Arama sonuçları

PISA 2018: En alt ve en üst düzeyde ne kadar öğrenci var?

PISA 2018: En alt ve en üst düzeyde ne kadar öğrenci var?

PISA 2018: En alt ve en üst düzeyde ne kadar öğrenci var? Türkiye'deki 15 yaş öğrencilerin 2018 yılındaki performansı 2015 yılı PISA performansı ile kıyaslandığında Fen bilimlerinde 43 puan, Matematikte 34 puan, Okumada 38 puanlık bir iyileşme görülüyor.

TEDMEM’in 2018 PISA sonuçlarıyla ilgili değerlendirmesi şöyle:

OECD ortalamasında 2018 yılı puanlarında tüm alanlarda bir kısmi düşüş gerçekleşirken, Türkiye’nin her üç alanda da ortalama puanlarındaki artış olumlu bir gelişme.

 

PISA 2018: EN ALT VE EN ÜST DÜZEYDE NE KADAR ÖĞRENCİ VAR?

Türkiye'deki 15 yaş öğrencilerin performansı 2015 yılında düşüş göstermiş, 2018 yılında ise yeniden bir iyileşme göstererek, 2018 yılında;

  • Fen bilimlerinde 2012 performansının 3 puan üzerinde,
  • Matematikte 2012 performansının 6 puan üzerinde bir ortalama performans gösterirken,
  • Okumada ise 2012 performansının 9 puan altında kalmıştır.

 

OECD ORTALAMASININ ALTINDA KALIYOR

 

Diğer yandan Türkiye'deki 15 yaş öğrencilerin performansı OECD ortalamasından; Fen bilimlerinde 21 puan, matematikte 35 puan ve okumada 21 puan daha düşük. PISA performansında 40 puanlık bir fark yaklaşık bir yıllık öğrenme süresine karşılık gelmektedir. Türkiye’nin 2015 yılı performansına göre 2018 yılında daha iyi bir performans yakalamış olması, OECD ortalaması ile aradaki farkı kapatmada yeterli olmamıştır.

Her üç alanda da Türkiye’deki 15 yaşındaki öğrencilerin performansının genel artış eğiliminde olduğu, ancak 2015 yılında bu eğilimin kırıldığı ve puanlarda ciddi bir düşüş gerçekleştiği görülmekte.

 

2015 İLE KIYASLAMA YAPILMASI ABARTILI İYİLEŞME

 

Bu nedenle, PISA 2018 puanlarının sadece 2015 yılını baz alarak değerlendirilmesi Türkiye’nin PISA performansının eğilimi hakkında abartılı bir iyileşme algısı oluşturabilir. PISA sonuç raporunda da 2018 sonuçları hem 2015 sonuçları ile hem de 2009, 2012 ve 2015 yıllarındaki sonuçlarla birlikte değerlendirilmektedir. Bu hususlar dikkate alınarak bir değerlendirme yapıldığında 2018 yılı sonuçları Türkiye’nin PISA performansında bir toparlanma ve tekrar iyileşme eğilimine girdiğine işaret etmektedir.

 

BAŞARI SIRALAMASINDAKİ YERİ YÜKSELDİ

 

2018 PISA değerlendirmesine katılan ülke sayısı bir önceki değerlendirmeye göre artmasına rağmen, Türkiye’nin başarı sıralamasında iyileşme gerçekleşti. Türkiye'deki 15 yaş öğrencilerin ortalama puan sıralaması 2015 yılına göre önemli bir iyileşme gösterse de 2012 yılına göre değişikli sınırlı kaldı. Türkiye’nin 2018’de PISA çalışmasına katılan 79 ülke içindeki alanlara göre sıralaması;

  • fen bilimlerinde 39 
  • matematikte 42
  • okumada 40 olarak gerçekleşmiştir.

 

Türkiye’nin PISA performansındaki sıralaması 2015 yılında 72 ülke arasında fen bilimlerinde 54, matematikte 50, okumada ise 50 olarak gerçekleşmişti. 2018 yılında PISA değerlendirmesine katılan ülke sayısı 72’den 79’a çıkmış ve ülke sayısındaki artışa karşın Türkiye sıralamada fen bilimlerinde 15 sıra, matematikte 8 sıra, yine okuma alanında da 8 sıra yukarıya çıkarak kayda değer bir gelişme göstermiştir.

OECD ÜLKELERİ ARASINDAKİ YERİ NE OLDU?

Sadece OECD ülkeleri içinde kıyaslandığında ise Türkiye’nin 37 OECD ülkesi içindeki sıralaması;

  • fen bilimlerinde 30 
  • matematikte 33
  • okumada 31 olarak gerçekleşmiştir (Tablo 3).

2018 yılında Türkiye’nin PISA performansının OECD ülkeleri içindeki sıralamasında da görece olarak bir iyileşme gerçekleştiği görülmektedir.

 

KIZ ÖĞRENCİLER DAHA BAŞARILI

 

PISA performansında cinsiyete göre farklılıklar, geçmiş PISA değerlendirmeleri ile benzer bir eğilim göstermektedir (Tablo 4). Ayrıca cinsiyete göre puan farklılıkları bakımından Türkiye ortalaması ile OECD ortalaması benzer bir yapıdadır. Kız öğrenciler fen bilimleri ve okuma alanlarında erkek öğrencilere göre daha yüksek performans gösterirken, matematik alanında erkek öğrencilerin performansı kız öğrencilere göre daha yüksek bulunmuştur.

 

TEMEL YETERLİLİK ALTINDA KALANLAR

 

Fen bilimleri alanında PISA 2015'e kıyasla 43 puanlık bir artış gerçekleşmiştir. Türkiye, 468 puanla 2003'ten bu yana en yüksek fen ortalamasını elde etmiştir. Türkiye'deki 15 yaş öğrencilerin fen bilimlerinde ortalama PISA performansı 2015 yılında 425 puandan 2018 yılında 468 puana çıkmıştır. Fen bilimleri alanında Türkiye’de 15 yaşındaki öğrencilerin performansının genel olarak bir iyileşme kaydettiği görülmektedir.

Temel yeterlik düzeyinin (ikinci düzeyin) altında kalan öğrenci oranı 2006 yılından itibaren kademeli olarak azalma göstermiştir. Bunun tek istisnası 2015 yılı performansıdır. 2015 yılı PISA değerlendirmesinde ikinci düzey altında performans gösteren öğrenci oranı %44,4 ile neredeyse 2006 yılı seviyelerine dönüş yapan bir gerileme görülmüştür.

2018 yılında ikinci düzey altında performans gösteren öğrenci oranı %25,1’e kadar düşmüştür. Bu oran OECD ortalamasında ikinci düzey altında performans gösteren öğrenci oranına (%22,6) yaklaşmıştır.

 

EN ÜST DÜZEYDEKİ ÖĞRENCİLER

 

Diğer yandan beşinci ve altıncı düzeyin üstünde performans gösteren öğrenci oranı oldukça yavaş bir artış eğiliminde olmakla birlikte OECD ortalamasının yaklaşık 2,7 kat gerisinde.   İkinci düzey altında performans gösteren öğrenci oranı 2006 yılında %46,6; 2009 yılında %29,9; 2012 yılında %26,3 şeklinde bir düşüş eğilimine girmişken, 2015 yılında tekrar 2006 yılı oranına yaklaşarak %44,4’e yükselmiş ancak 2018 yılında yeniden 2012 yılı oranın altına düşerek %25,1 oldu.

Bu durumda fen bilimleri alanında temel yeterlik düzeyinin altında kalan öğrenci oranının azalmaya devam etme eğiliminde olduğu söylenebilir. Diğer yandan üst düzey performans gösteren öğrenci oranın da artma eğilimine devam ettiği görülmekte.

Beşinci düzey ve altıncı düzeyde performans gösteren öğrenci oranı 2006 yılında %0,9; 2009 yılında %1,1; 2012 yılında %1,8 şeklinde bir artış eğilimine girmişken, 2015 yılında %0,3’e düşmüş, ancak 2018 yılında yeniden 2012 yılı oranın üzerinde bir artış ile %2,5’e yükselmiştir. Bu bulgular 2015 yılı bulguları ile karşılaştırıldığında önemli bir gelişme olarak görülebilir. Ancak 2009 ve 2012 yılı bulguları ile birlikte değerlendirildiğinde, ihtiyatlı bir şekilde yeniden gelişme ve iyileşme eğiliminin yakalandığı söylenebilir.

 

MATEMATİK ALANINDA DURUM NEDİR?

 

Türkiye PISA 2018’de matematikte performansı iyileşme gösteren 13 ülkeden biri olmuştur.

PISA 2015'e kıyasla Türkiye 40 puanlık bir artışla PISA 2012 performansının da üzerinde bir gelişme göstermiştir.  Türkiye'deki 15 yaş öğrencilerin matematikte ortalama PISA performansı 2015 yılında 420 puandan 2018 yılında 454 puana çıkmış olmakla birlikte, öğrencilerin yaklaşık %37’si birinci düzey ve birinci düzeyin altında performans gösterebilmiştir.

Ayrıca üst düzeyde; beşinci ve altıncı düzeyde performans gösteren öğrenci oranı toplam %3,8 ile OECD ortalamasının (%10,9) 2,8 kat altında kalmıştır.

 

MATEMATİKTE KÖTÜ DURUM SÜRÜYOR

 

Matematikte temel becerilerden yoksun kalan öğrenci oranının yüksekliği ile birlikte, üst düzeyde performans gösterebilen öğrenci oranının düşük kalması ciddi bir sorun olarak devam etmektedir. Türkiye matematik alanında, PISA değerlendirmesine dahil olduğu 2003 yılından bu yana OECD ülkelerine kıyasla temel becerilerden yoksun kalan öğrenci oranını yaklaşık %52’den yaklaşık %37’ye düşürmüş olsa da, bu oran hala OECD ortalamasından yaklaşık %13 daha yüksek.

 

Diğer yandan her ne kadar 2015 yılına kıyasla beşinci ve altıncı düzeyde performans gösteren öğrenci oranı artmış olsa da, bu oran hala 2003, 2009 ve 2012 yılı oranlarının altında kalmaktadır. Bu durumda örgün eğitim, matematik alanında bir yandan öğrencilerin bir kısmının temel yeterliklerden yoksun kalması diğer yandan da bilişsel potansiyeli en yüksek olan öğrenci grubunun OECD ülkelerindeki akranlarına göre daha düşük oranda üst düzey yeterlik kazanabildikleri bir performans gösterebilmektedir.

 

OKUDUĞUNU ANLAMAYAN YÜZDE 37

 

Türkiye'deki 15 yaş öğrencilerin okumada ortalama PISA performansı 2015 yılında 428 puandan 2018 yılında 466 puana çıkmıştır. Türkiye’de 15 yaşındaki öğrencilerin PISA 2018 okuma puanları ortalaması PISA 2015'e göre 38 puan artış göstermiştir. Bu puanla Türkiye hem OECD'nin, hem de PISA 2012 performansının altında kalsa da, bu alanda en fazla ilerleme kaydeden ikinci ülke olmuştur.

Türkiye okuma alanında birinci düzeyde veya birinci düzeyin altında performans gösteren öğrenci oranını azaltmaya devam etmiştir. 2015 yılında birinci düzeyde veya birinci düzeyin altında performans gösteren öğrenci oranı %40 iken, bu oran 2018 yılında %26,3’e düşmüştür. Ancak okuma alanında da 2015 yılında görülen performans düşüşü baz alındığın 2018 yılı performansında yüksek bir artış yorumu yapılabileceği unutulmamalıdır.

 

OECD ORTALAMASINA YAKLAŞTI AMA

 

2018 yılında birinci düzeyde veya birinci düzeyin altında performans gösteren öğrenci oranı (%26,3) 2012 yılındaki oranın (%21,6) üzerinde kalmıştır. Bu gelişme ile birlikte alt düzeyde performans gösteren öğrenci oranı OECD ortalamasına yaklaşmıştır. Ancak üst düzeyde; beşinci ve altıncı düzeyde performans gösteren öğrenci toplam %3,3 ile OECD ortalamasında %8,7’nin altında kalmıştır. Okumada temel becerilerden yoksun kalan öğrenci oranı azaltılmakla birlikte %26,3 hala okuma becerilerinden yoksun kalan ciddi bir nüfusa karşılık gelmektedir. Diğer yandan üst düzeyde performans gösterebilen öğrenci oranının düşük kalması sorun olarak devam etmektedir.

 

BÖLGELER ARASI UÇURUM SÜRÜYOR

 

 

PISA 2018’de Türkiye’de 15 yaşındaki öğrencilerin performansı coğrafi bölge birimlerine göre önemli ölçüde farklılaşmaktadır. Coğrafi bölge birimlerine göre en yüksek puan ortalaması ile en düşük puan ortalaması arasındaki fark; fen bilimleri alanında 65,5 puan, matematik alanında 91,2 puan ve okuma alanında 68,1 puan.

PISA puanlarında 40 birimlik farkın yaklaşık bir yıllık öğrenmeye karşılık geldiği dikkate alındığında, tüm alanlarda bölgeler arası öğrenci performans farkının bir yıldan fazla olduğu, matematikte bu farkın iki yılın üzerine çıktığı görülmekte.

Bölgelerin genel olarak sosyo-ekonomik ve sosyo-demografik özellikleri dikkate alındığında, coğrafi bölge birimlerine göre performans farklılıkların daha çok sosyo-ekonomik ve sosyo-demografik açıdan avantaj veya dezavantajları yansıttığı söylenebilir.  

 

OKUL TÜRLERİ ARASINDA FARK SÜRÜYOR

 

PISA 2018’de Türkiye’de 15 yaşındaki öğrencilerin performansı okul türlerine göre önemli ölçüde farklılaşmaktadır. Ancak bu bulgunun özenle ve ihtiyatla yorumlanması gerekir. Bu bulgu okul türlerinde pedagojik uygulamaların niteliği, fiziki koşulların ve kaynakların yeterliliği, öğretmen niteliği veya okullar arası kaynak eşitsizlikleri gibi faktörlere bağlı olarak açıklanamaz. Çünkü okul türleri bu faktörler açısından farklılıklardan çok öğrencileri akademik başarı düzeyine göre hiyerarşik olarak ayrıştırılmış olmalarını ve okul türünü esas alarak bir başarı sınıflamasını yansıtmaktadır. Bu nedenledir ki, PISA performansında okul türlerine göre farklılıklardan hareketle okul türlerinde eğitim öğretimin niteliğine dair bir çıkarım yapmak teknik olarak yanlış olacaktır.

 

OKULLAR ARASI FARK ÇOK YÜKSEK

 

Türkiye’nin okullar arası varyansın (%43,6; OECD ortalaması %29) en yüksek olduğu 10 ülkeden biri olmasının da öğrencilerin akademik başarı düzeyine göre hiyerarşik olarak ayrıştırılmış olmalarının bir fonksiyonu olduğu düşünülmektedir. Okullara öğrenciler akademik başarılarına göre gruplandırılarak yerleştirildiğinden, okul içi varyans veya okul içi başarı farklılıkları da OECD ortalamasına göre daha düşük kalmaktadır.

 

PISA BULGULARINI OKUMAK ÖNEMLİ

 

PISA bulguları övgülerin veya yergilerin ötesinde bir işleve sahiptir. Ne yazık ki bugüne kadar Türkiye’nin dahil olduğu beş PISA değerlendirmesinin bulgularının; bulguların sistemin performansının göstergesi olarak kullanılabileceğini ret etme, bir önceki değerlendirmeye göre kısmi bir gelişme kaydedildiğinde bununla övünme veya Türkiye’nin ortalama puanlarının OECD ortalaması ile kıyaslanması veya ülke sıralaması üzerinden yerinmenin ötesine geçerek kullanıldığı söylenemez.

 

NASIL DEĞERLENDİRMEK GEREKİYOR?

 

Oysa PISA gibi uluslararası değerlendirmelerden elde edilen bulgular eğitim sisteminin performansının geliştirilmesinde önemli ipuçları sağlamaktadır. Bu değerlendirme sonuçları ile birlikte uluslararası alanda öğrenmeyi geliştirmeye yönelik çalışmalar, öğrenme performansı oldukça düşük olan ülkelerde bile öğrenci, sınıf, okul düzeyinde yeni yaklaşımlar, müdahaleler ve yeniliklerle öğrenmede önemli ölçüde gelişme sağlanabileceğine ilişkin giderek artan kanıtlar sağlamaktadır. Türkiye’nin katıldığı altıncı PISA değerlendirmesi olan 2018 yılı değerlendirmesinin bulgularının Türkiye özelinde analiz edilmesi ve eğitim sisteminin performansının geliştirilmesine yönelik somut önerilerin oluşturulması için TEDMEM ülke analizi çalışmalarına devam edecektir.

 

DEZAVANTAJLI ÖĞRENCİLERE DESTEK GEREK

 

Ancak bu aşamada mevcut bulgulardan hareketle bazı önerileri sunmak mümkündür:

  • Öğrencilerin aileleri sosyo-ekonomik ve sosyo-demografik özelliklerinden kaynaklanan dezavantajların okul öncesi eğitime erişim ve kalitenin artırılması ile ilkokul yıllarında sağlanacak destek ve pozitif ayrımcılığı hedefleyen politika ve eğitim öğretim uygulamaları ile telafi edilerek örgün eğitim sisteminin performansı önemli ölçüde iyileştirilebilir.  

 

ETKİLİ BİR İZLEME VE DEĞERLENDİRME SİSTEMİ GEREK

 

  • Etkili bir izleme ve değerlendirme sisteminin oluşturulması eğitim sistemini performansının izlenmesi, sorun alanlarının belirlenmesi ve veriye dayalı müdahalelerin tasarlanması yoluyla eğitim sisteminin performansı geliştirilebilir.  Etkili bir izleme ve değerlendirme yalnızca öğrenme çıktılarının izlenmesi ve değerlendirilmesi, öğrenme eksiklerinin belirlenmesi ile sınırlı değildir. Etkili bir izleme ve değerlendirme sistemi aynı zamanda, öğrencilerin hazır bulunuşluğu, öğretmenlerin becerileri, okul yönetiminin niteliği, finansmanın yeterliliği ve eşitliği gibi öğrenme ile ilişkili kritik öğelerle ilgili ölçümlemeler yaparak öğrenmenin geliştirilmesinde etkili olabilecek öğeler hakkında sistematik veri sağlar.

 

İYİ UYGULAMALARA DİKKAT
  • İyi uygulamalar ile gelişimsel çalışmaların yaygınlaştırılması, sürdürülebilirliğinin sağlanması ile eğitim sisteminin performansı geliştirilebilir. Türkiye’de pek çok iyi uygulama gerçekleşmekte, sistemi geliştirmeye yönelik çalışmalar gerçekleştirilmekte ancak bunların yaygınlaştırılması ve sürdürülebilirliğinin sağlanmasında yetersiz kalınmaktadır. İyi örneklerin yaygınlaştırılmasını sağlayacak yerel ve ulusal düzeyde ağların oluşturulması ve teşvik edilmesi öğrenme eko-sisteminin bütünsel olarak gelişimine katkı sağlama potansiyeline sahiptir. Türkiye’de öğrenme performansının geliştirilmesinde hem ülke içindeki, hem de uluslararası alandaki deneyimler ve bilgi birikimi yol gösterici olacaktır. Burada önemli olan verilere ve kanıtlara dayalı olarak tutarlılığın ve sürdürülebilirliğin sağlanmasıdır.
 
ÖĞRENME EKSİKLİKLERİ NASIL GİDERİLİR?

 

  • Öğrenme eksikliklerinin giderilmesi için telafi veya destek programlarının sınava hazırlık odağından, öğrenme odağına alınması temel becerilerden/yeterliklerden  yoksun kalan öğrenci oranının azaltılmasında etkili bir müdahale stratejisi olarak kullanılabilir. Merkezi reçeteler yerine sınıf ve okul düzeyinde müdahale stratejilerinin geliştirilmesi için kapasite geliştirmeye öncelik verilmesi gerekmektedir.
 
PERFORMANSIN BİR MALİYETİ VAR

 

  • Eğitim sisteminin performansının geliştirilmesinin bir maliyeti vardır ve bu maliyeti karşılayacak bir finansal planlama yapılmalıdır. Kaynaklar, güvence altına alınmadan “okulların bir şekilde halledecekleri” bir öğe olarak görülemez. PISA bulguları ve diğer uluslararası çalışmaların bulgularına dayalı olarak yapılan analizler, eğitim sisteminin performansının geliştirilmesi için yapılmayan yatırımların veya bu yatırımları yapmayarak genç nüfusun bir kısmının temel becerilerden yoksun kalmasının maliyetinin çok yüksek olduğunu göstermektedir.
  • Kaynakların temini eğitim sisteminin performansının geliştirilmesi için ön koşuldur. Ancak yeter koşul değildir. Öğretmen niteliğinin geliştirilmesi, motivasyonunu artırılması ile okul yöneticiliğinin liyakat temelinde profesyonelliğinin inşası yoluyla okul yönetimi kapasitesinin geliştirilmesine ihtiyaç vardır.   

 

04-12-2019


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş