Arama sonuçları

Uzaktan eğitimle birlikte eğitimden koptular

Uzaktan eğitimle birlikte eğitimden koptular

Uzaktan eğitimle birlikte eğitimden koptular. İlk ve ortaöğretimde, 4 Ocak’a kadar uzaktan eğitim devam edecek. Geçen eğitim-öğretim yılının bahar dönemini uzaktan eğitimle tamamlayan öğrenciler, bu öğretim yılının başında kademeli de olsa yüz yüze eğitime başlamışlardı. 1-1,5 ay gibi kısa bir süre, haftada 2 gün bile olsa okuluna, öğretmenlerine ve arkadaşlarına kavuşmuşken, artan vakalar nedeniyle ara tatilden sonra okullarına dönemediler.

Maddi olanağı olanlar Eğitim Bilişim Ağı (EBA) ve EBA TV üzerinden derslerini takip ediyorlar. Ancak MEB’in verilerine göre yaklaşık 3,5 milyon öğrenci internete erişemiyor. Milliyet'ten Aysel Bozan Yılmaz'ın haberine göre, 900 bin civarında öğrencinin ise evinde televizyon dahi yok.

UZAKTAN EĞİTİMLE BİRLİKTE EĞİTİMDEN KOPTULAR

Bu öğrenciler, uzaktan da olsa eğitimlerini takip edemezken maddi olanağı bulunup da bilgisayarı, televizyonu olanlar da ekran karşısında ders dinlemekten çok sıkıldı. O nedenle onlar da gördükleri derslerden artık pek fazla verim alamıyorlar.

Bunun yanı sıra en önemli sosyalleşme ortamı olan okuldan uzaklaşan çocuklarda, yalnızlık, umutsuzluk gibi olumsuz duygular da artmaya başladı. Peki, yüz yüze eğitime geçene kadar, aileler, öğretmenler, özellikle ilk ve ortaöğretim çağındaki çocukların bu süreci sağlıklı geçirmeleri, aynı zamanda da eğitimden verim alabilmeleri için ne yapmalı? Bu soruları Yeditepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü Başkanı Doç. Dr. Yelkin Diker Coşkun cevapladı:

‘TRAVMATİK BİR SÜREÇ’

Özellikle sosyo ekonomik açıdan dezavantajlı ailelerin çocukları hem akademik hem de sosyal gelişim açısından daha fazla sorunla karşılaştılar. Bu sorunların yarattığı olumsuzluklar yaşamlarını derinden etkileyecek. UNICEF’in verilerine göre dünya genelinde 463 milyon okul çağı çocuğu uzaktan eğitime erişemiyor. Bu başlı başına bir sorun. Çünkü çocuğun akademik gelişiminin tamamen durması anlamına geliyor. Ancak ailenin sosyo ekonomik düzeyinden bağımsız olarak çocukların bir pandemi kaygısı yaşadığını ve bu kaygının onları olumsuz etkilediğini söyleyebiliriz.

Okul, akranlarıyla sosyalleştikleri, birlikte öğrendikleri, çok önemli bir kurum. Okuldan uzaklaşma, yalnızlık, huzursuzluk, umutsuzluk gibi olumsuz duyguların yaşanmasını artırıyor. Amerika’da, 2 bin 330 çocukla yapılan bir araştırma, pandeminin ilk 34 gününde eve kapanan çocukların yüzde 22’sinin depresif belirtiler gösterdiği, yüzde 18’inin ise kaygı bozukluğu yaşadığını ortaya koydu. Bu oranların marttan beri artış gösterdiğini tahmin etmek zor değil. Yani pandemi çocuklar için travmatik bir süreç.

Uzun süre olumsuz duygu durumunda olmak bireyin öğrenme sürecini olumsuz etkiler. Çünkü olumsuz duygularla dolu benliği öğrenme için en önemli adımlar olan seçici dikkat ve algı süreçlerini yavaşlatır. Genel olarak öğrenme güçlüğü olarak adlandırdığımız bu durumu çocuklar uzaktan eğitimde daha yoğun yaşamakta.

DERSLER VERİMSİZ

Çocuklar sıkıldılar çünkü gelecekte neyle karşılaşacaklarını bilemiyorlar. Sanılanın aksine özellikle gelişim çağındakiler sınırlardan, kurallardan ve kesinlikten hoşlanırlar. Böylece kendi rahatlık alanlarını bilebilirler. Davranışlarını bu alanlarına göre düzenleyebilmeleri öz kontrollerini ve dolayısıyla öz güvenlerini artırır. Öğrenme sürecinde de aynısıdır. Hangi konuyu, ne kadar, nasıl ve ne şekilde öğreneceğini bilen çocukların öğrenme süreçlerini düzenlemesi kolaylaşır.

Evde kalma süresinin belirsizliği bu soruların yanıtlarının sürekli değişmesi anlamına geliyor. Bu da çocuk ve gençlerin öz düzenleme ve motivasyonlarını olumsuz etkiliyor. Uzaktan eğitim sürecinin verimsizliği, bu olumsuz süreci pekiştiriyor. Televizyondan ders dinlemek bu çağın çocukları için doyurucu bir uygulama değil. Uzaktan eğitimle ilgili reformist uygulamalara gidilmeli. Eğitimcilerin teknoloji okuryazarlıklarının yanı sıra dijital sınıf pedagojisine ilişkin yeterlikleri de artırılmalı.

Aileler ise çocuklarının bir anlamda akademik mentörlüğünü üstlenmeli. Onların günlük çalışma planlarını oluşturmalarını desteklemeli; bu planın uygulanmasında özen göstermeli. Ebeveynlerin pandemi ya da gelecekle ilgili kaygılarını çocuklarla paylaşırken daha dikkatli olmaları gerekiyor. Çocuklar duygularını yönetebilen ebeveynler sayesinde umutsuzluk hissiyle daha kolay başa çıkabilir. Çünkü duygu yönetiminde de onları model alırlar.

’30 DAKİKADAN FAZLA OLMAMALI’

Doç. Dr. Yelkin Diker Coşkun, özellikle somut öğrenme çağındaki küçük yaş gruplarının, en azından ilk 3 sınıf için her türlü önlem alınıp haftada iki yarım gün bile olsa okullarda yüz yüze eğitim alması gerektiğine dikkat çekiyor. “Eğer bu yapılamıyorsa ilkokul 4. sınıfa kadar bir ders 30 dakika olacak şekilde, 3-4 dersi geçmemeli. Sınıf düzeyi arttıkça ders sayısı artabilir ancak günde 5-6 dersi geçmek uygun değil” diyen Coşkun, uzaktan eğitimde bilişsel kapasitenin çabuk dolduğunu, bilişsel yük arttıkça öğrenme niteliğinin düştüğünü belirtiyor. Öğrencilerin etkin katılımının bu durumu ortadan kaldırabileceğine değinen Coşkun, şu önerilerde bulunuyor:

  • Derslerin içeriği sosyal etkileşime dayalı olarak yapılandırılmalı. Kritik kazanımlar belirlenip onların işlenmesine öncelik verilmeli.
  • Ders öncesinde öğrencilere hangi konunun, nasıl işleneceğinin bilgisi verilmeli ve ön hazırlık yapması sağlanmalı.
  • 30 dakika içerisinde olabildiğince soru-cevapla sözel etkileşim yaratılmalı konu anlatımında görseller kullanılmalı, kısa bir video vs. ile öğrencinin dikkati canlı tutulmalı.
  • Dersin değerlendirmesinde de mümkün olduğunca öğrencilerin kendi öğrenmesini değerlendirmesi varsa öğrenme eksiklerinin belirlenmesi ve ders dışı zamanda ek çalışma yapması sağlanmalı.

‘EKRANA YAPIŞTIK’

Uzaktan eğitimden sıkılanlar, dertlerini sık sık sosyal medyada dile getiriyorlar:

  • Çocuğum 2. sınıfa gidiyor. Günde yarım saatlik derslerle 6 ders görüyor. Saatlerce ekran başında durmaktan, öğretmenimiz yoruluyor, çocuklar yoruluyor. 6 ders diye bir mecburiyet niye var anlamış değilim. Çocukların gözlerine yazık.
  • Müfredat sadeleştirilmeli, çocuklar ve öğretmenler olarak telefon elimize yapışık geziyoruz. Uzaktan eğitimle tüm müfredatı vermek büyük hata.
  • Zaten öğrencilerin büyük bir çoğunluğu uzaktan eğitim için gerekli olan teknolojik araçlara ve yeterli internete sahip değil. Ayrıca okuldaki ders yükü kadar öğrencinin bilgisayar başında oturması mantıklı, gerçekçi ve de pedagojik değil.
  • Öğretmenler için uzaktan eğitim nasıl bir işkence bilemezsiniz. Bıktık artık.
  • Uzaktan eğitim yüzünden okuldan da okumaktan da nefret ettim.

27-11-2020


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş