimiz siperlikleri geliştirdik. Çok rahatlıkla bir printer’ınız varsa makasla kesebileceğiniz kadar basit. Bir diğeri de kapı açma aparatı. Önce hastaneleri düşünmüştük.  Bunun çizimini internete koyduğumuzda örneğin 65 yaş üstü birisi bunları yapıp bize yolladı. Bu gördüğünüz siberlikleri hiçbir ücret beklemeksizin ODTÜ olarak üniversitelere yolluyoruz. Hastanelere yolladık, üniversite içinde gerekli yerlere, Sağlık Bakanlığı’na, aile hekimlerine yolladık. Çok basit aslında kullan at olarak tasarlanmıştı ama onlar tekrar tekrar kullandıklarını söylediler. Doktorlardan onay aldıktan sonra paketleyip yolladık. Şimdi Kovid-19 sonrası neler yapabilirizin çalışmalarını yapıyoruz.

BUNDAN SONRA HAYATIMIZ NASIL DEĞİŞECEK?

Keşke olmasa diyorum ama ben çekineceğimizi sanıyorum. Aslında bununla ilgili çok fazla spekülatif çalışma da var, ben sık sık psikolog ve psikoyatristlerle de bu konuyu çalışıyorum. Ya açık havaya çıkmaya korkan agorafobik insanlar ya da ne olursa olsun hayat güzel diyen ruh hallerinde insanlar görüyoruz. Dünya tarihine baktığınız zaman pandemiler, savaşlar hem bilimin gelişmesinde hem de çevreyle ilişkimizin yeniden düzenlenmesinde maalesef pozitif rol oynuyor. Maalesef akıllanmamız için başımıza bir şey gelmesi gerekiyor. İlk etapta belki küçük değişiklikler hayatımıza girecek. Şu anda süs gibi görülen akıllı binalar, kapıları kendiliğinden açılan, sesle aktive edilen asansörler, sizin sesizine cevap veren kilitler vs. yavaş yavaş olacak diye düşünüyorum. Bunlar hayatımıza hızla girecek şeylerden bir tanesi olacak ama tabii mimarlık ve mimari de yavaş yavaş değişecek.

MİMARİDE, ÇALIŞMA ORTAMLARINDA DA DEĞİŞİKLİK OLACAK MI?

Burada da galiba iki türlü görüş var bunlardan bir tanesi kalabalıkta beraber olmak ama bir grup da diyor ki eski kübiklere dönmeyeceğiz ama belki görsel olarak daha bir arada olduğumuz ama korumalı ofisler yapacağız. Örneğin masalar küçüldü, tekrar diyorlar ki ofisleri seyreltmek için belki masaları büyütecekler. Sosyal mesafeyi korumak adında tekrar genişleyen adımları tariflemeye başlayacaksınız. İkincisi bu açık ofis alanla çok büyük yatırımlar yapıldı. Bu konuda da ikiye ayrılanlar var. Bunlardan bir kısmı konstanstrasyonumuz bozuluyor diyor, diğer taraf ise farklı insanlarlar bir araya geliyoruz diyor. İnsanların dolaşabileceği, aralarına mesafe koyacakları bir tasarım olabilir. Ama sıfırdan yapılacak yerleri ben de öngörmekte zorlanıyorum.

ELİMİZİ DOKUNDURMAYACAĞIMIZ TASARIMLAR OLACAK MI?

Bir mevcut durumu nasıl düzelteceğimizi anlamamız gerekiyor. O kadar çok bina var ki. Türkiye bir bakıma şanslı çünkü eski değil, sürekli yenilenen kentler var. Yeni tasarımda, yeni mimaride bunu stoğa çevirebilirsiniz. Burada belki bireyler bazında hücreler bazında, biraz eşyaları azaltacağız herhalde. Evler depo değil, evler yaşama alanlarına dönüşecek herhalde. Asansör yerine merdivenlerin olduğu, balkonların önem kazandığı, bizim aslında küçük tasarımlarımızı yaptığımız, mutlu olduğumuz tasarımlara belki döneceğiz.

BÜYÜK PENCERELER, BALKONLAR GELECEK Mİ?

Işığa ihtiyacımız var, büyük pencereler, temiz hava. Gerçekten her salgında mimarlık değişiyor, tüberküloz mesela. Belki Kovid-19 bize belki kişisel alanın fazla olduğu ve belki malzemelerin farklı olduğu pirinçler mesela kapı kollarında tekrar kullanılıyor olacak. Yine baktığınızda malzeme teknolojisiyle kendini temizleyen malzemelerin mobilyalara eşyalara, pahalı ama, şu anda emlak piyasasında belki ilk yatırımı fazla ama kullanımı uzun ömürlü yerlere dneceğiz. Muhtemeleden evlerin birden fazla girişi çıkışı olacak. Modüler mimarlık, hem içini nasıl farklı böleceğiz, bunlar gündeme gelecek. Mekanın nasıl dönüştüreleceği bir sorun. AVM yapıyorsanız AVM’nin kriz halinde hastaneye dönüşrütülebileceğini veya okul yapıyorsanız bunun zor durumda evsizler için eve dönüştürülebileceğini göz önünde bulundurmalısınız. Buna hızlıca geçmemiz gerekiyor. O kadar çok yapı var ki Türkiye’de.

OKULLARDA DA DEĞİŞİKLİKLER OLUR MU?

Burada o kadar büyük bir paradoksla karşılaştık ki; bir yanda çocukları takım oyunu özekllikle ilkokular bazında baktığınız zaman bir yanda çocuklara birlikte olma kültürü, toplumsal yaşama kuralları, insan ilişkileri öğretmeye çalıştığımız bir eğitim var. Bir yanda önümüzde bir problem var. Eğitimin de bir dengesi olması gerekecek. Belki okulların seyreltilmesi belki derslerin bir kısmının sanal ortamda, bir kısımın okulda yapılması gerekebilir. Çocukların kapalı ortamlar yerin açık alanlarda olabileceği şekildi. Köy okularında bunun örneğini görüyoruz. Kentlerde beton binalar ve kapalı alanlar, bu değişecek. Belki yine sabahçılar öğlenciler gibi şeyler olacak, anneler babalar şu anda çok zor durumdalar.

SINIFLAR SEYRELTİLEBİLİR Mİ?

Bu tabii ki mümkün ama Türkiye’nin koşullarında bu beni de çok korkutuyor. Sınıfta neyi öğretmeliyiz? Matematiği mi öğretmeliyiz, sosyal iletişimi mi öğretmeliyiz? Uzaktan eğitim ve fiziksel eğitim belki yan yana kurgulanabilir.

Belki eğitim nerede olacak, öğretim nerede olacak bunun ayrımı yapılmalı. Çünkü öğretim uzaktan mümkün ama eğitim değil. Sınıfa sıra koymak yerine laboratuvar olabilir. Problemi elle çözme yine çok değerli. Problemin içinde olarak problem çözme becersini çok önemsediğimize bakarsanız o zaman belki öğretimi uzaktan yapıp eğitimi okulda yapmak daha iyi olacaktır.

OKULLAR DEPREME DAYANIKLI MI?

Burada da yine iki ciddi konu var yeni çıkan deprem yönetmeliğine baktığınız zaman bu dünya standartlarında bir yönetmelik. Ama bunların kontrolü, bunları yapanlar, bunları yapanların denetimleri konusunda bizim zaaflarımızın olduğunu düşünüyorum. Prototip projeler var ve bunların uygulanması bekleniyor. Ama bulunduğu bölgenin koşullarını dikkate alan daha özgün yapılar çocuklara çok daha keyif verecektir. Üniversiteleri ayrı tutarak söylüyorum çünkü kaynaklar farklı, yaşları daha büyük. Ama küçük çocuklara baktığınızda ve depremi, yangını gördüğünüzde çok daha farklı. Sadece deprem için düşünmemek gerekiyor. İngiltere örneğin, çok ilginç okul yapılarına sahip baktığınızda. Hatta bankalar yapımcıya ya da mütteahite kredi vermesi için o kadar çok koşul istiyor. Binanın sertifikası, iyi mimarlığın listesine göre size inşaat izni çıkıyor. Ona göre fon bulabiliyorsunuz. Ben Türkiye’de de bunun böyle olması gerektiğini düşünüyorum. Deprem faktörlerin sadece bir tanesi.

KENTSEL DÖNÜŞÜM TEHLİKESİ: ASBEST

Asbest eski dönemlerde o kadar çok kullanılmış ki böyle bir çevresel problem var, ama bunun için uzman ekipler var. Sizin onları izole ederek dışarı tozun çıkmasını engelleyerek bunları yok etmeniz mümkün. Çözülemeyen bir sorun değil ama kenstel dönüşümde iki sorun var. 80’lerden beri formdan yapılma olarak her şeyi bilgisayardan yapıyoruz ama son yıllarda bunun içine yeni bir şey girdi, yaptıktan sonra binanın nasıl öleceğini da görmeniz gerekiyor. Binayı nasıl yıkacağınız, binanın nasıl geri dönüşümünü yapacağınızı da görmeniz gerekiyor. Tasarım sizin başlangıç, kullanım senaryoları, arada nasıl dönüşümler geçireceği ve öldüğü zamanda nasıl öleceğini de gösterir. Binaları yıkarken de bu tür bir strateiyle yıkmalıyız. Oradaki kapıları, camları nasıl kullanabilirsiniz, sonuçta onlar moloz değil. Bunların her birinin kullanılması gerekiyor. Bunun da bir stratejisi olması gerekiyor ve çevreyle ilgili duyarlı davranmak istiyorsanız bunu yapmanız gerekiyor. Bu anlayış eğitimde sık sık konuşuluyor. Kkullandığımız yazılımlarla bunların modellemesini, nasıl öleceğini görmemiz gerekiyor. Bu bir zihniyet devrimi.

‘YEŞİL’ BİR PAZARLAMA STRATEJİSİ OLMAMALI

Yeşil de bir pazarlama strateisi olmamalı. Sürdürülebilirlik sosyal ekonomik ve çevre üst üste bindiğinde biz  buna sürdürülebilirlik diyoruz. Bunlardan bir tanesi olmadığında siz orada yaşayamazsınız. O zaman sizin bunu sağlamanız bütüncül bakmanız gerekiyor. Belki sitelerin başta popüler olmasının sebebi buydu. Spor yapabiliyorsunuz, güvenliği var. Ama yeni durumda belki bunu da soracağız. Ama biz yüksek binalar mı yapmalıyız, yoksa küçük küçük tekil binalar mı yapmalıyız konusu var. Çünkü ne kadar çok insan bir aradaysa o kadar tehlike var. Ama tek tek binalar yaptığnızda da alan işgal ederek çevreyi bozuyor ve dengeyi bozuyorsunuz. Burada bir denge sağlamak gerekiyor. Yeni bir stratejinin sıfır anının olması gerektiğini düşünüyorum.

08-05-2020


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş