Arama sonuçları

770 çocuk çalışırken öldü

770 çocuk çalışırken öldü

Türkiye’deki demografik durumu incelerken iki olguyu karşılaştırdığımızda çarpıcı bir sonuç ortaya çıkıyor. Evrensel’den Kansu Yıldırım’ın haberine göre, 2024 yılı itibarıyla nüfus artış hızı binde 3.4 iken, (kayıtlı) işçileşme hızı yüzde 1.95 oldu. Nüfusun 7’den 77’ye tüm katmanlarının iş gücü piyasasına dahil edilmesine dayanan sermaye birikim modeli, en zengin yüzde 10’luk kısımda servet artışına yol açarken, en yoksul yüzde 50’lik kısımda sefalet birikimi ve güvencesiz koşullarda çalışmadan kaynaklı iş cinayeti olarak cisimleşiyor.

KÜRESEL SERVET RAPORU

Credit Suisse ve UBS tarafından hazırlanan 2024 yılına ait “küresel servet raporu”na göre Türkiye’de en zengin yüzde 1’lik kesim toplam servetin yüzde 39.5’ini elinde tutuyor. World Inequality Database’in gelir dağılımı hesaplarına göre ise en zengin yüzde 1’in milli gelirden aldığı pay yüzde 23.9; en yoksul yüzde 50’nin payı da yüzde 14.1. Buna karşılık en yoksul yüzde 50’nin milli gelirden aldığı pay sadece yüzde 14.1 iken, toplam servetin sadece yüzde 2.6’sına sahip.

Hiper-eşitsizliğin derinleştiği koşullarda mülksüzleşmenin ve yoksullaşmanın yoğunlaşması daha çok çocuğun erken yaşlarda işçileşmesine neden oluyor. TÜİK’in verilerine göre kayıtlı çocuk işçi sayısı; 869 bini 15-17 yaş arası çalışanlar, 503 bin 962’i MESEM programları kapsamında çalışanlar olmak üzere 1 milyon 373 bindir. 15-17 yaş grubundaki yaklaşık her dört çocuktan biri çalışma hayatındadır. Ancak bildiğimiz üzere yaz aylarında okulların kapanması, enformel sektörlerde istihdamda olanlar ve mevsimlik işlerde çalışmayla birlikte çocuk işçi sayısı 3 milyonu aşmaktadır.

ÇOCUK İŞÇİLİĞİNDE ARTIŞ

Çocuk işçiliğindeki artış, iktidarların “kötü ekonomi yönetimi” veya “kötü eğitim politikaları”nın sonucu gibi görüldüğü takdirde sosyal bir anomali gibi algılanır. Ne var ki, çocuk emeği her zaman artık-değerin başlıca kaynaklarından biri olmuştur. Karl Marx, Kapital’in ilk cildinde çocukların çalışma alanına sokulmasıyla sermaye için beşerî sömürü malzemesinin artırıldığını, iş gününün ölçüsüz bir biçimde genişletmesiyle de çocuklar dahil işçilerin bütün ömrüne el konduğunu belirtir.

Çocuk işçiliğini yaygınlaştıran en önemli faktör, Türkiye kapitalizminin düşük ve orta teknolojili meta üretimine dayalı ihracatçı modelini ayakta tutmak amacıyla iş gücü rezervinin demografik ve iktisadi dönüşümünü hedefleyen politikalardır. Bu politikalar, saati yaklaşık 2 ila 5 dolara denk gelen ucuz emek profilini oluştururken, çocuk emeğinin niceliksel artışa yol açarak çok daha ucuz ve daha örgütsüz emek gücü ordusu büyütür.

MESEM GERÇEĞİ

MESEM programı da bu çerçevede, emek yoğun sektörlerin kısa vadeli ihtiyaçlarına yanıt üretmek üzere çocuk işçiliğini formelleştiren ve yasallaştıran üretim stratejisinin temel parçasıdır. MESEM programı kapsamında başta KOBİ’ler olmak üzere, patronlar yetişkin bir işçiye ortalama 30 bin lira ücret vermek yerine, aynı paraya 2 çocuk işçi çalıştırarak kâr oranlarını artırma yollarını ararlar.

İhracata dayalı sermaye birikim modelinde çocuk emeği “kullan-at” işçi nüfusunun büyütülmesinde başlıca stratejilerdendir. Sermayenin değişen değerlenme ihtiyaçları için gerçek nüfus artış hızının sınırlarından bağımsız olarak her an sömürülmeye hazır insan malzemesi olarak görülür. Gerek MESEM’lerde olduğu gibi devlet politikaları eşliğinde, gerek kayıt dışı kuralsız zorla çalıştırma pratiklerinde her an işten çıkarılıp yenisiyle ikame edilecek köle emeğine dönüştürülür.

Çocuk işçiliğini artıran bir diğer önemli etken ise tarım, sanayi ve hizmet olmak üzere pek çok iş kolunda kayıt dışı çalıştırılmaları nedeniyle sosyal ve sendikal haklardan yararlanamamalarıdır. Çok fazla çocuk işçinin ücret pazarlığı hakkı yoktur ve hakkını aradığında, yevmiyesini istediğinde veya işten ayrılmak istediğinde patronlar tarafından darbedilmektedir. Aday çıraklık yaşının yasal düzenlemelerle 11-12’ye indirildiği dönemde çocuk işçilerin hakkını aramaya yönelik sendikal ve örgütsel herhangi bir hakları bulunmamaktadır.

AĞIR VE YOĞUN ÇALIŞMA KOŞULLARI

Toplumsal açıdan en savunmasız halde bulunan çocuk işçiler, ağır ve yoğun çalışma koşullarında, iş yerlerinde maliyet kalemi olarak görülen işçi sağlığı ve iş güvenliği önemleri alınmaması nedeniyle iş cinayetlerinde hayatlarını kaybetmektedirler. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin 2013 ile 2025 yılının ilk beş ayı arasındaki verileri incelendiğinde -son 12 yılda- en az 770 çocuğun çalışırken hayatını kaybettiği görülecektir. Ortalama her yıl 64 çocuğun çalışmaya ve işe bağlı bir nedenden ölmesine ‘çocuk kırımı’ da diyebiliriz. Raporların ortaya koyduğu başka bir acı gerçek işçileşmenin etkilediği yaş kırılımıdır. Henüz okul çağına bile gelmemiş 4 yaşındaki 5 çocuk, 5 yaşındaki 6 çocuk; 0-14 yaş arasında 253 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.

770 çocuk iş cinayetinde, en fazla ölüm tarım ve orman işleri (yüzde 60) olup, bunu inşaat ve hizmetler (yüzde 15) ile sanayi (yüzde 10) izler. Ne var ki son yıllarda tarımdaki ağır çalışma koşullarına ve iş cinayetlerinin nicel büyüklüğüne rağmen oransal gerileme gözlenmektedir. Türkiye kapitalizminin OSB’ler yoluyla üretimi tüm Anadolu coğrafyasına yayması, sermayenin mekansal örüntülerini kırsal bölgelerden ve kent çeperlerinden merkeze doğru taşıması, hem işçi havzalarındaki demografik değişimi hızlandırmaktadır, hem de çocuk işçi ölümleri “görünür” hale gelmektedir. Kentsel alanlardaki yoğunlaşma tekstil, gıda ve konaklama iş kollarındaki iş cinayetlerini artırmaktadır. İş kollarına bağlı olarak çocuklar en çok trafik-servis kazası, ezilme ve yüksekten düşme nedeniyle hayatlarını kaybetmektedir.

4 ÇOCUKTAN 1'İ ŞİDDETLİ YOKSULLUK İÇERİSİNDE

-Her dört çocuktan birinin şiddetli yoksulluk içerisinde bulunduğu;-

15 yaş ve altı çocuğu olan yaklaşık her 10 aileden 1’inin çocuklarına yeni giysiler alamadığı;-

Her 10 aileden 1’inin çocuklarının gün içinde taze meyve ve sebze tüketmesini sağlayamadığı;-

Yaklaşık her 4 aileden 1’inin çocuklarının günde en az bir kez et, tavuk veya balık tüketmesini sağlayacak maddi olanaklardan yoksun olduğu; toplumsal yapıda çocuklar aç kalmak ile ucuz emek olmak arasında bir tercihe zorlanmaktadır. Hiper-eşitsizlik ortamı daha çok çocuğu işçileştirirken, daha çok çocuğu iş cinayetlerinde patronlara ‘kurban’ olarak sunmaktadır.

12-06-2025


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş