Arama sonuçları

PISA 2018 sonuçları bir başarı mı?

PISA 2018 sonuçları bir başarı mı?

PISA 2018 sonuçları bir başarı mı? Eğitim uzmanlarına göre PISA 2018 sonuçlarını bir başarı olarak değerlendirmek mümkün değil. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından her üç yılda bir gerçekleştirilen ve uluslararası ölçekte matematik, fen ve okuma becerilerini ölçen en önemli sınavlardan biri olan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı PISA 2018 sonuçları açıklandı. Buna göre Türkiye fende 39, okumada 40, matematikte 42 sırada yer aldı.

PISA 2018 SONUÇLARI BİR BAŞARI MI?

Eğitim Sen yaptığı açıklamada PISA 2018 sonuçlarına göre Türkiye'de öğrenciler ‘okuma, matematik ve fen bilimi’ alanlarının tamamında 2015’e göre daha iyi bir performans sergilediğini belirtti. Açıklamada buna rağmen Türkiye’nin OECD ortalamasının altında kaldığı belirtildi. Türkiye, 2003'den bu yana her üç yılda bir yapılan PISA sınavında bütün branşlarda da OECD ortalamasının altında olduğu vurgulandı.

 

ANCAK 2012 SEVİYESİNE ULAŞILABİLDİ

Açıklamada şunlara dikkat çekildi.

2018 sonuçları Türkiye’nin okuma alanında ancak PISA 2012’deki seviyesine yaklaşabildiğini, matematik ve fen alanlarında ise 2012 seviyesinin üzerine ancak çıkılabildiğini göstermekte. Anadolu ve fen liseleri daha önce olduğu gibi PISA 2018’de de başarılı olmasına rağmen, MEB’in bütün enerjisini imam hatip okullarına aktarmak için seferber olması dikkat çekici.

Türkiye'de eğitim becerilerinde alt yeterlilik düzeyinde yer alan öğrencilerin oranı hala çok yüksek. Örneğin en alt düzeyde yeterlilik gösteren (düzey 1 ve aşağısı) çocukların oranı matematik okuryazarlığında yüzde 36,7; fen bilimlerinde yüzde 25,2; okuma becerilerinde ise yüzde 26,1.

KISMI BİR İYİLEŞME OLSA DA

PISA 2018 sonuçları, 2015’e göre kısmi bir iyileşme gösterse de, 15 yaşındaki öğrencilerin önemli bir oranının hala eğitimde temel becerilerden yoksun olduğu görülüyor. Okuma becerilerinde üst düzeyde (düzey 5 ve 6) yeterlilik gösteren çocukların oranı 2012 yılında yüzde 4,3 iken, 2015’te bu oran yüzde 0,6'ya geriledi, 2018’de ise yüzde 3,3 oldu. Bu alanda OECD ortalaması (yüzde 9) Türkiye’nin üç katı.

PISA 2018 sonuçlarına göre Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 63’ü matematikte seviye 2 ve üzerine erişebilirken bu alanda OECD ortalaması yüzde 76. Fen bilimlerinde ise Türkiye'deki öğrencilerin yüzde 75’i seviye 2 ve üzerine ulaşabilirken, OECD ortalaması yüzde 78 oldu.  

OKULLAR ARASINDA EŞİTSİZLİK VAR

Türkiye'de sosyoekonomik olarak avantajlı öğrenciler dezavantajlı olanlara göre okuma alanında 76 puan daha fazla aldı. Türkiye'de avantajlı öğrencilerin yüzde 9’u, dezavantajlı öğrencilerin yüzde 1’i okuma becerilerinde yüksek başarı gösterdi. Bu durum Türkiye’deki gelir adaletsizliğinin ve sınıfsal eşitsizliğin PISA sonuçlarına somut bir şekilde yansıdığını göstermekte. Nitekim Türkiye'de en az ve en çok başarılı öğrenciler, OECD ortalamasına göre daha yüksek oranda aynı okulda. Bu durum okullar arasındaki eşitsizliğin ne kadar derin olduğunu göstermekte.

 

EKONOMİK DÜZEY NE KADAR ETKİLİ OLDU?

 

Türkiye'de öğrencilerin içinde bulunduğu sosyoekonomik düzey ile okul başarıları arasında anlamlı bir ilişki olduğu görülmekte. Sosyoekonomik olarak en üst yüzde 25'lik dilimde yer alan öğrencilerin ortalama okuma puanı 513 iken en alt yüzde 25'lik dilimde olanların 437. Yani aralarında yaklaşık 100 puan var. Bu farkın oluşmasının temel nedeni Türkiye’de kamusal eğitimin adım adım tasfiye edilmesi, yoksul emekçi çocuklarının gittiği okullara yeterli kaynak ve ihtiyaç kadar ödenek ayrılmaması.

Türkiye’de eğitim sisteminin piyasa odaklı ve rekabete dayalı olması okullar ve öğrenciler arasındaki farklılıkları artıran bir işlev görmekte. Özellikle 4+4+4 ile eğitimde yaşanan dinselleşme uygulamaları, felsefe ve bilim derslerinin ağırlığının azaltılarak, dini içerikli derslerin artması, ezberci ve sınav odaklı eğitim anlayışı, okullar, bölgeler, özellikle de cinsiyetler arası eğitim eşitsizliğinin giderilememesi, bunlara ek olarak yaşanan yoksullaşma süreçlerinin öğrencilerin başarısı üzerinde doğrudan etkili.

PISA 2018 sonuçlarını Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) yaptığı gibi sadece sonuç odaklı olarak değerlendirip, eğitim sisteminin süreç içinde yapısal hale gelmiş bulunan sorunları görmezden gelmek mümkün değil. Türkiye’deki öğrencilerin yeterince başarılı olamamasının temel nedeni okullarda öğrencilerin bilgiyi ezber düzeyinde öğrenirken, eleştirmeye ve sorgulamaya dayalı bir eğitim anlayışının olmaması, öğrenilen bilgilerin günlük yaşamla ilişkilendirilememesi.

PISA 2018 sonuçları öğrencilerimizin okuma becerilerinde, matematik ve fen bilimlerinde en basit düzeyde bilgiye sahip olmayı sürdürdüğünü göstermekte.

MEF Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Erkut ise 2018 PISA sonuçlarını şöyle değerlendirdi:

2003’den 2012’ye kadar Türk öğrencilerin aldıkları puanlar tutarlı bir şekilde yükselmiş, fakat OECD sıralamamız ilerleyememişti. 2015 sınavında ise tüm zamanların en kötü sonuçlarını almıştık ve hem puanlarımız hem de sıralamamız (sondan ikinciliğe) düşmüştü.

Eleştireni eksik olmamakla birlikte, PISA son 20 yılda ülkeler arası eğitim çıktılarında kaliteyi, eşitsizliği ve verimliliği ölçme (dolayısıyla eğitim reformlarına yön verme) konusunda en değerli araçlardan birisi oldu denilebilir. Bunun sonucu olarak 2018 PISA sınavına sadece 36 OECD ülkesi değil, dünyanın her yanından tam 79 ülke dahil oldu. 2018 PISA sınavında önce her ülkeden coğrafi dağılım (iller), yerleşim merkezleri (şehir, kasaba, köy), ve lise türleri göz önünde bulundurularak ülkenin eğitim sistemini temsil eden en az 150 okul seçildi. Sonra her okuldan rassal olarak seçilen 40 civarında öğrenci sınava alındı. Her PISA sınavında üç daldan birisi daha detaylı değerlendiriliyor; 2018’de bu dal okuma oldu.

Türkiye’nin puan ve sıralamalarına gelmeden önce özet rapordaki bazı ilginç noktalar şöyle:

79 ülkeden 10 milyon kişilik bir grup temel okuryazarlık becerilerinden yoksun. OECD ülkelerinin eğitime ayırdığı bütçe zaman içinde artmakla birlikte sınav sonuçlarında pek bir değişiklik yok.

 

SOSYO EKONOMİK DURUM ETKİLİ

 

Bir öğrencinin aldığı eğitim kalitesinin en temel göstergesi öğrencinin sosyo-ekonomik durumu. En avantajlı yüzde 10’lük grup ile en dezavantajlı yüzde 10’lük grup arasında okuma sınavında 141 puanlık bir fark var ki bu aşağı yukarı üç yıllık bir eğitime karşılık geliyor. 

 

OECD ülkelerinde her 10 dezavantajlı öğrenciden birisi okuma sınavında ülkesindeki en başarılı yüzde 25’lik dilime girmeyi başardı. Gelişmekte olan ülkelerin bazılarında ise göçmen/mülteci öğrencilerin neredeyse üçte biri en başarılı yüzde 25’lik dilime girebildi. Bu başarılar tesadüfi değil. Aile desteği, olumlu okul iklimi, ve öğrencinin gelişebileceğine inanması önemli roller oynuyor. Öğrenci başına Katar’ın harcadığının beşte birini harcayan Estonya, okuma sınavında Katar’dan 116 puan fazla alabildi.  2015 sınavında da Vietnam çok düşük bir gelirle çok iyi puanlar alarak dikkat çekmişti. Dezavantajlı ülkeler başarılı eğitim sistemleri oluşturabiliyorlar, zengin ülkeler için de eğitimde başarı garanti değil.

 

ÇİN SINAVIN SÜPRİZİ

 

Sınavda açık arayla en iyi skorları alan öğrenciler ortalama geliri OECD’nin ortalama gelirinin epey altında olan dört Çin eyaleti: Beijing, Shanghai, Jiangsu ve Zhejiang. Bu eyaletler Çin’in tamamını temsil etmekten uzak, fakat toplam nüfusları 180 milyon.  Bu eyaletlerin öğrencilerinin en başarısız yüzde 10’undakiler okuma sınavında OECD’nin ortalama öğrencilerinden daha iyi sonuçlar aldı.

 

 Singapur eğitimle gelişmeye güzel bir örnek. 55-65 yaş grubundaki Singapurluların sadece yüzde 17’si yetişkin okuryazarlık testinde 3'üncü seviyeye çıkabilirken, bu oran 16-24 yaş grubunda yüzde 63’e çıkmış. 2018 PISA okuma sınavında ise Singapur Çin’in dört eyaletine yaklaşabilen tek ülke. Görünen o ki, Singapur son dönemdeki hızlı gelişimini eğitime borçlu ve geleceği parlak.

ESTONYA YENİ FİNLANDİYA OLDU

 

OECD ülkeleri arasında bir numara artık Estonya! Bu küçük Baltık ülkesinin başarısını daha da önemli kılan faktör ise öğrenci başı harcamalarının OECD ortalamasının yüzde 30 altında olması. Anlaşılan Estonya eğitimde kaynaklarını akıllı harcamanın yolunu keşfetmiş. Belki artık ülkemizdeki eğitim kongrelerinde daha çok Estonyalı görürüz.

 

OKUMADA KIZLAR, MATEMATİKTE ERKEKLER

 

Okuma sınavında kızlar erkeklere ortalama 30 puanlık bir fark atmışken matematik sınavında erkekler beş puan kadar daha başarılı olmuş. Üç Arap ülkesinde (Katar, Suudi Arabistan ve BAE) kızlar hem okumada 50 puan hem de matematikte 15 puan önde görünüyor. Öte yandan Güney Amerika ülkelerinde kızların okumadaki üstünlüğü 10 puana kadar düşüyor ve matematikteki açık 20 puana kadar çıkıyor. 

 

6 SEVİYEDE GRUPLANDIRILIYOR

 

PISA sınav sonuçları altı seviyede gruplandırılıyor. Sınavda her seviyeye hitap eden sorular var. Örneğin okuma sınavında 699 puan ve üzeri en üst düzey olan 6'ncı seviyeyi; 626-699 arası 5'inci seviyeyi, 553-626 arası 4'üncü seviyeyi, 480-553 arası 3'üncü seviyeyi, 407-480 arası 2'nci seviyeyi, ve 407’nin altı 1'inci seviyeyi oluşturuyor. Temel okuryazarlık seviyesi olan 1'inci seviye de dört alt seviyeye bölünmüş (1a, 1b, 1c, ve altı).  Öğrenciler sınav sonuçlarına göre bu altı seviyeden birisine yerleşiyor. Ülke ortalamaları ise genellikle 1, 2, 3, veya 4'üncü seviyede olabiliyor.

 

OKUMA ALANINDA AÇIK ARA ÇİN

 

Bu sınavda, sadece Çin’in dört eyaleti 590 puanla açık ara birinci (ve ortalamada 4'üncü seviyeye ulaşabilen tek katılımcı). 23’ü OECD ülkesi olmak üzere toplam 27 ülke 3'üncü seviyede. 12’si OECD ülkesi olmak üzere 31 katılımcı ise 2'nci seviyede yer almış. 18 ülke ise 1'inci seviyede. Sıralamanın en sonunda 340 puanlı Filipinler bulunuyor. Türkiye okuma sınavında 466 puan almış. Genel sıralamada okuma sınavına katılan 78 ülke arasında 36'ncı sırada, 36 OECD ülkesi arasında ise (Slovak Cumhuriyeti, Yunanistan, Şili ve Meksika’dan daha yüksek puanla) 32'nci. Benci bu sıralamalardan daha önemli olan bizim performansımızın zaman içinde nasıl değiştiği. Bu sınavdaki performansımız 2015 yılına kıyasla epey ilerlemiş (2015’de 428 puan almıştık), ve 2012 seviyesine yaklaşmışız (475 puan). Gönül çok daha yukarılarda olmamızı ister ama ben 2018 sonucunu tatminkar buldum; doğru yönde bir adım atmışız.

 

UZAK DOĞU MATEMATİKTE EZİP GEÇİYOR

Bu sınavda, Çin’in dört eyaleti (591 puan), Singapur, Macao ve Hong Kong 4'üncü seviyeye ulaşmış. Uzak Doğu’nun matematikte ezici bir üstünlüğü var.  27’si OECD ülkesi olan 29 ülke 3'üncü seviyede. Yedisi OECD ülkesi olan 22 ülke ise 2'nci seviyeye yerleşmiş.  20 ülke 1'inci seviyede, ve üç ülke 1'inci seviyenin en alt seviyesine yerleşmiş. En alttaki Dominik Cumhuriyeti’nin 325 puanı var. Türkiye matematik sınavında 454 puan alarak 79 ülke arasında 42'inci, 36 OECD ülkesi arasında ise 33'üncü sıraya yerleşmiş (Yunanistan, Şili ve Meksika’nın üzerinde). 2015 sınavındaki performansımızı 34 puan yükseltmişiz, ve tüm zamanların en iyi matematik puanını almışız. Sıralamadaki yerimizden memnun olmasak da bu sonucu gelecek için ümit verici buluyorum. Öte yandan OECD ortalamasına en uzak olduğumuz alan Matematik. Ortalamanın 35 puan altında kalmışız. (Diğer iki sınavda bu fark 21 puan.)

 

FEN YİNE ÇİN HAKİMİYETİNDE

 

 

Bu sınavda da yine sadece Çin’in dört eyaleti (590 ortalama puanla) 4'üncü seviyeye ulaşabilmiş. 24’ü OECD ülkesi olmak üzere 28 ülke 3'üncü seviyede. Kalan tüm OECD ülkeleriyle birlikte 34 ülke ise 2'nci seviyede. Son 15 ülke ise 1'inci seviyede ve sonuncu ülkenin 336 puanı var. Türkiye göreceli olarak en iyi performansını Fen sınavında göstermiş. Toplamda 42'inci, OECD’de ise 30'uncu sırada (İtalya, Slovak Cumhuriyeti, İsrail, Yunanistan, Şili, ve Meksika’nın önünde).

Üç sınavda da OECD ortalamasının epey altında kalmış ve her sınavda ancak 2'nci seviyeye çıkmakla birlikte, Türkiye geçmişe kıyasla 2018 PISA sınavında epey iyi bir performans göstermiş; tüm zamanların en iyi puan ve sıralamalarına ulaşmışız. Gidecek çok yolumuz var ama bu özet sonuçlar ümit verici görünüyor. Daha fazla detay için detaylı raporları bekleyeceğiz.

 

TÜRKİYE SONUÇLARI NASIL YORUMLANMALI?

 

- Okullar arası okuma puanı farklılıklarında OECD’de 7'nci sıradayız, fakat okul-içi farklılıklarda OECD ortalamasının çok altındayız. Bence bunun nedeni ülkemizdeki merkezi yerleştirme sistemi. Sıralamalarda yukarıda olan ülkelerde (örneğin Estonya, Finlandiya, Kanada) ise durum bunun tam tersi—yani okullar arasında pek fark yok ama okul içi farklılık yüksek.  Bu ülkelerde öğrenciler kendilerine en yakın okullara gidiyorlar. Böylelikle her okulda öğrenci performanslarının değişkenliği yüksek olabiliyorken, okullar arasında ortalama performansta pek fark oluşmuyor.

 

HAFTALIK DERS SAATİ İLE OKUMA

 

- Haftalık ders saati ile okuma sınavı performansı karşılaştırmasında, OECD ortalaması 44 saat ve 487 puanken Türkiye 51 saatle 466 puan almış—daha fazla zamanla daha düşük performans. Bu karşılaştırmada bana en ilginç gelen ülkeler 58 saatle ancak 430 puan çıkarabilen Birleşik Arap Emirlikleri ile 36 saat ile 520 puan çıkarmayı başaran Finlandiya.

OKULLAR ARASINDA KAYNAK FARKI ÇOK YÜKSEK

- Müdürlerle yapılan anketlere göre dezavantajlı okullar ile avantajlı okullar arasındaki kaynak farklarının en yüksek olduğu iki OECD ülkesinden birisiyiz. Bu da okullar arası performans farkını büyüten bir faktör.

- Avantajlı okullarda yüksek lisans veya doktoraya sahip öğretmen oranında OECD ortalaması yüzde 48 iken Türkiye’de bu oran yüzde 12.

- Türkiye’de kızlar okumada 25 puan önde, matematikte ise 5 puan geride. Yani cinsiyet eşitsizlikleri ülkemizde nisbeten az.

GÖÇMEN ÖĞRENCİLERİN PUANI DÜŞÜK

- Çalışmada göçmen öğrenciler ile göçmen olmayanların okuma performansları da kıyaslanmış. Tahmin edilebileceği gibi birçok ülkede göçmenlerin puanları daha düşük, fakat bazı ülkeler göçmenleri eğitim sistemine iyi entegre edebiliyorlar (örneğin Kanada). Ülkemizdeki göçmen (mülteci) öğrenci sayısını düşününce, çalışmanın bu kısmına Türkiye’nin dahil olmamasını şaşırtıcı buldum. 2015-2016 eğitim yılında ülkemizde çoğu Geçici Eğitim Merkezleri'nde eğitim alan 175 bin Suriyeli ilkokul öğrencisi vardı ve bunların önemli bir kısmı 2018’de PISA yaşına gelmiş olmalılar. Belki de Suriyeli mülteci gençlerin büyük çoğunluğu daha eğitim sistemimize entegre olamadıklarından bu PISA sınavına dahil edilmediler.

- 2003 ile 2018 arasında Türkiye’de 15 yaş okullaşma oranı iki misline çıkmış (yüzde 36’dan yüzde 73’e). Eğitimin hedeflerinden birisi okullaşmayı arttırmaktır ve bu alanda (hala gidecek epey yolumuz olmasına rağmen) başarılı olmuşuz. Okullaşma oranını arttırırken PISA puanlarını yükseltmek zor çünkü eğitim sistemine yeni dahil edilenlerin büyük çoğunluğu akademik başarısı genelde daha düşük olan dezavantajlı gençler. Dolayısıyla, iki misline çıkan okullaşmaya rağmen 2003 ile 2018 arasında PISA puanlarımızın yükselmiş olmasını (ortalama 30 puan) ümit verici buluyorum.

 

 

03-12-2019


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş