Arama sonuçları

Uzaktan eğitim annesi Ahu Sungur: Bir virüs hayatımıza girdi, spor ve sanat durdu

Uzaktan eğitim annesi Ahu Sungur: Bir virüs hayatımıza girdi, spor ve sanat durdu

Uzaktan eğitim annesi Ahu Sungur: Bir virüs hayatımıza girdi, spor ve sanat durdu. Milyonlarca evde uzaktan eğitim sürüyor. Bu sürece aileler nasıl adapte oluyor, hayatları nasıl etkileniyor? Bu kez pervinkaplancom instagram yayınında konuğumuz 15 yaşındaki Ege’nin annesi tiyatro sanatçısı Ahu Sungur oldu.

UZAKTAN EĞİTİM ANNESİ AHU SUNGUR: BİR VİRÜS HAYATIMIZA GİRDİ, SPOR VE SANAT DURDU

Biz cok evcimen bir aileyiz. Aslında şu anda milyonların yaşadığı sosyal izolasyon gibi yaşıyorduk çoğunlukla. Gönül isterdi ki yaşadığımız şeylerden dolayı evimiz bize hapishane hissi vermeseydi. Ama ben Ege’yle sürekli dip dibe olmaktan çok mutluyum. Ama normal hayatımıza dönmeyi her şeyden çok istiyorum.

İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 

OKUL, ÖĞRETMENLİK GÖREVİNİ BİZE BIRAKMADI

Galiba ben şanslı annelerdenim. Öğretnmenlik görevini hiç üstlenmedim. O tamamen bizim okulumuz ve vakfımızın sayesinde olan bir şey. Feyziye Mektepleri Vakfı okulunda okuyoruz.  Işık Mektebi’nin beş yaşından beri öğrencisiyiz. Okulumuz, “Merak etmeyin, her şey bizde, siz ebeveynsiniz” dedi.  Bu iyi de oldu. Siz eğitim alanına müdahil olduğunuzda çocuğunuzla aranız açılıyor. Çocuklar da istemiyor anne babasının karışmasını. Uzmanlık alanımız da değil.

Babalık konusunda da ben çok şanslıyım. Ben hep Suat’a “İyi ki doğurduk” diyorum. Bizim evimizde olması gereken eşitlik var, birbirimize hep yardımcı olduk. Ege 15.5 yaşında, o da böyle gördü. Çünkü hayat zaten yeterince zor, paylaşmak zorundayız.

EN BÜYÜK SIKINTIMIZ SPOR

Bizim en büyük sıkıntımız, Ege’nin haftanın her günü çift antremanı, haftanın iki günü maçları vardı. Derslerimizi hallediyoruz, öğretmenlerimizi görüyoruz. Ama ‘Arkadaşlarımı çok özledim, şut atmayı çok özledim’ diyor. Sadece öğretmenleri değil antrenörleri de her gün onlara evde yapabilecekleri hareketleri gösteriyor. Ama evde olmak, hele ergenlik döneminde zor.

SOKAĞA ÇIKMAK İSTEMEDİ

Ama o sokağa çıkılan üç günde Ege dışarı çıkmadı. “60 gündür evdeyim” dedi ve bunu çöpe atmak istemediğini söyledi. “Biz taşıyıcı grubundayız. Ama ben enfekte olan biriyle teğet geçebilirim, farkında olmadan bunu kapıp başkalarına taşıyabilirim” dedi ve çıkmadı. Ben istedim aslında çıksın, bacakları açılsın, ama çıkartamadım.

HEPİMİZ ÇOK KAYGILIYIZ

Hepimiz gibi biz de çok kaygılıyız. Bu sürecin nasıl ilerleyeceğini bilmiyoruz. Şu an iyi gittiğini söylüyor Sağlık Bakanlığı. Vaka sayısında düşüş var, tedaviler iyi gidiyor. Ama bilmediğimiz bir şeyle karşı karşıyayız. Şimdi “Eylül’de açılacak” deniliyor ama daha Eylül’e üç ay var. Açılsın çok istiyoruz ama şu an her şey belirsiz. Gerçekten kontrol altına alınırsa bizim çocuğumuz da gönül rahatlığıyla okula gidecek. Tamam her  şey bitmiştir, tehlike bitmiştir denilmeden zaten hiçbir okul da bu sorumluluğu almaz diye düşünüyorum.

RUH HALİMİZ GELECEĞE BAKIŞIMIZ DEĞİŞTİ

Bir üst sokakta annem var, ona bile gidemiyorum. Ruh halimiz, geleceğe bakışımız, her şey değişti bence. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ama, her şeyin daha iyi olmasını diliyorum. Bizler çok güçlüyüz, insanoğlu çok güçlü. Her şarta en başta direnç göstersek de ayak uyduracağımızı düşünüyorum. Çok dokunmatik insanlarız. Sevdiklerime sarılmayı onları kucaklamayı çok özledim. Ama bu ailelerimizin sağlığını tehdit ediyorsa bir sene daha kimseyi kucaklamamaya hazırım.

UZAKTAN EĞİTİMDEN SIKILMADIM

Biz sıkılmadık, hiç sıkılmadı. O anlamda çok güzel bir program yaptı öğretmenler ve her gün psikoloik danışmanlarıyla birebir görüşmeleri var. Dersleri öğrenciler için çok eğlenceli hale getirdiler. Bu kuşak bizden çok farklı. Başka türlü öğrenmeyi seviyorlar. Öğretmenlerimiz bir konu belirliyorlar, 25 dakika bunun üzerinden tartışma sağlıyorlar. Mesela edebiyat hocamız iki hafta boyunca Midas’ın Kulakları’nı işledi. Belki okulda olsalar bunu  yapamayacaklardı. Okulumuzun bakış açısından dolayı biz bu süreci biraz daha hafif atlattık. Ege’nin arkadaşlarında da Ege’de hiç sıkılma yok. Elbette herkesin yaşam şartları ve çalışma şartları çok farklı. Biz Ege’nin yanında olabiliyoruz ama herkesin bu şansı yok.

SANATÇI BİR ÇİFT OLARAK NASIL ETKİLENDİLER?

Üretememeyi çok özlüyorsunuz. Uzun yıllar boyunca çok uzun sezonlar süren üç işte yer aldım. O yüzden ben çok uzun süredir tiyatrodan uzaktım. Ama şu anda tiyatroda çalışan arkadaşlarımızın ne kadar zor durumda olduklarını biliyorum. Bu tür krizler ilk önce sanatı etkiler. Zaten sektör çok iyi gitmiyordu. Eskiden herkes Adını Feriha Koydum, Süper Baba, Binbir Gece gibi dizileri takip ederdi. Bu diziler yayınlandığında sokaklar boş kalıyordu. Artık fenomen diziler çok olmuyor. 1.5 sezonda bitiyor diziler. Her sette 100 kişi olsa onu üçle çarpın, 300 kişi. Pandeminin üstüne setler durdu, tiyatrolar kapandı. Şimdi normalleşme sürecinde setler yavaş yavaş başlayacak. Şimdi biz “Evde Kal” diyoruz ama çalışmak zorunda olan insanlar var. Hayatınızı idame ettirmek, çocuğunuzu okutmak, evinizin kirasını vermek zorundasınız. O yüzden bizim sektör için çok sıkıntılı bir süreç. Televizyona bir şey olmaz yine toparlar. Mesela kaşeler düşer, şartalr ağırlaşır. Acısı bizden yine bir şekilde çıkar. Her sektör nasıl zor durumdaysa bizim de sektörümüz şu anda çok zor durumda.

FENOMEN DİZİLER NEDEN BİTTİ?

Hayatımıza Netflix girdi. Dünyanın diğer yerlerinde yapılan işleri görmeye başladık. Daha orijinal işleri görüp kıyaslamaya başladık. Ve orada senaristler daha özgür bir şekilde ve daha iyi şartlarla bu işi yapıyorlar. Biz burada senede 39-40 bölüm çekiyoruz. Benim son işimde bir dizinin tek bölümünü 168 dakika çektik, bu da 6 gün sürdü. Ne oluyor? Kalite düşüyor. İki üç ekibe bölünüyorsunuz. Yurtdışında böyle değil, dizi süresi 40 dakika. Projeyi kabul etme aşamasında her şey belli oluyor, o oyuncu ne oynadığını biliyor. Biz bölümü yetiştirme derdindeyiz.

NEDEN DİZİ BÖLÜMLERİ 40 DAKİKA OLAMIYOR?

Bizde kapitalizmin dişleri daha kesin. Reklam gelirleri ona göre değil. Bir de arz-talep. Orada 40 dakika yetiyor seyirciye, burada yetmiyor. Eskiden çok iyiydi, prime time 1 ve 2 vardı. Süreler daha kısıtlıydı, tadı damağınızda kalıyordu.

TELİF HAKLARI KANUNU ÇIKMALI

Bizim en çok istediğimiz şey senarist arkadaşlarımızın, meslektaşlarımızın, yönetmenlerin telif haklarının çıkmasını bekliyoruz. O projeyi kana ete büründüren oyuncu. O proje pek çok yere satılıyor, ama siz bir kuruş bile alamıyorsunuz. Çünkü telif yasası geçmiyor, geçmesi lazım bu yasanın.

NASIL BİR GELECEK BİZİ BEKLİYOR?

Her şey flu. Başımıza ne geleceğini bilmiyorum, bence tüm dünyada böyle. Ege’yle ilgili kaygılandığım kısım, Ege spora aşık. Mesela hayalleri vardır ya bu yaş grubu çocuklarının Ege’nin de hayali çok iyi bir basketbolcu olmak. Mesela Amerika hayali vardı, ama şu an artık yok. Bu sağlık durumunu görünce vazgeçti. Türkiye’de ise sağlık iyi gitti.  Amerika’daki arkadaşlarımız çok büyük sıkıntılar yaşadılar. O noktada kurduğunuz hayallerle realiteyi bir araya koyuyorsunuz ve o zaman artık hayal edemiyorsunuz.

BİR VİRÜS HAYATIMIZA GİRDİ

Bir virüs hayatımıza girdi, spor ve sanat durdu. Eve kalabileceğimiz ve evde insanlara dokunabileceğimiz mesleklere yönelmeliyiz. Mesela Ege hukuk ya da klinik psikoloji okumayı düşünüyordu. Mesela şimdi klinik psikoloji diyor. Bence insanların da ileride psikolojik desteğe daha çok ihtiyacı olacak.

UZAKTAN EĞİTİM NEDEN ELEŞTİRİLİYOR?

Bazen çok eleştiriliyor uzaktan eğitim. Bir sınıftaki eğitim gibi değil bu doğru. Ama ne yapabilir, öğretmenler ne yapabilir? Zaten ellerinden gelen her şeyi insanüstü bir şekilde yapıyorlar. Bu iş özel okullara verdiğimiz paranın bu işi karşılayıp karşılamadığı tartışmasına dönmemeli. Bu süreçte kapanan okulları duyuyorum, öğretmenlere çok üzülüyorum. Daha küçük yaştaki çocukları telefonun veya tabletin karşısında oturtmak çok zor olabilir. Ama ne yapalım? Birbirimizi kırıp üzerek bu durumu atlatamayız. Birbirimize destek olmalıyız.

KÜÇÜK ŞEYLERİN KIYMETİNİ ÖĞRENDİK

Bu süreçte ne kadar yıpransak da hayatımızda her an yapabildiğimiz küçük şeylerin ne kadar kıymetli olduğunu gördük. Mesela benim en büyük lüksüm deniz kenarında yürüyüş yapmaktı. Ne kadar basit bir şey gibi değil mi? Ama hiç de değilmiş. Ben ağacı, çiçeği, sahilde yürüyüşü özlüyorum.

ÇOCUKLAR EVDEN AYRILMALI MI?

Ama evden çıkmadan ve anne babadan ayrılmadan da birey olamıyorsunuz. Ben üniversitenin son sınıfında arkadaşlarımla eve çıktım ve büyüdüm. Aç kaldım, kiramızı birleştirip verebildik ama bu çok keyifliydi. Ama ben ayaklarımın üstünde durdum. Ben ayrılmak istemesem de onun vereceği her kararda Ege’nin sırtını sıvazlamak istiyorum. O hayatını kurtarmak, hedefi neyse onun peşinde koşmak zorunda.

İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 

23-05-2020


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş