Arama sonuçları

Son 10 yılda eğitimin kilit konuları neler oldu?

Son 10 yılda eğitimin kilit konuları neler oldu?

 Son 10 yılda eğitimin kilit konuları neler oldu? Son 10 yılda eğitimde neleri tartıştık? Eğitimin kilit noktaları olarak hangi değişiklikler gündeme geldi?    

İşte eğitimin kilit noktaları Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) raporunda yer alıyor. Kurulduğu 2007 yılından bu yana düzeni olarak eğitimin kilit noktalarını gündeme getiren Eğitim İzleme Raporları yayımlayan ERG son son 10 yılda eğitimde nelerin değiştiğini ve tartışıldığını ortaya koydu.           

SON 10 YILDA EĞİTİMİN KİLİT KONULARI NELER OLDU? 

ERG, 2007’den günümüze 10 yılda eğitimin kilit konuları başlıklı bir çalışma hazırladı. İşte son 10 yılda eğitimin kilit konuları olarak neler değişti, neleri tartıştık ? Her yıl çıkardığı eğitim izleme raporlarından satır başlıkları şöyle:

2007 YILINDA EĞİTİMİN KİLİT KONULARI OLARAK NELERİ TARTIŞTIK?

• Eğitim sürecinin, her öğrenci için etkili olabilmesi için farklı öğrencileri sistemde tutabilecek ve sistem içinde başarılı olabilmelerini sağlayacak biçimde tasarlanması ve uygulanması gerekir.

• Mevcut haliyle ulusal eğitim verileri yeterli ayrıntıda bilgi sağlamıyor. Sistemin ulaşamadığı veya tutamadığıöğrencilerinözelliklerini bilmek önemli.

• Yoksul çocuklar, kız çocukları, anadili Türkçe olmayan çocuklar, kırsal alanda yaşayançocuklar, engelli çocuklar, öğrenmegüçlüğü olan çocuklar, zorunlu ya da mevsimlik göç deneyiminden etkilenen çocuklar ve risk altındaki çocuklara ulaşılmıyor.

• En çok kız çocuklarına ve kırsal alanda yaşayan çocuklara ulaşmakta/ sistemde tutmakta zorlanıyoruz.

• İlköğretim çağındaki her üç çocuktan biri yoksul bir hanede yaşamaktadır. 0-6 yaş grubu da benzer durumda.

• Yoksulluk deneyimi, kaliteli eğitime erişim konusunda belirleyici bir etmendir. İlköğretim çağındaki çocukların yüzde 35’i, ilköğretim çağında olup okula devam etmeyen çocukların ise yüzde 53’ü yoksuldur.

2008 YILINDA EĞİTİMİN KİLİT KONULARI OLARAK NELERİ TARTIŞTIK?

• Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından geliştirilmekte olan Stratejik Plan bunlardan biridir ve Türkiye’nin 2010-2014 arasındaki eğitim politikasına yön verecek olması açısından çok önemlidir.

• Eğitim harcamalarının yüzde 35-37’si özel kaynaklar tarafından karşılanmaktadır. Eğitimde eşitlik ilkesi açısından bu risk oluşturur.

• Ekonomik krizin kamu eğitim harcamaları üzerinde etkili olması beklenmektedir. 2009 bütçesi uygulanmaya başlamadan, 2008’in son günlerinde yapılan bütçe kesintisinin yüzde 14.3’ünün tek başına MEB bütçesinden karşılandığı görülmektedir.

• Olumsuz koşullarda görev yapacak öğretmenlerin bölgenin ve bireylerin gereksinimlerini karşılayabilmeleri için kapasiteleri artırılmalı, rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetleri geliştirilmeli, okul sonrası sosyal etkinlikler yoğunlaştırılmalıdır.

• Bir olumlu gelişme 2009-2010 eğitim-öğretim yılından itibaren 30 ilde zorunlu okul öncesi eğitim uygulaması başlatmaya karar verilmesi oldu.

• 2001 krizinden elde edilen deneyimler Türkiye’de krizlerin kentsel mekanlarda yoksulluğu önemli ölçüde artırdığını göstermektedir.

• Yoksulluk durumlarında birçok ailenin çocuklarını okuldan alarak ek gelir sağlanması amacıyla iş bulmaya yönlendirdiği bilinmektedir.

• Kriz nedeniyle ailelerin eğitim harcamalarının kısılması, resmi okullarda bazı donanımların ve programların sağlanamamasına neden olabilir. Bunun engellenmesi için, özellikle dezavantajlı bölgelerdeki okullara acil fonlar aktarılmalıdır.

• Kriz ortamında çocuklarınkarşılaştığı risklerle baş edilebilmesi için okulların rehberlik servislerine önemli rol düşmektedir.

• Okul Temelli Mesleki Gelişim (OTMG) kılavuzu hazırlanıyor.

• Öğretmen yeterlikleriyle ilgili metinlerde önerilen yöntemler genellikle bireysel araştırma ve çalıştay gibi geleneksel yöntemlerdir. Ö

ğretmenlerin birlikte çalışması, birbirinden öğrenmesi ve ortak ürünler çıkarmasına yönelik vurgu son derece azdır.

• OKS’nin yerine getirilen OGES’e geçiliyor.

2009 YILINDA EĞİTİMİN KİLİT KONULARI OLARAK NELERİ TARTIŞTIK?

• Eğitim politikalarının bütüncül bir çerçevede kurgulanmadığı ve birbirleriyle ilişkisinin zayıf olduğu görülüyor.

• MEB, kız çocuklarının okullulaşmasına verilen önem kapsamında ortaöğretimi de odak kapsamına almıştır.

• Okul Öncesi Eğitim erişim hedefinin 2014 için yüzde 70’e çıkartılması hedeflenmektedir.
• İki temel sorun: eğitim düzeylerinde kalite sorunu ve ortaöğretimde geciken radikal değişim ihtiyacıdır.
• 15-19 yaş arasında bulunan gençlerin ancak yarısı okula gittiğini beyan etmektedir. Bu yaş grubundaki gençlerin beşte biri çalışırken, geri kalan grup, yani her üç gençten biri ne okumakta ne de çalışmaktadır.
• Erkeklerin dörtte biri, kızların ise yaklaşık yarısı ne okumakta ne de çalışmaktadır.
• Hem eğitim kalitesini iyileştirme hem de ortaöğretimi yeniden yapılandırmanın önündeki en önemli tehdit kademeler arası geçişte uygulanan sınavlardır.
• Bu çetrefil ve çok yönlü sorun, yalnızca sınav sisteminde gerçekleşecek iyileşmelerle çözülemez. Öncelikle, sınav sistemlerindeki başarının hayatta başarılı olma anlamına geldiği yönünde toplumda oluşan yanlış algının ortadan kaldırılması ve toplumsal uzlaşı oluşturularak okullar arası kalite farklarının giderilmesine yönelik uzun vadeli ve gerçekçi bir plan yapılması gerekmektedir.
• Tüm MEB personelinin çocuk merkezli bir eğitim anlayışını içselleştirmesi sağlanmalıdır.
• Bir yerine üç sınav öngören Ortaöğretim Kurumlarına Geçiş Sistemi’nin (OGES) okul dışı kaynaklara yönelimi artırdığına ve okulun eğitim sistemindeki merkeziliğini kaybetmesine yol açtığına yönelik geniş bir uzlaşının ortaya çıktığı görülmektedir. MEB, OGES’i sorgulamaya başlamış, değiştirilmesi yönünde çalışmalara başlamıştır. Nitekim 2009-2010 öğretim yılının sonunda MEB, OGES’in 6. ve 7. sınıf sonunda uygulanan sınav bileşenlerinin kaldırılmasına karar vermiştir.
• Öğrenciler, sosyoekonomik statülerine göre okul türlerine dağıtılmaktadır.

2010 YILINDA EĞİTİMİN KİLİT KONULARI OLARAK NELERİ TARTIŞTIK?

• 2010 yılında MEB’in yeniden yapılanması süreci durmuş, bu konuda somut hiçbir adım atılmamıştır.
• MEB’in politika yapma süreçlerini daha katılımcı hale getirebilecek en önemli mekanizmalardan biri olan Milli Eğitim Şurası bu yıl 18. kez toplanmıştır.
• Şura ne kompozisyonu ne de karar alma biçimi açısından bu meşruiyeti destekler niteliklere sahiptir. Bakanlık, bu yılki Şura’nın toplanmasından kısa bir süre önce gerçekleştirdiği yönetmelik değişikliğiyle Şura katılımcıları üzerindeki MEB kontrolünü kayda değer bir biçimde artırmıştır.
• Türkiye eğitim sisteminin günümüzde en öncelikli sorunu “öğrenme”nin istenen ölçüde gerçekleşmiyor oluşudur. PISA 2009 uygulamasında Türkiye, fen okuryazarlığı testinde ortalama 454 puan alarak 34 OECD ülkesi arasında 32’nci olabilmiştir.
• Ancak öğretmen politikaları, öğretmenleri öğrencilerin artan ve değişen gereksinimlerini karşılayabilecekleri biçimde güçlendirmekten uzaktır.
• Türkiye’de öğretmenlerin, genellikle “akademi geleneği” içerisinde, alan bilgisine yoğunlaşarak ve okul deneyimi kısıtlı bir biçimde yetiştirildiği söylenebilir.
• TALIS sonuçlarına göre Türkiye’deki öğretmenler TALIS araştırmasına katılan ülkelerdeki meslektaşlarına göre çok daha az mesleki gelişim faaliyetine katılmıştır.
• Okul öncesi eğitimde hızlı yaygınlaştırmayla birlikte, dezavantajlı grup ve bölgeleri önceliklendirmede ve ilköğretime etkili geçişin sağlanmasında eksiklikler bulunmaktadır; bölgesel ve iller arası eşitsizlikler giderilememiştir. İlköğretimde devamsızlık oranları ise dikkat çekici boyutlardadır.
• 2010-2011 öğretim yılının ilk döneminde 10 gün veya daha fazla devamsızlık yapan öğrencilerin oranının yüzde 11.6’ya çıkması endişe vericidir. Devamsızlık oranına cinsiyet temelinde baktığımızda, farkın kızlar aleyhinde arttığı görülmektedir.
• MEB, ortaöğretimdeki sorunlarıokullulaşma oranlarını artırarak, genel liseleri Anadolu liselerine ya da meslek liselerine dönüştürerek ve mesleki ve teknik ortaöğretimin payını artırarak çözmeye çalışmaktadır.
• MEB 2010-2014 Stratejik Planı’nda ortaöğretim içerisinde mesleki ve teknik ortaöğretimin ağırlığının en az yüzde 50’ye çıkarılması stratejik bir hedef olarak yer almaktadır.
• Türkiye’de eğitim sisteminin en derin sorunlarından biri kademeler arası sınav sistemlerinin öğrenme-öğretme süreçlerine yarattığı baskıdır.
• 6, 7 ve 8. sınıfların sonunda uygulanan SBS’nin okul dışı kaynaklara yönelimi artırdığına ve okulun eğitim sistemindeki merkeziliğini kaybetmesine yol açtığına yönelik bir uzlaşı ortaya çıktıktan sonra, MEB 2009-2010 öğretim yılının sonunda 6 ve 7. sınıfların sonunda uygulanan sınavların kaldırılmasına karar vermiştir.
• Ancak sınav sistemlerinin özellikle ortaöğretim kademesindeki kurumlar arasındaki kalite farklarının bir sonucu olduğu, bugünkü politikalarda gözden kaçan en önemli noktadır.
• Alevi Çalıştayları sürecindeki gelişmeler, Milli Eğitim Şurası, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi (DKAB) dersine karşı açılan davalar 2010 yılında da din ve eğitim tartışmalarının gündemde kalmasını sağlayan önemli gelişmelerdir.
• 18. Milli Eğitim Şurası’nda, değerler eğitimi konusunda önemli işlev gördüğü iddia edilen DKAB dersinin çoğulcu bir anlayışla tüm öğretim kurumlarında daha etkin olarak okutulması gerektiğine öneriler arasında yer verilmiştir.
• Vatandaşlık ve Demokrasi Eğitimi dersi, Demokratik Vatandaşlık ve İnsan hakları Projesi kapsamında geri gelmektedir. Proje kapsamında 2010-2011 öğretim yılında bazı illerde belirlenen ilköğretim okullarında 8. sınıflarda haftada bir saat olmak üzere, dersin pilot uygulaması gerçekleşmiştir.

 2011 YILINDA EĞİTİMİN KİLİT KONULARI OLARAK NELERİ TARTIŞTIK?

• MEB’in yeniden yapılanması: “4+4+4” düzenlemesi getirildi. Bu plansız dönüşüms ürecigeçmiş adımların kazanımlarını riske sokuyor.
• 652 sayılı KHK ile MEB yeniden yapılandırılmıştır.
• KHK ile birlikte performans denetimine ve performans üzerinden hesap verebilirlik mekanizmalarının oluşturulmasına daha fazla alan tanıyan bir yönetişim sistemine geçişin de öngörüldüğü söylenebilir.
• İlk ve ortaöğretime erişimi değerlendirirken okullulaşma oranları kadar devamsızlık, sınıf tekrarı ve okuldan diplomasız ayrılma oranları da incelenmelidir. Söz konusu veriler MEB tarafından paylaşılmadığından EİR 2011’de bu alanda kapsamlı bir değerlendirme yapılamamıştır.
• Bakanlık’ın devamsızlıkla mücadeleye dönük başlıca girişimi olan; riskli öğrenci profillerinin belirlenmesi ve izlenmesine dayalı bir devamsızlık takip ve değerlendirme sistemi olan ADEY 2011- 2012’de uygulamaya geçmiştir.
• Milli Eğitim Bakanı’nın girişimleri ve geniş bir yelpazeden temsilcilerin katılımı ile 18-20 Kasım 2011’de Antalya’da Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştayı gerçekleştirilmiştir.
• Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi, çalıştayda saptanan sorun alanları ve öne çıkan çözüm önerileri temelinde hazırlanmaya başlanmış, henüz kamuoyuyla paylaşılan bir yol haritası olmamıştır.
• Bu dönemde kadınların öğretmen nüfusu içinde payı yükselişe geçmiş ve önemli bir bölümünü kadınların oluşturduğu, mesleğe yeni giren, kentli ve alt orta sınıf ailelerden gelen öğretmenler Türkiye’nin doğusunda ve kırsal kesimde hizmet vermeye başlamıştır.
• 2011-2012’de 8. sınıflarda zorunlu dersler arasında haftada bir saat Vatandaşlık ve Demokrasi Eğitimi dersi sunulmaya başlandı.
• Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi (DKAB) ders kitaplarında 2011-2012 döneminde uygulamaya konulan programdaki değişiklikler çeşitli eklemelerin yapılması ve az sayıda ünitenin yerinin değiştirilmesiyle yapılmıştır. Programlardaki temel değişiklik, İslam’da farklı yorumlar konusuna geniş yer ayrılması ve başta Alevilik, Bektaşilik ve Caferilik olmak üzere farklı inançlara ilişkin terminoloji, uygulama ve bilgi kaynaklarına yer verilmiş olmasıdır.
• Zorunlu eğitimin süresi ve yapısına ek olarak içeriğini de değiştiren yeni yasayla birlikte, “Hz. Peygamberimizin Hayatı” ve “Kur’an-ı Kerim” ortaokullarda “isteğe bağlı seçmeli” dersler arasında sunulacaktır.
• Ortaöğretimde farklı okul türleri arasındaki dağılım MEB’in politika hedefleri doğrultusundadeğişim göstermektedir. Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü’ne bağlı liselere ve imam-hatip liselerine kayıtlı öğrencilerin oranı artarken, genel liselerde eğitim alan öğrencilerin oranında düşüş söz konusudur.
• e-Dönüşüm Türkiye kapsamında 2011-2014 yılları arasında 40 bin okul ve 620 bin derslikte teknoloji donanımları kurulması amaçlayan FATİH Projesi 2011 yılında ivme kazanmıştır.
• FATİH Projesi 6-8 milyar TL’lik bütçesiyle, Bakanlık’a ayrılan bütçe ile kıyaslandığında, kamu harcamaları içerisinde önemli bir yere sahiptir.
• FATİH Projesi’ne ilişkin iki temel riskten bahsedilebilir. Bunlardan ilki, tablet ve etkileşimli tahtanın ön plana çıkarılmasıyla, öğretmen eğitimi ve içerik ayağının zayıf kalması ve projenin bir teknoloji yatırımından öteye gidememesidir. İkinci olarak, tüm bu yatırımların Türkiye’de öğrenme süreçlerinin amacına ulaşmasına herhangi bir katkı sunup sunmayacağı belirsizdir.
• 2011’de Van’da yaşanan depremler, eğitim sisteminin doğal afetler karşısındaki hazırlıksızlığını ve zayıflığını bir kere daha göstermiştir.

2012 YILINDA EĞİTİMİN KİLİT KONULARI OLARAK NELERİ TARTIŞTIK?

• “4+4+4” teklifinin yasalaşma süreci, Türkiye’de eğitim politikalarının tasarlanması ve uygulanması açısından geriye doğru bir adım olmuştur.
• Eğitim İzleme Raporu 2012’den çıkabilecek en önemli mesajlardan biri öğrencilerin eğitime erişimine verilen önemin, eğitim ve öğretimin kalitesini artırmaya ve eşitsizliği azaltmaya aynı oranda verilmiyor görünmesidir.
• “4+4+4” yasası ilköğretim düzeyinde yapısal, ortaöğretim düzeyinde de erişimi artırmaya yönelik bir dizi değişiklik getirmiştir.
• Bunlar olurken, önceki yıllarda planlanmış olan ve eğitimde kaliteyi artırmaya yönelik önemli projeler yavaşlamıştır: Okul Temelli Mesleki Gelişim (OTMG); Ulusal Öğretmen Stratejisi gibi.
• “4+4+4” düzenlemesinin getirdiği temel değişikliklerden biri ilköğretime başlama yaşının erkene alınması olmuştur.
• 2012-2013 eğitim-öğretim yılında özel eğitimden yararlanan birey sayısında az da olsa bir artış meydana gelmiştir.
• MEB’in devamsızlık ve okulu terk verisine erişims ağlanamadığından, bu kademelerde eğitime katılıma ilişkin bütüncül bir değerlendirme yapılamamaktadır.
• 1. sınıf öğretmenlerine bu yıl ilk defa karşılaştıkları 60-68 aylık çocukların eğitimine veya yeni programa ilişkin herhangi bir eğitim veya tanıtım çalışması sunulmamıştır.
• İlköğretim ve ortaöğretimde öğrencilerin farklı programlara dağılımı incelendiğinde 2012-2013 eğitim-öğretim yılında da genel liselerin Anadolu liselerine dönüşümü veya mesleki ve teknik ortaöğretime devredilmesi süreci devam etmekte, buna bağlı olarak genel liselerin ortaöğretimdeki payı düşüşünü sürdürmektedir.
• FATİH Projesi’ne ilişkin olarak içerik ve öğretmen eğitimi konularındaki çalışmaların hala önemli eksikliklerle devam ettiği, ancak özellikle içerik konusunda iyileştirme çabalarının yoğun olduğu söylenebilir.
• Bu denli yüksek tutardaki kamu kaynağının proje içerisinde hangi bileşene nasıl ayrıldığına ilişkin bilgi kamuoyu ile henüz paylaşılmamıştır.  

 2013 YILINDA EĞİTİMİN KİLİT KONULARI OLARAK NELERİ TARTIŞTIK?


• Türkiye’de öğrenciler en az bir yıl okul öncesi eğitim almadan ilkokula başlamaya devam ediyor. Bu, onların gelişimi için tehdit oluşturuyor ve toplumsal eşitsizlikleri artırıyor.
• 2013 itibarıyla Türkiye’de okulöncesi eğitimin halen zorunlu ve ücretsiz olmaması önemli bir eksikliktir.
• Okul öncesi net okullulaşma oranının 2014 yılında yüzde 70’e ulaşması hedeflenmiştir.
• 2013-14’te okulöncesi 5 yaş okullulaşma oranında artış gözlendi
• PISA skorlarında 2003’ten bu yana sağlanan gelişme özellikle alt düzeylerde performans gösteren öğrencilerin performanslarının iyileşmesiyle açıklanabiliyor.
• Ancak, öğrenme-öğretmen süreçlerinde geçtiğimiz 10 yıl içerisinde gözle görülür somut bir gelişme sağlanamadığı ve bunun en önemli nedeninin öğretmenlerin ve öğretmen politikalarının ihmal edilmesi olduğu öne sürülebilir.
• Milli Eğitim Bakanları ve Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) merkez teşkilatında görevli kadroların devinimi, eğitim kademelerinin, kademeler arası geçiş sistemlerinin ve eğitimin içeriğinin sürekli dönüştürülmesi öğretmen politikalarında atılan adımların yaşama geçirilmesinin önüne geçmiştir.
• Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi’nin eğitim politikası gündemine yeniden gelmesinin 2015’in ikinci yarısını bulma riski vardır.
• 2012 PISA değerlendirmesi sonuçlarına göre, Türkiye okullar arasında matematik puanları arasındaki farkın en yüksek olduğu ülkelerden biridir. Öğrencinin devam ettiği okul, başarıyı yüzde 61 oranında belirlemektedir.
• Eğitim alanında sıklıkla ve hızla yapılan köklü değişiklikler MEB’in eğitimin öncelikli sorunlarını belirleme, değerlendirme ve veri temelli, katılımcı süreçlerde etkili ve sürdürülebilir çözümler geliştirme kapasitesini olumsuz etkiliyor.
• Türkiye’de 2002’den bugüne, eğitim sistemine tüm kaynaklardan (kamu, özel ve uluslararası) yapılan harcamaları aynı anda görmeyi sağlayacak bir veri çalışması yapılmamıştır.
• Öğretmen Yeterlikleri’ne ilişkin çalışmalara Eylül 2002’de başlanmış, 2006’da Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri ve 2008’de Özel Yeterlikleri belgeleri yayımlanmıştır.
• Zorunlu rotasyon uygulamasına ilişkin herhangi bir somut adım atılmamıştır ve üst politika belgeleri böyle bir uygulamanın tasarlanması ve yaşama geçirilmesine ilişkin maddeler içermemektedir.
• Türkiye, OECD’nin Uluslararası Öğretme ve Öğrenme Anketi (TALIS) çalışmasına 2008’de katılmıştır; ancak 2013’te katılmamıştır.
• Ortaöğretim düzeyinde, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın (TTKB) Temmuz 2010 tarihli kararı doğrultusunda alan uygulamaları kademeli olarak kaldırılmıştır.
• “4+4+4”’ün temel gerekçeleri arasında ifade edilen, farklı yaş gruplarından öğrencilerin bağımsız okullarda eğitim almaları hedefi ise imam-hatip ortaokulları için henüz tam olarak geçerli görünmemektedir.
• 6 Mayıs 2014 tarihinde Yüksek Planlama Kurulu’nca kabul edilen Türkiye Mesleki ve Teknik Eğitim Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2014-2018) mesleki ve teknik eğitimde süregelen sorun alanlarında iyileşme sağlanması için büyük öneme sahiptir.
• 2012-13 eğitim-öğretim yılı itibarıyla ortaöğretimin de zorunlu eğitime dahil edilmesiyle birlikte, çeşitli gruplardan çocukların örgün eğitim yerine açıköğretime yönlendirildiklerine ilişkin kaygılar mevcuttur.
• Giderek artan sayıda ve oranda gencin açık ortaöğretime devam ettiği sonucuna varılabilir.
• Ayrıca, açık ortaöğretime devam eden öğrencilerin deneyimlerine odaklanan araştırmalara gereksinim büyüktür.
• Genel liselerin dönüşüm süreci 2013-14 döneminde tamamlanmıştır.
• Seviye Belirleme Sınavı (SBS) yerine TEOG sınavının uygulanacağını kamuoyuyla paylaşıldı.
• PISA 2012 değerlendirmesinin matematik, fen ve okuma alanlarında geçmiş yıllara oranla gelişme göstermiştir.
• Buna karşın her üç alanda da OECD ortalamasının gerisinde kalmaya devam etmiştir.

 2014-15 YILINDA EĞİTİMİN KİLİT KONULARI OLARAK NELERİ TARTIŞTIK? 

• “4+4+4”e geçişle birlikte sekteye uğrayan okul öncesi eğitimde, düzenlemenin üçüncü yılı itibarıyla öğrenci sayısı ve okullulaşma oranları 2011-12 eğitim- öğretim yılındaki rakamlara yeniden yaklaşıyor.
• MEB’in okul öncesi eğitimde okullulaşma hedefini küçülttüğü görülüyor (yüzde 43)
• 2007’den bu yana Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi (DKAB) müfredatında yapılan değişikliklere rağmen, dersin güncel hali hâlâ “din eğitimi” yaklaşımından unsurlar barındırıyor.
• Mesleki ve Teknik Eğitim Stratejisi’nin yayımlandı ve Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi’nin başlatıldı
• Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi’nin bu yıl da yayımlanmadığı, Öğretmen Yeterlikleri ve OTMG modelinin yaşama geçmediği de göze çarpıyor.
• 19. Şûra’ya ve öncesindeçeşitli illerde düzenlenen hazırlık toplantılarına katılım, eğitim alanındaki farklı paydaşları dengeli biçimde yansıtamamıştır. Kadınlar sayıca azdır ve tartışılan konularla yakından ilişkili kesimler de yeterince temsil edilmemiştir.
• 19. Millî Eğitim Şûrası’nın katılımcı, saydam ve kanıt temelli biçimde işlemediği söylenebilir.
• Ev dışında bir işte veya ev işlerinde çalışma, çocukların okula düzenli devam etmesini olumsuz etkileyen bir etmendir.
• TEOG sınavının yarattığı sorun alanlarını inceleyen KDK, 2 Ekim 2014 tarihli tavsiye kararında, TEOG uygulamasının gayrimüslim öğrenciler için dezavantajlı bir duruma yol açtığını ve sistemin değiştirilmesi gerektiğini belirtmiştir.
• 2013-14 eğitim-öğretim yılında uygulanan TEOG sınav puanlarının adil olarak hesaplanmadığı söylenebilir.
• Avrupa Birliği (AB) desteğiyle MEB tarafından yürütülmüş olan Çocuğa Yönelik Şiddetin Önlenmesi Projesi de çocukların fiziksel, psikolojik ve duygusal şiddetten korunması için stratejiler geliştirilmesi adına gerçekleştirilmiştir.
• Doç. Dr. Pınar Uyan Semerci: “Sonuç olarak Türkiye’de her çocuğa gerçekten eşit imkânlar sunarak yapabilirliklerini artırmayı istiyorsak, 13 yaşında bir kız öğrencinin ifade ettiği ‘eğitim hep çalışkana odaklanıyor, tembeli bir kenara atıyor’ cümlesini duyarak eğitim politikalarını dezavantajlı, kırılgan çocuklar için farklı ihtiyaçlara duyarlı ve ayrımcı olmayan bir biçimde kurgulamak zorundayız.”

2015-16 YILINDA EĞİTİMİN KİLİT KONULARI OLARAK NELERİ TARTIŞTIK?

• Ayrıntılı bir maliyet tablosu sunulmamıştır.
• Harcamaların büyük bölümünün personel giderlerine ve sosyal güvenlik kurumuna; yatırımlara ayrılan pay sınırlı
• Okulöncesi eğitimde okullulaşma oranının 2019 yılına dek yüzde 70’e çıkarılması amaçlanmıştır.
• Kamu kaynaklarının eğitime daha fazla harcama yapabilen üst gelir grubundaki ailelerin yararına harcanması eşitsizlikleri artıracak bir politikadır.
• “Sıbyan mektepleri” hakkında da bilgi eksikliği bulunmaktadır.
• Devamsızlık ve Okulu Terk ile ilgili veri eksikliği bulunmaktadır.
• Ortaöğretimde özel eğitim hizmetlerinden yararlanan öğrenci sayısı ilköğretime kıyasla oldukça düşüktür. ERG’nin 2016 yılında yayımladığı Engeli Olan Çocukların Türkiye’de Eğitime Erişimi raporuna göre, velilerin bir kısmı devletin sağladığı hak ve hizmetlerden haberdar değildir.
• 2015-16’da mülteci çocukların eğitimiyle ilgili olumlu adımlar atılmıştır. Niteliğe dönük girişimlere de ihtiyaç vardır. Okula devamın izlenmesi ile devamsızlık ve okulu terkin önlenmesine yönelik müdahale olması önemlidir.
• Türkiye Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi eylem planını Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne 21 Aralık 2015 tarihinde sunmuştur. Eylem planında, konuya ilişkin tavsiye kararı alacak geniş katılımlı bir çalışma grubu kurulacağı, MEB eşgüdümünde çalışacak bu grubun çeşitli kamu kurumlarından temsilciler, farklı disiplinlerden akademisyenler ve sivil toplum örgütü temsilcilerinden oluşacağı, Mart 2016’da başlayacak çalışmaların en geç yıl sonunda tamamlanacağı ifade edilmiştir.
• 2012 yılında, 8. sınıf öğrencilerinin 2011-12’de zorunlu ders olarak almaya başladıkları Vatandaşlık ve Demokrasi Eğitimi dersinin kaldırılmasına ve 4. sınıf çizelgelerine İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi dersinin eklenmesine karar verilmiştir.
• Okullulaşma oranlarının her kademede yükseldiğini, özellikle ilköğretim düzeyinde 2007’den bu yana yüzde 95’in üzerinde olduğunu görüyoruz. Yine de belirli gruplardan çocuklar, eğitim sistemi dışında kalıyor veya okula kayıtlı olsalar da düzenli devam edemiyorlar.
• 4-5 yaş grubunda yüzde 43 net okullulaşma hedeflendiği belirtiliyor. MEB’in bu düzeyde daha önceki hedefi 2014 yılında yüzde 70’e erişilmesiydi. Hedefin geriye çekilmesi, okulöncesi eğitimin MEB için önceliğini yitirdiğine işaret ediyor.
• 2007 tarihli Hasan ve Eylem Zengin kararından sonra Türkiye’nin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal ettiğine 2014’te bir kez daha karar verildi.  
• “4+4+4” düzenlemesiyle birlikte ikili öğretim, çocukların okula geliş ve okuldan dönüş saatleri ile teneffüs sürelerini olumsuz etkiliyor.
• Türkiye’de rehber öğretmen başına 650’ye yakın öğrenci düşüyor. Sağlıklıbir rehberlik ve danışma hizmeti için sayının 200-250 civarında olması gerekiyor.
• Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi yayımlanmadı.
• MEB, düzenli olarak öğretmenlerin bölgelere dağılımını dengelemeye çalışsa da bölgeler arasındaki farklar yıllardır azalmıyor.

 

06-10-2017


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş