Arama sonuçları

Öz düzenleme becerileri nedir? Çocuklara nasıl kazandırılır?

Öz düzenleme becerileri nedir? Çocuklara nasıl kazandırılır?

Öz düzenleme becerileri nedir? Çocuklarda nasıl kazandırılır? Uzaktan eğitim diye tanımladığımız bu süreç öğrencisi, ebeveyni, öğretmeni, akademisyeni ile  hepimizi ters-yüz etti. Hep birlikte alıştığımız rutinlerin dışına çıktık. Öğrenciler olarak da farklı öğrenme ortamları oluşurken, öğretmenler farklı öğretmenlik yapmaya başladı, ebeveynlerde bir anlamda evde öğretmen rolünü üstlendi.

Peki bu süreç bizi nasıl etkiliyor, öğrenciler için nasıl bir öğrenme ortamı oluşturmamız gerekiyor? ‘Normal’e döndüğümüzde bizi neler bekliyor? Ve daha fazlasını pervinkaplancom instagram yayınında konuğumuz Çankaya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı aynı zamanda da Arı Okulları Arge danışmanı olarak görev yapan Prof. Dr. Buket Akkoyunlu ile konuştuk. Akkoyunlu aynı zamanda Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) danışmanı olarak da görev yapıyor.

ÖZ DÜZENLEME BECERİLERİ NEDİR? ÇOCUKLARA NASIL KAZANDIRILIR?

Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji bölümü mezunu Akkoyunlu’nun  Eğitim Bilimleri’nde yüksek lisansı var. İngiltere Leicester Üniversitesi, Eğitim Fakültesinde Eğitim Teknolojileri alanından doktora derecesini bulunuyon. Akkoyunlu’nun öğretim tasarımı, çevrim içi öğrenme, çoklu ortam öğrenme, infografiklerin eğitimde kullanması, bilimsel iletişim  konularında ulusal ve uluslar arası bir çok yayını var ve Avrupa Birliği projeleri yürütüyor.

Akkoyunlu uzaktan eğitim sürecinde öğrencilerde öz düzenleme becerilerinin önemine dikkat çekerken, öğretmenlerin de bu süreçten güçlenerek çıkacaklarını söylüyor.

İşte Akkoyunlu’nun sorularımıza verdiği yanıtlar:

UZAKTAN EĞİTİM DEĞİL, ACİL DURUMLAR EĞİTİMİ

Ülkemizde  bir çok ülkeden farklı  olarak, tüm ülkeyi kapsayacak şekilde bir sistem kuruldu ve öğretimi uzaktan eğitim aracılığıyla yürütmeye başladık.   (Burada bir noktaya değinmek istiyorum.  uzaktan eğitim, farklı dinamiklere sahip ve bu nedenle farklı bir  yöntem, hazırlık ve çaba gerektiriyor.  Bir kriz durumunda  çevrimiçi sunulan derslerden oldukça  farklıdır.

YÜZ YÜZE EĞİTİM TEKNOLOJİ ORTAMLARINA TAŞINDI

Acil durumlar teknolojileri  (emergency remote learning) deriz, kriz anında yüz yüze eğitimin geçici olarak  teknoloji ortamına aktarılmasıdır şu an yapılan.)  Yani sınıflarımızı aldık, kriz nedeniyle teknoloji destekli ortamlara taşıdık. Başka bir deyişle, uzaktan öğrenme sadece kriz durumunda öğrenmenin sürekliliğini sağlamak, öğrencilerin uzun süreli öğrenme kayıplarının oluşmasını önlemek amacıyla alınan bir tedbir olarak görüldü. Ama şu an  uzaktan eğitim dendiği için öyle devam edeceğim.

HAZIRLIKSIZ YAKALANDIK

Bu yeni durum karar vericiler, yöneticler, veliler, öğrenciler, öğretmenler, eğitimciler için yeni ve oldukça zor  bir durumdu.  23 Mart’tan itibaren TRT-EBA TV ve Eğitim Bilişim Ağı (EBA) üzerinden eğitimlere başlandı.  Hazırsızlık yakalandık bu bir gerçek. Gerçi, Elazığ’da yaşanan deprem sonrası okulların tatil olmasıyla eğitim EBA üzerinden devam etti. Öğrenciler konu tekrarları yaparak gelecek konulara hazırlık yaptı. Benzeri bir durum da daha önce Suriye sınırında eğitime ara vermek zorunda kalınan okullarda yaşandı. Bu çocuklar da eğitimi EBA üzerinden aldı. Yine, Ortaokul ve lise seviyelerinde yaklaşık 1 milyon 579 bin öğrenciye açık öğretim verme, üniversite seviyesinde ise yaklaşık 4  milyon öğrenciye uzaktan eğitim ya da  açık öğretim verme deneyimine sahibiz.

UZAKTAN EĞİTİMİN BAŞARILI OLDUĞU ALANLAR

Bu deneyime rağmen ilk defa eğitim sisteminin tamamında uzaktan öğretim yapmak zorunda kaldık. Sistemimiz özellikle K-12 seviyesinde yüz yüze eğitime göre tasarlanmış durumda. Hedef kitle K12 yani okul öncesinden – üniversiteye kadar olan grup) dediğimiz yaş grubu. Uzaktan eğitim, okulda verilen örgün eğitimin alternatifi değildir, sadece olağanüstü bir durumda işe koşulması gereken en optimal çözümdür. Uzaktan eğitimin etkili bir şekilde uygulandığı ve başarılı olduğu düzey daha çok lisans ve lisansüstü eğitim uygulamalarıdır. Ama  bu  koşullarda başka yapılabilecek bir şey yoktu. Uzaktan eğitim uygulamasıyla amaçlanan çocuklarımızın okuldan ayrı kaldıkları bu süreçte derslerinden soğumamaları, eğitimden kopmamaları ve okullar açıldığında büyük bir boşluk yaşamamalarıdır. Hemen karar vermek ve uygulamaya geçmek gerekiyordu.

ALT YAPININ GÜÇLENDİRİLMESİ GEREKİYOR

Elbette aksayan yönleri oldu ancak zaman içinde bu yönleri giderildi/gideriliyor. Sonuçta bu çapta ilk defa uygulanan bir yöntem.  Ama  bazı içeriklerin niteliği öğrenci seviyesine uygunluğu açısından gözden geçirilmesi, alt yapının güçlendirilmesi gerekiyor. Zaman zaman yoğunluktan dolayı hala  sisteme girilemiyor, TV yayınları sürece destek oluyor.

EŞİTSİZLİKLERİ DAHA DA DERİNLEŞTİRDİ

Ancak söylemeden geçemeyeceğim. Uzaktan eğitim hali hazırdaki eşitsizlikleri daha da derinleştirek yaşatmaya başladı. Ancak birçok çocuk internete erişimi, kendine ait bilgisayarı ı olmadığından ayrımcılığa uğruyor.  TÜİK’in Hanehalkı 2019 Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırmasına göre Türkiye genelinde İnternete erişim imkânı olan hane oranı  % 88,3 ancak internete erişimin olması, uzaktan eğitim sürecinde EBA web sitesi aracılığıyla paylaşılan içeriklere erişildiği anlamına gelmiyor.  Bölgeler arasındaki uçurum çok fazla,   Sabit genişbanta sahip hanelerin oranının en düşük olduğu bölgeler ise, Doğu Anadolu (25,6), Kuzeydoğu Anadolu (25,8) ve Güneydoğu Anadolu (27,2). Masaüstü bilgisayar bulunan hane oranı yüzde 17,6; taşınabilir bilgisayar bulunan hane oranı yüzde 37,9 düzeyinde. Benzer şekilde, tablet bulunan hane oranı yüzde 26,7; cep telefonu bulunan hanelerin oranı ise yüzde 98,7.

DEZAVANTAJLI ÇOCUKLARIN ERİŞİMİ

Yukarıdaki tüm veriler birlikte değerlendirildiğinde ve hanelerin büyük oranda televizyonu olduğu göz önünde bulundurulursa, EBA TV dışındaki uzaktan eğitim platformlarına erişimin özellikle belirli bölgeler ve risk altındaki bazı gruplar (sosyo ekonomik düzeyi farklı çocuklar, mülteci çocuklar vb.) için daha zor olduğu görülebilir. Üstelik, televizyon sahipliği olsa dahi içinde bulunulan koşullar nedeniyle EBA TV de etkili izlenmiyor olabilir.  Bildiğim kadarıyla, örneğin Suriyeli aileler Türksat yerine Arapça kanalları izleyebilecekleri başka bir uydu kullanıyorlar ve bu nedenle de EBA TV’ye erişimleri kısıtlı.  Bu durumlara bakanlık çeşitli çözümler üretti.  Senkron eğitimlerin yanı sıra, asenkron eğitimler, TV eğitimleri ve 3GB ücretsiz internet desteği  gibi.

OKULU EVE TAŞIDIK

 

Müfredatın işlenmesi açısından başarılı desem de yani böyle bir dönemde dersleri devam ettirmiş olmak başarı ise evet başarılı. Okulu eve taşıdık, eğitime  başladık.  Biz öğretmeye devam ederken çocuğa neler oluyor? Öğrencilere ulaşmaya çalışan her türlü etkinliği takdir ile karşılamakla birlikte bunların öğrenci tarafındaki yansımaları konusunda soru işaretlerimizin olması da kaçınılmaz.  Uzaktan öğrenme salgın sürecinde uygulandığı haliyle yüz yüze eğitim öğretimin yerini alamaz.

ÖĞRENCİLER ÖNCE ‘TATİL’ OLARAK ALGILADI

Yaşadığımız durumu öğrencilerimiz başlangıçta tatil olarak algıladı. Haklıydılar, sınıf rutinlerinden çıktılar ev konforuyla birlikte tatil havasına girdiler. Bu aslında beklenmedik bir durum değil çünkü her birimizin bulunduğumuz ortam ve üstlendiğimiz sorumluluklar çerçevesinde geliştirdiğimiz ve uyguladığımız rutinler vardır.

Ev rutinleri de bunlardan biri. Her birey ve ev için aynı olmasa da genel olarak bakıldığında ev rutinlerimiz günün yorgunluğunu attığımız, beslenme ve uyku gibi temel ihtiyaçlarımızı karşıladığımız bir yapı içeriyor. Bu nedenle yetişkinler gibi çocukların da ev ortamını rahatlamaya yönelik etkinliklerle birlikte düşünmeleri ve tatil havasına girmeleri oldukça doğal.  Aslında insan olarak hepimizin müthiş bir adaptasyon yeteneği varken rutinlere değer veriyor ve onları uyguluyor olmamızın ardındaki temel neden nedir dersek, bunun en basit açıklaması rutinlerin bize rahatlık hissi vermesi. Alıştığımız  konfor alanının dışına çıkmaya korkarız, yeni bir durum belirsizliktir   bu da  kaygı uyandırır.

ARTIK ÇOCUKLAR SIKILDILAR

Sıkıldılar ev rutinleri değişti, evleri sınıfları oldu.  Sınıf rutinleri, bütün sınıf tarafından paylaşılan alışkanlıklardır ve öğrencilerin kendi öğrenme süreçlerinin sorumluluğunu almalarını destekleyen bir dizi uygulamadan oluşur, bunlarla öğrenciler belli davranış biçimlerini ve kuralları kazanırlar.  Bizlere rutin bir etkinlik gibi gelse de her sabah okulun önünde toplanmak, İstiklal Marşımızın okunması, okulların girişinde idarecilerin öğrencileri karşılaması, öğretmenlerin bazen sınıf girişlerinde ama mutlaka sınıf içinde öğrencileri karşılaması, selamlaşması, arada bire bir kontak kurarak iletişim içinde olmalarının önemini göz ardı edemeyiz.

ODAKLANMA KOLAY DEĞİL

Uzaktan eğitim,  okuldaki gibi yapılandırılmış bir süreç olmadığı için öğrencilerimiz başta bocaladı.  Evden eğitim alma ve bu sürece odaklanma kolay değildi kuşkusuz.  Bu süreç,  genç yetişkin ya da yetişkin öğrencilerin uygulaması açısından  göreceli olarak biraz daha kolay görünüyor.  Bu zor koşullar  biraz daha küçük öğrencilerimiz için çok kolay bir süreç değil.    Okul rutinlerinden, sosyal çevrelerinden, öğretmenlerinden uzaklaştılar. Ev rutinleri bile eskisi gibi değil artık.   Günümüz çocuklarımızın yaşadığı değişiklikler ile onların bu süreçte yaşadığı duygusal ve bilişsel karmaşayı anlayabilriz. 

BUNA UYGUN BİR RUTİN YOKTU

Öyle ki, uzaktan eğitim adı altında televizyon, çevrimiçi eş zamanlı ya da ayrı zamanlı dersler, etkinliklerle çoğu öğretmen ve öğrencinin aşina olmadığı ya da aşina olsa bile bir buna uygun rutinin oluşturulmadığı bir ortamda öğretim gerçekleştirilmeye çalışılıyor.  Böylesine zor bir durumla çocuk yaşlarında karşılaştılar ve kendilerince baş etmeye çalışıyorlar.   Hiç hazır olmadıkları, daha önce deneyimlemedikleri bir yolla yapılmaya çalışılan dersler, verilen onca ödev ve proje .  

OKULLARDA SADECE AKADEMİK BİLGİ AKTARILMAZ

Unutmayalım ki, okullar, sağladıkları eğitsel yaşantılarla akademik bilgilerin yanı sıra öğrencilerin ilgi alanlarının ve becerilerinin gelişebileceği fırsatlar da sunar. Enerjilerini harcayacakları alanların daralması ve sosyal yaşamdan uzaklaşmaları onları zorlu bir sürecin içerisine dahil etmiştir. Bunların beraberinde gelen sosyal doyumsuzluk ise öğrencilerin öğrenmeye olan motivasyonunun düşmesine sebep olabilmektedir. Çocuklarımızın bu dönemde en çok ihtiyaç duydukları şey sosyal, duygusal destek. Okullarıyla, sınıf arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle kurdukları bağlara ne kadar ihtiyaç duyduklarını, bunun onlara ne kadar iyi geldiğini gün geçtikçe daha iyi anlıyoruz. O nedenle sıkıldılar. Haklılar.

VELİLERİN ENDİŞELERİ NE OLDU?

Yaşanan bu değişiklikler öğrencileri olduğu kadar velileri de etkiledi. Veliler eğitimdeki bu aksamaların beraberinde getirebileceği olası riskler konusunda endişe duymakta ve çocukları için gelecek kaygısı taşımaktadır.  Müfredatı kaçırıyor muyuz? Bu kadar saat (daha az) eğitim yeterli mi?   Sınavlar ne olacak? Televizyondan, bilgisayardan nasıl öğrenecekler? İçerik yeterli mi? Derrslerin hızlı anlatılması, soru cevap kısmında öğrencilere yeterli sürenin tanınmamasının öğrenmeyi zorlaştırmıyor mu?.

SADECE AKADEMİK BAŞARI BEKLEMEK DOĞRU MU?

Alışkanlarımız ise okula giden hangi yaş gurubu olursa olsun öğrenciden beklenen en önemli gösterge akademik başarıne yazık ki.    Ancak, akademik  başarı, yaşam başarısını garantilemiyor.   Yüksek sınav notları, bireylerin yaşamlarının önemli virajlarını kazasız atlatmalarını, yaşamlarıyla ilgili doğru kararlar almalarını, mutlu ve huzurlu olmalarını garantileyemiyor. Akademik ve yaşam başarısı  birlikte değer kazanmalı… Yaşam becerilerini de kazandırmalıyız,  Çok genel anlamıyla, akademik bilgilerinden farklı olarak, yaşam becerileri, yaşamın tüm ortamlarında günlük işleyiş için önemli olan becerilerdir. Ve  bireylerin günlük yaşamın istekleri, zorlukları ve engelleri ile etkin bir şekilde başa çıkmalarını sağlayan uyumlu ve olumlu davranış becerileridir. Yaşam becerileri, zaman yönetimi (plan yapması, plana uyması), problem çözme (Problemle karşılaştığında ona sorumluluk vermek, konu hakkında düşüncelerini sorup çözüm üretmek için cesaretlendirmek ve sonuçları birlikte değerlendiriyor olmak önemli.), sağlıklı iletişim kurma ve sürdürme, sorumluluk alma gibi becerileri içerir.

Birlikte geçireceğimiz zamanı kendilerini tanıma etkinlikleri, sosyal farkındalık yaratma, öz yönetim becerilerini geliştirme  sorumluluk almaları için planlarsak inanın çok daha yaralı olacaktır.  Bu süreçteki akademik anlamdaki eksikleri telafi edilecektir.

ÖZ DÜZENLEME BECERİLERİ GEREKİYOR

Başarılı bi uzaktan öğrenme deneyimi için gerekli koşullardan biri öz-düzenleme becerilerine sahip bir  öğrenen olmaktır.  Çünkü, uzaktan eğitim, öğrenmenin yüz yüze yapıldığı öğrenme ortamlarına göre daha esnek, daha fazla öğrenen sorumluluğundadır ve daha fazla otonomi içerir. Öz düzenleme becerilerini henüz uygulayamayan öğrenciler için zorlukları beraberinde getiriyor. Uzaktan eğitim uygulamalarında yaşanabilecek en önemli sorunların başında öğrencilerin motivasyonu, zamanı yönetimi ve sorumluluğu alabilmeleri gelmektedir.    Öğrenenlerin kendi öğrenme süreçlerindeki sorumluluklarına ve otonomiye vurgu yapan öz düzenleme kavramı 80’li yıllarda gündeme gelmiştir.

ÖZ DÜZENLEME NEDİR?

Öz düzenleme,

  • bireyin belirli bir hedefe yönelik davranışını,
  • motivasyonunu ve
  • öğrenme birimine ilişkin bilişini kontrol etmesini içeren etkin bir süreç olarak tanımlamıştır.

HEDEF BELİRLEMEK GEREKİYOR

Bunlardan ilki ve belki de olmazsa olmazı hedef belirlemedir. Öz-düzenleme ile ilgili kuramsal bilgilerimiz - birçok bilim insanı farklı bakış açılarından bu konuyu ele alsalar da -  hedef belirleme, planlama yapma, izleme ve değerlendirme adımlarının öz-düzenleme sürecinin bir parçası olduğunda hem fikirdirler. Bu bağlamda öğrencilerimizi konu aldığımız için öğrenci olarak devam edeceğim ancak öz-düzenlemeyi kullanan her yaştan birey için geçerli olduğunu aklımızda bulunduralım.

Söz ettiğimiz o rutinlerin hepsi bir hedefe ulaşmak için kurgulanmıştır. Güne başlama rutinlerini düşünelim. Ebeveynler için bu rutin iş yerinde en verimli çalışma gününü geçirme hedefi ile kurgulandığından belki içinde iyi bir kahvaltıdan sonra şöyle koyu bir kahve ve bir parça çikolata ile en sevdiği şarkıyı barındırır. Aynı evde yaşayan bir ilkokul öğrencisi için ise kahvaltıda o gün oynayacağı oyunları ebeveynlerine anlatmayı ve evden çıkmadan okul çantasını son bir kez kontrol etmeyi içerir. Sonuç olarak herkesin ortak hedefi “iyi” bir gün geçirmektir.

HEDEFLER: YAKIN, ORTA VADELİ VE UZAK

O nedenle uzak, yakın, orta vadeli hedeflerimiz olmalı. Olmalı ki kendimize nasıl çeki düzen vereceğimizi bilelim. Yolun başında mıyız? Ortasında mı? Uzak mıyız? Yoksa çok mu yakın? Eğer hedefimiz olmazsa bu değerlendirmeyi yapamayız. Öz düzenleme becerilerinin kazandırılmasında planlama, izleme ve değerlendirme ile ilgili izlenebilecek birçok strateji mevcut. Biz yetişkinler (öğretmen, anne-baba, dede-nine vb.) kendi rutinlerimizden hareketle çocuklarımıza model olabiliriz.  Öğrencilere  öz düzenleme becerilerinin kazandırılması,  onların kendini tanıması, kendi davranış ve bilişsel süreçlerini ayarlayabilmesi, okula, arkadaşlarına ve bulunduğu çevreye uyum sağlayabilmesi açısından oldukça önemlidir.

ÇOK YÖNLÜ BİR YAPIDIR

Öz düzenleme kavramıyla ilgili açıklamalarda genel olarak, çocukların öğrenme süreçleri üzerinde bilişsel, davranışsal ve motivasyonel olarak önemli bir yere sahip olduğu belirtilmektedir.  Bu doğrultuda öz düzenleme; dikkat düzenleme  (dikkat sağlama ve bilgiyi  akılda  tutma,  dikkatini  temel  öğelere  verme,  dikkatin  dağılmasını  engelleme  ve gerektiğinde  dikkati  başka  yöne  kaydırma)  duygu  düzenleme  (duyguların  tanımlanması  ve nitelendirilmesi ve negatif uyarılmayı hafifletme ve öfkeye tahammül göstermeyi  de  içerir) ve davranış düzenleme (davranışsal dürtülerin  kontrolü  ve motor kontrol)  boyutlarını  içeren çok önlü bir yapıyı içermektedir.  Öz düzenleme ile ilgili yapılan çalışmalar çocuğun nasıl kendi öğrenme sürecinin uzmanı olabileceğine  cevap  aramaktadır  (Zimmerman,  2008).  Çocukların  sorunlardan  yalıtıldığında değil, sorunlarla mücadele edebildiklerinde kişiliklerini güçlendirdikleri belirtilmektedir. Bu nedenle erken yıllardan itibaren çocukların öz düzenlemelerini artıracak ebeveyn tutumlarına, eğitim programlarına ve öğretmen yaklaşımlarına ihtiyaç giderek artmaktadır.

BU BECERİLER NEDEN ÖNEMLİ?

Bu becerileri içselleştirenler, kendi yaşamlarını  kontrol etme ve düzenleme gücüne sahiptirler. Gerektiğinde de davranışlarını izlerler, yeteneklerini değerlendirirler ve davranışlarını yönetebilirler  Beslenme, çalışma durum ve şekilleri, toplumda yaşayış biçimleri, dinlenme ve eğlenme biçimleri gibi tüm kişisel işlerde insanlar kendi yaşantılarını kendilerine göre ayarlayabilirler.  Öz-düzenleme  becerilerine sahip bir  öğrenen olmak,  hem yüz yüze eğitim ortamlarında hem de uzaktan eğitim ortamlarında  nitelikli öğrenme deneyimlerii için gerekli koşullardan biridir.  

BEBEK DOĞDUĞU ANDA BAŞLAR

Bebek doğduğu andan itibaren aslında öz düzenleme becerilerin gelişebilmesi için gerekli kapasiteye sahiptir. Ancak bizim onlara sunduğumuz deneyimler ile bu kapasitenin ne kadarını kullanabilecekleri farklılık gösterir. İlk yıllarda bebeğin ebeveynleri ile kurduğu ilişki bebeğin odaklanmasına, çevreden gelen uyaranları anlamlandırmasına yardımcı olur. Çocuklar çevresindeki bireylerin uyarılarını hatırlamak ve uygulamak için  “temsilleştirme” ve “bellek” kapasitelerine ihtiyaç duyar.  Bu kapasiteler 12-18 aylarda  ortaya  çıkmaktadır.  12-18  aylarda çevreden  yapılan  isteklere  uyma  yeterliğine  sahip olurlar ve uyma yeterliliği öz düzenlemenin önemli basamaklarından biri olarak görülmektedir. Anne-babaların  isteklerine  karşı  farkındalık  gösterir,  basit  rica  ve  emirlere  uyarlar.  24  ay civarında çevresinde  kendini takip eden  yetişkin olmasa  dahi isteği  geciktirmeye  ve davranışı kontrol  etmeye,  36  ay  civarında  değişen  durumlara  göre  öz  düzenleme  yapmaya  çalıştıkları görülebilir

NE KADAR ERKEN OLURSA

Öz düzenleme becerisi, ne kadar erken yaşlarda kazandırılırsa  çocukların akademik ve sosyal ve duygusal gelişimleri için önemli bir yaşam becerisidir.  Okula uyumları da o denli kolay olur. Öz düzenleme becerisinin erken yıllarda desteklenmesi; çocukların hem okul hem de gündelik yaşantılarında karşılaştıkları problemlerin çözümünde gayret göstermeleri, farklı güçlüklere karşı mücadele etmeleri ve stresle başa çıkabilmede izlenecek yolları bulamaları ve kendilerine olan güvenleri açısından önem taşımaktadır.  Bu dönemde kazanılan öz düzenleme becerisi kalıcı olmakta ve öz düzenlemenin temelini oluşturmaktadır.  Literatür çok erken yaşlardan başlayarak geliştirilebileceğini ve yaş ilerledikce de beceriye dönüşebileceğini de belirtir.  Okul yaşantısında öğrencilerin özdüzenleme becerilerinin desteklendiği öğrenme ortamlarının tasarlanması bu nedenle çok önemlidir. 

NASIL BİR ÖĞRENME ORTAMI

İlan edilen  ders programına öğrencilerin  saati saatine uyması ve ders saati bittikten sonra verilen görevleri yerine getirmesi ,  okul kurallarının eve transfer edilebildiği  ölçüde dijital / uzaktan  eğitimden verim alınabilir.  Örneğin bir ders sabah 09: 00’da başlayacaksa öğrencinin erken saatte kalkması, pijamalarını çıkarması , kahvaltısını yapmalı ve ekran karşısına geçmesi için,  her gün aynı saatte uyuması ve aynı saatte uyanması sağlanmalıdır.  Bunu her gün yaptığında bir okul rutinini yakalamış olacaktır.  Dersin tekrarı var şeklinde düşünerek bir gün erken kalkıp ertesi gün geç saatlere kadar uyumak rutin oluşturmayı engelleyebilir. Bu nedenle,  kurallara uyulması rutin oluşturma adına da çok önemlidir.

DİKKAT DAĞITICI BİR UYARIN OLMASIN

Çocukların, normalde oyun oynadıkları ya da televizyon izledikleri yerden farklı olmalıdır. Bu, öğrencinin dijital içeriğe odaklanmasını kolaylaştırır. Bu nedenle,  çocuklar,  dijital içeriği takip ederken hiçbir şekilde dikkat dağıtıcı bir uyaranla (yiyecek, içecek tüketimi, dışarıdan bir ses gibi)  karşılaşmamalıdır.

SORUMLULUKLARI HATIRLATILMALI

Hazırladığınız ortamı bir derslik gibi düşünün,  var olan  programlarda teneffüs saatleri belli olacaktır. Bu saatleri etkili kullanmalı, çocuğun zamanında diğer dersinin başında olması  sağlanmalı.  Çocuklarıa sorumluluklarının hatırlatılması,  evde eğitim kurallarını ve öneminin anlatılması gerekir.  Ayrıca bu yönelim, zaman yönetimi becerilerini geliştirdiği oto kontrol mekanizmasını güçlendirmeye yardımcı olacaktır.  Öz düzenleme becerilerinin kazandırılmasına yardımcı olacaktır.

Çevrimiçi  öğrenme ortamının ev olması  nedeniyle, izleme, kontrol ve dönüt (geri bildirim)  yönetimi ebeveynlerin  denetiminde olduğu unutulmamalı.

 

ÇOCUKLARDA HEDEF NASIL OLUŞTURULUR?

Aslında çocuklarda hedef oluşturmanın  öz düzenleme becerileri ile yakından ilişkilidir.   Hedef oluştırmada  en önemli görev ailelere düşer, özellikle erken yaşlarda. Tüm süreçlerde aile üyelerinin cesaretlendirici bir tavır ile basit ve kısa süreli hedefleri çocuklarına sunmaları, doğru bir ilk adım olacaktır.  Hedef koyabilme becerisi ne kadar erken kazandırılırsa çocuk için o kadar yararlı olacaktır. Kuşkusuz sizinde belirttiğiniz gibi,  hedef koyma  derken ailelerin hayallerinden, kendi yapamadıklarını çocukları aracılığıyla gerçekleştirmek istemelerinden söz etmiyoruz.

EBEVEYNLERİNİ MODEL OLARAK ALIRLAR

Bu konuda da, pek çok davranışta olduğu gibi çocukların ebeveynlerden model aldığını unutmamak gerekir. Yani, hedef belirlemeyi de ebeveynlerden öğrenmektedirler. Yaş dönemine uygun olacak şekilde basit ve uygulanması kolay hedefler belirlenmelidir. Çizgileri taşırmadan boyama yapabilmesi, oyuncağın amacına göre kullanımı, yeni bir şarkı öğrenme gibi.

ÖZGÜVENLERİ NASIL GELİŞİR?

Ebeveynler onlara sorumluluk verdikleri zaman çocuklarının daha da başarılı olmaya çalışacağını görecektir. Özgüvenleri ve hedef koyma becerileri gelişecektir. Bazı konularda seçenek sunmak da, hedef belirlemesinde yardımcı olacaktır. Örneğin, oyuncak alınacağı zaman belirlenen iki oyuncak arasında seçim yapması istenebilir.

Okul dönemi, çocuğun kendi kararlarını vereceği sosyal bir ortamdır. Ayrıca davranışlarının şekilleneceği sorumluluk alanları da olacaktır. Bu dönemde, akademik başarı ön plandadır. Sınavlardan yüksek not ile geçmek gibi yeni hedefler ortaya çıkacaktır. Bu dönemde en hassas nokta ise çocuğu iyi tanımaktır. Çünkü hedeflerin yüksek beklentilerden arınmış olması, uzun süreli hedefe doğru yol alırken kısa süreli hedefleri besleyecektir. Ve bu durum daha başarılı sonuçlar doğuracaktır.

Bir öğrenciyi ele alalım. Uzun vadede okulu bitirip mezun olmak hedeftir. Orta vadede sınıf geçmek, kısa vadede ise sınavdan geçer not almak hedef olabilir. Belirlenen hedef doğrultusunda bir plan ve çalışma yapılması gerekmektedir. Plan program genel olarak öğrencilerin gözünü biraz korkutsa da özenle hazırlanmış bir plan onları başarıya götüren en önemli adımdır.

HEM AKADEMİK HEM GÜNLÜK HAYAT HEDEFLERİ

Kısa, orta, uzun vadeli hedef belirleme SMART olarak kısaltılan (Specific, Measurable, Achievable, Realistic, Timely – Özgün, Ölçülebilir, Erişilebilir, Gerçekçi, Vakitli) ve iyi bir hedefte bulunması gereken özellikleri anlatan bu özelliklerden yola çıkarak hem akademik hem de günlük hayatımızla ilgili hedefleri yapılandırabiliriz. Bu çerçevede oluşturulan hedefler öz düzenleme sürecinde bize yardımcı olacaktır. Çünkü, net, ölçülebilir, biraz zor olsa da ulaşılabilir, gerçekçi ve tamamlama noktasında belli bir zaman sınırı içeren hedeflerin planlanması, planlama çerçevesinde yürütülmesi, izlenmesi ve değerlendirilmesi bu özellikleri taşımayanlara göre daha kolay olacaktır. Hedefimizle ilgili iyi bir planımız olursa  hedefimizle aramızdaki mesafe azalmış olur.  Gerçekten öyle olup olmadığını anlamak için bu aşamada kendimizi izlemeye ihtiyacımız var. Eğer planımı uygulamakta yeterince titiz davranmıyorsam  hedefime ulaşmakta sorun yaşayabilirim.  Olanımı ettiğimden emin olmalı, kısacası performansımı izlemeliyim. Hem planımı uygulamada hem de ilerlememi izlemede kullanabileceğim farklı stratejiler olduğunu unutmamalıyım.

HEDEF KOYMADA YAŞANAN SIKINTILAR

Süreci değerlendirirken hedeflerimizi, ulaşılabilir kaynakları ve içinde bulunduğumuz koşulları, planımızı, planımızı ne derece gerçekleştirebildiğimizi, duygularımızı nasıl yönettiğimizi, hangi stratejileri ne ölçüde kullanabildiğimizi gözden geçirmeli ve daha iyi bir performans için neleri tekrarlayıp neleri değiştirebileceğimizi tespit etmeliyiz. Bu haber iyi mi kötü mü tartışılır ama  yeni bir öz-düzenleme sürecine götürdüğünü kesin.

Belki bu süreçte ebeveynlerin ve  evinde öğrenci olmak zorunda kalan çocuklarımızın ne yapacağını bilemez halde olmasının temelinde, bu belirsizlik sürecinde, hedef koymada yaşadığımız sıkıntılar yatmaktadır. O nedenle bu süreçte uzun vadeli hedefleri okul süreci ile ilişkilendirmeden, yaşamboyu öğrenmeyi aklımızda tutarak şekillendirmeli, orta ve kısa vadedeki hedeflerimizi de ona göre yapılandırmalıyız.

TEKRAR YÜZ YÜZE EĞİTİME DÖNDÜĞÜMÜZDE

Yüz yüze eğitime döndüğümüzde uzaktan öğrenme deneyimlerinin iyi bir değerlendirmesini yapmak  gerekecek. Örneğin, uzaktan öğrenme ile hangi bilgiler ve beceriler etkili bir şekilde kazandırılabildi? Hangi alanlarda öğrenme güçlükleri yaşandı? Farklı sınıf seviyelerinde, farklı özelliklere ve ihtiyaçlara sahip öğrenciler uzaktan öğrenme sürecinden nasıl etkilendi? Ne tür öğrenme farklılıkları oluştu? Eksik kalan uygulamalar, yüz yüze yapılamayan dersler nasıl bir bilgi veya beceri farklılığı/eksikliğine neden oldu ya da oldu mu?

OLUMLU YA DA OLUMSUZ SONUÇLARI

 

Ancak, başlangıçta kriz sona erdiğinde ne olacağını düşünmeye fırsatımız olmayabilir ama süreç ilerledikçe bu süreçte alınan kararların, bu kararların niteliğinin, ne yaptığımızın ya da  yapmadığımızın kriz sonrası için olumlu ya da olumsuz sonuçları olacağını dikkate almak zorundayız. Öncelikle, öğrencilerin uzaktan eğitimle  öğrendiklerini varsayarak yola devam edemeyeceğiz. Uzaktan eğitimde  erişim sorunu olan ve kendi başına öğrenme yeterliği / öz düzenleme becerileri sınırlı olan öğrenciler için kalıcı kayıplara neden olabilir. Okulda eğitime ara verilmesinin tüm öğrenciler üzerinde etkisi aynı olmayacaktır.

 

ÖĞRENME KAYIPLARI OLACAK

 

Öğrenme kayıpları olacaktır. Okullar açıldığında hangi öğrencinin öğrenme kaybının ne ölçüde olduğunun belirlenmesi ve bu açığın telafi edilmesi gerekir.  Öğrenme kaybının telafisi ve bir sonraki öğretim yılının başlangıcı için yıllık öğretim takvimlerinde ve sınav takvimlerinde yeni düzenlemeler yapılmalı. Öğrencilerin uzunca bir süre evde kapalı kalmalarının ve sosyal izolasyonun öğrenciler üzerindeki etkilerini bilmiyoruz. Okullar açıldığında öğrencilerin bir kısmı da okuldan kopmuş olabilir.  Bunun için önlemlerin alınması gerekecek.

Herkes uzaktan eğitimi farklı biçimlerde deneyimledi, dolayısıyla kriz sonrası yeni bir denge oluşacak; yüz yüze eğitimle uzaktan eğitimin iyi bir bileşimi ile eğitim öğretim süreçlerini yeniden kurgulama, bilişim teknolojilerini öğrenme amacıyla daha etkili kullanabilme fırsatı yakalanabilir.

UZAKTAN EĞİTİM NELERİ ÖĞRETTİ?

Kısaca, uzaktan eğitim süreci bize çok şey gösterdi,  hatta öğretti.   Sağlıklı günlerimize dönüp, okullarımıza döndüğümüzde öğretim programlarımızı, öğretim yöntem ve tekniklerimizi hatta öğrenme ortamlarımızı yeniden gözden geçireceğiz. 

 

OKULLARINI, ARKADAŞLARINI ÖZLEDİLER

 

Öğrencilerimize yaşam becerilerini kazandırmak, yaşam boyu öğrenenler  olmalarını sağlamak için yapmamız gerektiğini tartışacağız. Şunu unutmayalım ki, öğrenciler bu süreçe girdiler ve okul dışında bir dünyada da eğitim alabileceklerini gördüler.

 

Mesela biz bu dersleri evden de alıyorduk, diyecek öğrenciler olacak mı? Diye sormuştunuz, bunun çok kolay olmadığını gördüler. Okul ortamındaki sosyal çevrelerini, öğretmenlerini, sosyal ve spor etkinliklerini özlediler.

 

ÖĞRETMEN GÜÇLENEREK ÇIKACAK

Covid-19'un yayılmasıyla ortaya çıkan kriz, tartışmalı bir şekilde okullarda son 20 yılda olduğundan daha fazla ve birkaç hafta içinde teknoloji destekli değişikliğe yol açmıştır. Ancak, bugüne kadar hiç böyle bir deneyimi olmayan, hizmet öncesi ve hizmet içi eğitim süreçlerinde böyle bir krizle nasıl baş edileceğine dair yeterli eğitim almayan pek çok öğretmenimiz de bu sürece oldukça hazırlıksız yakalandı.

 

BU DÖNEMİN İKİ KAHRAMANI VAR

Ve onların herhangi bir amaçla  (bir şeyler öğretmek ya da) öğrencilerine destek olmak için daha önce uzaktan eğitim araçlarını ve uygulamalarını hiç kullanmadığını düşünürsek, süreç onlar için oldukça zordu.  Okullar arası farklılıklar olmakla birlikte- öğretmenlerimiz,  bu süreci oldukça sınırlı bir destekle ve çoğu zaman kendi çabalarıyla ya da meslektaş desteğiyle şekillendirmeye çalışıyorlar.  Ortaya çıkan sıkıntıları ilk elden  öğretmenlerimiz göğüsledi. Öğretmenler için özellikle küçük yaştaki öğrencilere öğrenme desteği, sosyal ve duygusal destek sağlamak oldukça güç. Belki de, bazı öğretmenlerin öğrencileriyle iletişim kurmaları, onların ne yaptıklarını izlemeleri, onlara destek sağlayabilmeleri mümkün olmadı.

Toplumumuzda  farklı meslek grupları, üretim ve hizmet sektörleri bu süreci atlatmak için canla başla çalışıyor. Ancak, bu dönemin öne çıkan iki meslek grubu, iki kahramanı olduğunu düşünüyorum. Tabii ki öncelik, hepimiz zorlu geçen COVID-19 salgını sürecinde   sağlık hizmetlerine ve bu sektörde çalışanlarda.  verilmesi gerekiyor. İkincisi ise kuşkusuz  öğretmenlerimizin.

ÖĞRETMENLE YAPARAK ÖĞRENİYOR

Öğrencilerinin öğrenme sürecinin devamlılığını sağlamak için canla başla çalıştılar.  Üstelik bu süreç bittiğinde de da öğrenme kayıplarının telafi edilmesi noktasında büyük görev ve sorumluklara sahip olacaklar.  Öğrencilerin öğrenme kayıplarının belirlenmesi, öğrenme açığının telafi edilmesi ve öğrencilere duygusal yönden destek sağlanması öğretmenlerin becerileri kadar motivasyonlarına da bağlı olacaktır.  Öğretmenler yaparak yaşayarak, gerçek sorunlardan öğrenmeyi, sorunlara çözüm bulmayı, öğrenme sürecinde zihinsel, duygusal ve fiziksel derinliği bizzat deneyimliyorlar.  Bu dönemin sonuna geldik,   artık dijital eğitim sürecine uyum sağlayarak katkı vermeleri, içerik üretmeleri ve süreci izlemeleri dijital eğitimlerin etkisini ve verimini artıracaktır. 

Bu süreç sonrasıyla ilgili beklenti uzaktan öğretme-öğrenme teknoloji, araç ve yöntemlerinin öğrencinin öğrenmesinin desteklenmesinde daha çok, daha yaygın ve daha etkili kullanılması. Ben öğretmenlerin bu süreçte güçlenerek çıkacaklarını düşünüyorum.

 

VELİLER NE ÖĞRENDİ?

Bı süreç velilere de çok şey öğretti.  Evet çocuklarını daha iyi tanıdılklarını düşünüyorum.  Umarım kısa sürer ama süreç devam ediyor,  daha ne  yapmalılar  dersek,  çocukların öz düzenleme becerilerinin gelişim sürecinde, sosyal çevrelerinin etkisini göz önünde bulundurmak bu gelişim sürecinin etkililiği açısından büyük önem taşımaktadır.  Bu nedenle, anne babalar  ve  ebeveynlerin rol model olmaları, onların hedef koymalarına, sorumluluk almalarına olanak tanımaları  gerekir.  Günlük akışı planlamak hem öğrencinin okul düzeninden kopmasını engelleyecek hem de okullar açıldığında okula uyum sürecinin daha kolay olmasını sağlar.  Kendi odasını/ oyuncaklarını toplama, birlikte yemek yapma, yemek masasını hazırlama, çiçekleri sulama ve evdeki evcil hayvanın yemini verme gibi sorumluluklar, çocukların  ev işlerine yapacağı tüm katkılar hem keyifli birer etkinlik hem de kendi gelişimi için bir fırsat olacak.

Maalesef etrafımda çocuklarnın uzaktan eğitim ödevlerini ya da diğer etkinliklerini anne / babalarının izlediğini görüyorum. Çocuklardan daha heyecanlı ve onların yerine ön plana çıktıklarını görüyorum.

12-05-2020


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş