Arama sonuçları

Uzaktan eğitim ‘siber zorbalığı’ artırıyor mu?

Uzaktan eğitim ‘siber zorbalığı’ artırıyor mu?

Uzaktan eğitim ‘siber zorbalığı’ artırıyor mu? Öğrenciler artık daha fazla çevrimiçi oluyor. Onları bekleyen tehlikeler nedir? Siber zorbalık artıyor mu? Uzaktan eğitim sürecinde dijital okuryazarlık neden önemli?

pervinkaplancom instagram yayınında konuğumuz Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emel Baştürk ile zorbalık türlerini, siber zorbalığı ile bu zorbalığın mağdurlarını, nasıl konabileceklerini ve siber zorbaların kimler olduğunu konuştuk. İşte Baştürk’ün sorularımıza verdği yanıtlar:

UZAKTAN EĞİTİM ‘SİBER ZORBALIĞI’ ARTIRIYOR MU?

Zorbalık geleneksel akran zorbalığı dediğimiz davranış biçimi. Siber zorbalıktan çok daha önce özellikle eğitimcilerimizin çok bildiği bir kavram 1950’li yıllardan itibaren eğitim bilimleri alanında bu konuda çalışmalar yapılıyor.

ZORBALIK NEDİR?

Biz asıl zorbalığı yani akran zorbalığını fiziksel anlamda ya da sosyal statü anlamında birinden daha güçlü olan bireyin yada gurubun diğerlerine eziyet etmesi diye tanımlıyoruz. Bu fiziksel şiddet uygulamak olabilir, alay etmek aşağılamak yani duygusal şiddet yöntemle kendilerini değersizleştirmek mesela lakap takmak isim takmak gibi yollarla olabilir. Okul ortamında eşyalarını gasp etmek olabilir. Çünkü fiziksel olarak daha güçlüdürler onları istemedikleri şeyleri yapmaya mecbur ederler. Mesela ödevlerini zorla yaptırmak gibi bu tür şeyler okul ortamında çok görülüyordu.

SİBER ZORBALIK NEDİR?

Siber zorbalık ise bu geleneksel akran zorbalığının dijital ortama taşınmış hali. Akran zorbalığından farklı olan ve onunla benzeşen tarafları var. Siber zorbalığı internet teknolojileri kullanarak bir bireye ya da guruba yine zarar verici eylemlerde davranışlarda bulunmak anlamında tanımlayabiliriz. Bunlar aşağılama, hakaret etmek,  paylaşımlarına sürekli olumsuz yorumlar yapmak olabilir. Yani sosyal ağda varlığını neredeyse imkansız hale getirmek gibi. Bunlar tekrarlandığında gerçekten travmatik sonuçlar da yaratabiliyor. Cinsel içerikli mesajlaşmalara zorlamak olabilir. İzinsiz fotoğraflarını, görüntülerini alıp, bunları izinsiz kullanmak olabiliyor. Bunların tümü siber zorbalık türleri.

AKRAN ZORBALIĞINDAN FARKI NEDİR?

Maalesef yüz yüze zorbalık dijital ortama taşındığında sonuçları çok daha kestirilemez ya da çok daha can yakıcı olabiliyor. Özellikle çocuklar için konuşuyoruz. Literatürde siber zorbalık kavraını çocuklar ve gençleri tanımlamak adına kullanıyoruz.

ERGENLER İÇİN ZORBALIKLA KARŞILAŞMAK NEDEN ÖNEMLİ?

Çünkü tam da kimlik gelişimi dönemi özellikle ergenler için kendi bağımsız şekilde kendi kimliklerini oluşturmaya çalıştıkları bir dönem. Onlar için yetişkinlerin değil, arkadaşlarının onlar hakkında ne düşündüğü çok daha önemli. Dolayısıyla arkadaşları tarafından alay edilmek ya da sosyal ağlarda kendileri hakkında olumsuz yorumlar yapıldığını görmek onlar için çok daha duygusal anlamda zarar verici. Arkadaşlarının görmesi bütün dünyanın görmesi anlamına geliyor onlar için. Aslında dijital ortam maalesef buna da olanak sağlayabiliyor. Hiç ummadığınız şekilde 1 saat içinde binlerce kişinin bu görüntüyü gördüğüne de tanıklık edebiliyorsunuz.

İNTİHARA KADAR SÜRÜKLENEBİLİYORUZ

Özellikle Avrupa ve ABD ülkelerinde siber zorbalık çok yaygın. Hatta çocukları intihara sürükleyebiliyor. İngiltere başta olmak üzere Avrupa ülkeleri bu konuda eğitim anlamında okullardaki müfredata ilkokuldan hatta okul öncesinden bilinçli internet kullanımı konusunu alıyor. Dijital okuryazarlık becerilerine geliştirmek için dersler koyuyor. Bizim de bunları hızla yapmamız gerek.

TÜRKİYE’DE SİBER ZORBALIK NE KADAR YAYGIN?

Türkiye de oranlara bakarsak, ‘Size siber zorbalık yapıldı mı?’ sorusuna yüzde 20 oranında evet yanıtı veriliyor. Bence bundan daha yüksek. Biz kendi çalışmamızda şöyle bir yöntem uygulamıştık. Siber zorbaca davranışları sıralayıp ‘yaşadım’ ya da ‘maruz kaldım’ seçeneklerini işaretlemelerini istedik. Çünkü hangi davranışın siber zorbalık olduğunu bilmiyor da olabilirler diye düşündük. Yüzde 50’den fazla evet çıktı. Zorbalığa uğradıklarının farkında değiller. Örneğin ‘küfür içerikli mesaj aldınız mı?’ sorusuna yüzde 50’den fazla evet yanıtı verilmiş. Bu mesajları gönderdiniz mi sorusuna da yaklaşık aynı oranda evet deniliyor. Hakaret, alay etmenin de siber zorbalık olduğunu düşünmüyorlar. Artık giderek farkında olduklarını düşünüyorum. Ama benim en büyük kaygım normalleşmesi. Bundan sonra değiştirmek çok zor oluyor. ‘Bunu herkes yapıyor, dalga geçiyor zaten’ algısı oluştuktan sonra yani normal kabul edildikten sonra bunu kırmak ve dönüştürmek  çok daha zorlaşıyor.

ERKEK Mİ KIZ ÇOCUKLARI MI ZORBALIK YAPIYOR?

Bazı araştırmalar erkeklerin daha fazla zorbalık yaptığını ortaya koyuyor kız öğrenciler daha az zorbalık yapıyor ya da daha fazla mağduriyet yaşıyor diyor. Ama ben burada kesin bir sonuç göremiyorum mesela bizim araştırmamızda çok belirgin bir farklılık çıkmadı. Kız öğrencilerde zorbalık yapıyorlar. Yüz yüze zorbalıktan farkı bu. Siber zorbalıkta fiziksel anlamda güçlü olmanız gerekmiyor. Teknoloji var ‘klavye delikanlılığı’ diyorlar ya. Maalesef teknolojiyi biraz daha iyi kullanıyorsanız zorbalık da yapıyorsunuz.

MAĞDUR İKEN ZORBA OLUNABİLİYOR MU?

Maalesef mağdurken zorba olunuyor. Roller değişiyor. Siber zorbalığa maruz kalanlar misilleme yapabiliyor.

AİLELERİ İLE PAYLAŞABİLİYORLAR MI?

Bizim araştırmamız zorbalığa maruz kalanların ailelerine kolayca söyleyemediklerini gösteriyor. Bu beni çok şaşırtmamıştı. Çünkü ebeveynlerin internet kullanımı konusunda tavrı belliydi. Kısıtlama geliyordu. Pandemi biraz bizim tavırlarımızı değiştirdi, ne yapacağımızı şimdi bilemiyoruz. Çünkü dersler ekranda, ödevler telefondan gruplardan geliyor. Bu yüzden telefonu bıraktıramıyoruz ama ödev mi yapıp yapmadıklarını da merak ediyoruz. Her dakika başlarında duramıyoruz.

ANNE BABA DAVRANIŞI NE KADAR ETKİLİ?

Bizde ebeveynler çocukların internet kullanımını denetlemek, kontrol etmek  yada gözetim kurmak anlamında çok istekliler. Bu bir yandan olumlu bir şey ama ebeveynlere şunu da önermek istiyorum. Bende bir anne olarak söyleyeceğim. Çok aşırı denetim istemek ya da aşırı kaygı duymak ya da çok boş vermiş olmak da hatalı. Bazı zorbaca davranışların altında bu aşırı denetim çıkabiliyor. Anne babanın aşırı denetimi, aşırı kontrol çabası çocuğu zorbaca davranışa itiyor. Bir şekilde meydan okumak istiyorlar. ‘Size rağmen ben burada varım’ diyebiliyorlar. Birçok anne baba çocuğu zorbalık yaptığını öğrendiğinde çok şaşırıyor. Ama aşırı kaygı, kontrol bir tepkiselliğe neden olabiliyor. Bir de çocuk herhangi bir olumsuz durum yaşadığında bunu ailesiyle bunu paylaşamıyor. Çünkü ya çok öfkeleneceklerinden ya da çok üzüleceklerinden korkuyor.

DİJİTAL EBEVENLİK DİYE BİR KAVRAM GERÇEKÇİ Mİ?

Dijital ebeveynlik diye bir kavram ortaya çıktı ama ebeveynliğin dijitali falan yok ebeveynsiniz online ya da offline çocuğunuzla ne kadar sağlıklı bir iletişim kurabiliyorsanız bu dijital ortam içinde bir artıdır.  Güçlü, kendine güvenen, sorumluluklarını bilen, karşısındakinin hakkına riayet edebilen çocuklar yetiştirebiliyorsak dijital ortamda da onlara güven duyabiliriz. Çocukların da aynı şekilde ebeveyne güven duyması lazım. Bu güven ilişkisi bence çok önemli. Çocuğunuzla sağlıklı iletişimi koparmadan, güven ilişkisini zedelemeden akılcı ve nedenselliği anlatarak interneti neden fazla kullanmamalarını istediklerini, neden kaygılı olduğunuzu çocukları ikna ederek anlatabiliriz. Biz yetiştinler için de ikna olmak önemli.

AİLELER ZORBALIĞA MARUZ KALDIĞINI ANLALABİLİR Mİ?

Çocuğunu doğru gözlemleyen bir aile anlayabilir. Çocuğunuzu en iyi siz tanırsanız. Eğer normalden daha fazla ya da daha az ekran başındaysa bu bir ipucu olabilir. Rutin davnanışlarında değişiklik olduysa örneğin instagramda sürekli hikaye atıyor ama sonra birden vazgeçtiyse, telefonun ekranını sürekli ters çevirip bırakıyorsa bunlar ipuçları. Demek  orada bulunmaya dair bir kaygısı var. Eskisi kadar orda olmak istemiyor ya dışlanıyor olabilir ya kendisi ile ilgili bir söylentinin dolaşıyor olduğunu düşünüyor olabilir.

SOSYAL MEDYA HESAPLARINI TAKİP ETMEK DOĞRU MU?

Tabi ki doğru bir davranış. Aslında kural koymak bu güven ilişkisini sağlamak için erken yaşta başlayıp çocuğumuz ergenliğe ulaşana kadar bu diyaloğu sağlamış olmamız lazım, sonra zorlaşır. Ben de çocuklarımı takip ediyorum. Ama biliyorsunuz istemezlerse sizin attıklarını görmenizi de engelleyebilirler.

DİJİTAL OKURYAZARLIK NE ZAMAN ÖĞRETİLİR?

Bazı aileler çocuklarının belli bir yaşa kadar teknoloji ile buluşmasını istemiyor olabilir. Bu anlaşılabilir bir şeydir. Ama okul öncesi artık 5-6 yaş düşündüğümüzde küçük küçük eğitime entegre edilmiş şekilde internet teknolojileri ve bilinçli kullanımına dair eğitimin başlatılması mümkündür. En geç ilkokul düzeyinde başlanmalı. Aslında medya okuryazarlığını eğitiminin bir parçası olmalı. Tüm medya dijital ortama taşındı. Medyanın mantığını, mesajların nasıl kurgulandığını, reklamı bilmek önemli. Ama medya okuryazarlığı dersi hiç sağlıklı işlemedi. Oysa medyadan gelen mesajı doğru algılayıp, çözümleyebilmek çok önemli. Bu mesajda reklam var mı, ne veriyor, doğru bilgi mi, bunların analizlerini öğretmek lazım. Eleştirel medya okuryazarlığı önemli. Bu mantık dijital okuryazarlık için de geçerli.

ÇOCUKLAR HANGİ OYUNLARI OYNAYACAKLARINI NASIL SEÇECEK?

Oyun çocuğun en temel hakkı. Çünkü oyunlar bir sürü becerisinin gelişmesine katkı sağlıyor. Dijital oyunlarda aynı, el göz koordinasyonunu, teknolojik bilgisini geliştiriyor. Peki oyunda bizim için endişe verici olan kısım nedir? Oyunların önemli bir kısmı şiddet içeriyor. Burada önemli olan yaş sınırlarına dikkat etmek. Bazen yaş sınırları da çok belirleyici olmayabiliyor mesela yetişkinlere yönelik içerik diyoruz mesela cinselliği özendiren bir takım oyunlar da 12 üstü denilebiliyor. Ebeveyn bu oyunların ne içerdiğine bakmalı. Cinsellik değil, bunu aslına uygun olmayan içerikle, çocuğun tanıması kötüdür. Bu nedenle de bu dersler de müfredatta olmalı.

 MAVİ BALİNA BİR OYUN DEĞİL

Çocukları intihara sürükleyen Mavi Balina bir oyun değil.  Oyun çocuğun keyif aldığı, içerisine dahil olabildiği, etkileşim kurabildiği ve istediği zaman başlatıp, bitirebildiği bir şey. Biz bunu oyun olarak tanımlıyoruz. Mavi Balina bir dijital tuzak. Oltalama, uşaklaştırma. Sizin telefonunuza bir link geliyor ve bu linke tıkladığınız andan itibaren orada size verilen emirleri ya da direktifleri yerine getirmek zorundasınız. Çıkamıyorsunuz, ‘oynamak istemiyorum’ diyemiyorsunuz. Eğer eğlence boyutu sıfırlanıp sadece korku ve kaygı olduğunda biz buna artık oyun demiyoruz. Bunlar çok önemli ve okullarda anlatılması gerekiyor. Çocukları bu tür tuzaklardan nasıl koruyacağız? Bilmediği linkleri açmamasını söylemeliyiz. Burada level geçildikte tehdit, şantaj başlıyor. Çocuklara online ortamda bir sorun yaşandıklarında bunu mutlaka paylaşmaları gerektiğini hatırlatmamız gerekiyor. Sosyal medya hesabı açarken de tüm güvenlik ayarlarını onlara öğretmemiz gerekiyor.

OYUNLAR İSTİSMARA NEDEN OLUYOR MU?

Evet hem dijital ortamın dışında offline ortamda da çocuklar istismar yaşayabiliyor. İstismar ‘Oyun oynayacağız ama kimseye sen söyleme’ sözleriyle başlıyor. Bu nedenle çocuklara onlarla biz oyun oynarken şunu söyleyebiliriz: “Bu oyunu istediğin zaman bitirebiliriz. Sen istemiyorsan oynamak zorunda değiliz. Sen eğlenmiyorsan oynaman gerekmiyor.” Bunları mutlaka vurgulayın. Çünkü oyun denilerek farklı istismarın yolu açılıyor.

Senem Yıldırım

pervinkaplancom

28-10-2020


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş