Bakan Tekin: Eleştirilere kulak asmadan, yolumuzda yürüyoruz
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin bu yıl kademeli olarak uygulanmaya başlanan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’nin uzun bir çalışmanın emeği olarak ortaya çıktığını söyleyerek, “Her boyutu ile iyi kurguladığımıza inandığımız bir metin olduğu için eleştirilere bakmadan, kulak asmadan, yolumuzda yürüyoruz” dedi.
Tekin, Atatürk Üniversitesi Rektörlüğüne atanan Prof. Dr. Ahmet Hacımüftüoğlu'na hayırlı olsun ziyaretinde bulunarak ardından kampüsteki 15 Temmuz Millî İrade Salonu'nda düzenlenen, Atatürk Üniversitesi Akademik Yılı Açılış Töreni'ne katıldı. Tekin yaptığı konuşmada, üniversitelerin kendi tarihsel sorumluluklarını yerine getirmesini ümit ettiğini dile getirdi. Tekin, şöyle konuştu:
ÜNİVERSİTELERİN KURULUŞ AMACI
"Üniversitelerimizin kuruluş amacı, aklı ve ilmi merkeze alan, özüne bağlı ve yetkililerine karşı saygılı olan, kadim ve güçlü medeniyetimiz ile onun tüm insanlık, kuşatıcı değerlerinden oluşur. Yarınların dünyasında söz sahibi olabilmemiz için bizim bu değerleri yeniden ve en güçlü şekilde ihya etmemiz gerekiyor. Bunun yolu üniversitelerden geçiyor. Bilimsel olanın evrenselliğini ve kültürel olanın millîliğini içeren kapsayıcı bir perspektifle eğitim olgusunu yeniden ele almak ve onu kendi özgünlüğümüzü yansıtacak şekilde tanımlamamız gerekiyor. Eğitim sistemlerinin sürekli değiştiği ve araştırma imkânlarının hiç olmadığı kadar geliştiği günümüz dünyasında bizim özgün ve özgür bir bakış açısını esas alan yeni bir dil ve perspektif inşa etme zorunluluğumuz söz konusudur. Eğitim alanı, doğası itibarıyla dinamik bir alandır. Bu dinamizmi sürekli diri tutmak zorundayız. Bilimsel, pedagojik ve teknolojik gelişmeler, yenilenen ve dönüşen toplumsal ihtiyaçlar, küresel ve yerel düzeydeki farklılaşmalar, bireysel taleplerdeki çeşitlilikler, bütün bunlar hayatın her alanında olduğu gibi eğitim alanında da değişimi zorunlu kılmaktadır. Bizi hep daha iyisini aramaya yöneltmektedir. Bu alandaki değişim taleplerine yanıt vermediğiniz zaman donar kalırız ve aynı yerde teklemeye başlarız ve sıkıntı sürekli devam eder. Atasözümüzde ifade edildiği gibi 'Durgun su kirli olur' Biz ne ülkemizin durağanlaşmasına izin verebiliriz ne de eğitim sistemimizin kirlenmesine müsaade edebiliriz."
Türkiye'de eğitim alanındaki değişimlerin bugüne kadar çoğunlukla konjonktürel talep ve ihtiyaçlara göre oluşturulan şekli hamlelerden ibaret kaldığını vurgulayan Tekin şöyle devam etti:
FELSEFİ ZEMİN ÜZERİNE OTURMADI
“Sosyolojik temelleri, ülke gerçeklerini, bilimsel ve pedagojik ilkeleri muhtevi bir felsefi zemin üzerine oturtulamamıştır. Bu nedenle, yapılan değişiklikler etkileri itibarıyla dar kapsamlı, zamansal açıdan ise kısa ömürlü oldu. Öyle ki bazı uygulamalar, bu uygulamalar vesilesiyle elde edilmek istenen sonuçların dahi ortaya çıkmasına imkân tanınmadan ortadan kaldırılmış, kaldırılabilmiştir. AK Parti iktidarlarının kümülatif birikimleri eşliğinde devam eden yaklaşık çeyrek asırlık süre boyunca, Cumhurbaşkanımızın önderliğinde eğitim sistemimizi daha verimli sonuçlar üretecek şekilde ve geçmişteki hataları tekrar etmeden geliştirmeye çalıştık. Nitekim bu süreçte eğitim ortamlarımızı insani, fiziksel, bilimsel ve teknolojik altyapı açısından geçmişle mukayese dahi edilemeyecek ve birçok açıdan dünyadaki standartları yakalayacak şekilde geliştirdik ancak bizler eğitimi yalnızca bu yönüyle, yani ülkemizin maddi refahını artıracak zaruri bir yatırım alanı olarak ele almadık, almıyoruz. Onu aynı zamanda kültürel ve toplumsal varlığımızın ihyasını sağlayacak dinamik ve sürekli bir öğrenme süreci olarak da tanımlıyorum. Eğitim sürecini, yeryüzündeki varoluşumuzun temel gerekçesini ve nihai hedefini oluşturan iyi insan olmanın ve kendini tanımanın tüm koşullarını içerecek bir özgürleşme süreci olarak görüyorum. Bu, şüphesiz ki bizim müntesibi ve takipçisi olduğumuz büyük ve kadim medeniyet vizyonumuzun da bir gereğidir."
TÜRKİYE YÜZYILI MAARİF MODELİ
Tekin, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli üzerine uzun yılladır çalışıldığını, zeminini millî değerler ve bilimsel gelişmelerin oluşturduğu bu yeni eğitim modeliyle ilgili bazı ideolojik grupların bilimsel olmayan eleştirileri ile karşı karşıya olduklarını ifade etti.
Tekin, şöyle konuştu:
"Şu eleştiriyi yapıyorlar: Türkiye'ye özgü bir model olur mu? Ben de cevap olarak diyorum ki 1 milyon 200 bin öğretmenimiz, üniversitelerimizde çalışan 200 bin akademisyenimiz var. Bize 'Türkiye'ye özgü bir model olur mu?' diyen muhalefet, bana 'Finlandiya modeli, Singapur modeli ya da Güney Kore modeli' diyor. Ben şu soruyu soruyorum. Türkiye'de 1 milyon 200 bin öğretmen, 200 bin akademisyen, bahsi geçen ülkelerdeki kendilerine özgü ürettikleri modeli üretemeyecek kadar yeteneksiz midir? Bana bu sorunun cevabını vermeleri lazım. Ben diyorum ki Anadolu irfanı, Anadolu'nun entelektüel birikimi, kendine has bir model üretebilir. Muhalefet de diyor ki bu toplum, bunu üretebilecek kapasiteye sahip değildir. Aramızdaki ana fark, ideolojik ve sınıfsal bir referanstan besleniyor. Ben buradan bu eleştiriyi yönetenlere karşı çıkıyorum, diyorum ki ben içinden çıktığım coğrafyanın ve sahip olduğumuz binlerce yıllık devlet geleneğinin bunu üretebileceğine, bunu ürettikten sonra uyulabileceğine inanıyorum. Sorgusuz sualsiz herhangi bir ülkenin modelini transfer etme fikrini de açık söyleyeyim, çok iyi niyetli okumuyorum."
EN BÜYÜK FİTNE TOHUMU
Müfredatta çocuklara, konunun tarihin başlangıcından itibaren bir bütünlük içinde verilmesini istediğini dile getiren Tekin, "Yani Selçuklu da bizimdir, Osmanlı da bizimdir, Cumhuriyet de bizimdir. Biz şunu yapmak zorunda değiliz. Cumhuriyeti seven insanlar, Osmanlıya karşı olacaklar, Osmanlıyı sevenler, otomatikman Cumhuriyet karşıtıdır. Bunun, bu ülkenin birliğine, beraberliğine atılmış en büyük fitne tohumlarından bir tanesi olduğunu düşünüyorum" dedi.
BAZI KAVRAMLARI DEĞİŞTİRDİK
Yeni modelde, kitaplarda bazı ifadelerin değiştirildiğine de işaret eden Tekin, şunları söyledi:
"Emperyal kurgu ile sistemimize girmiş pedagojik açıdan da bilimsel açıdan da doğruluğu tartışmalı bazı kavramları değiştirdik. Mesela tehcir ifadesi geçiyor bizim tarih kitaplarımızda. Tehcir ne demek, tehcir zorla göç ettirme. Şimdi yaşanan olayları tehcir olarak ifade ettiğinizde, zihinsel olarak küçücük çocuğu, orta okul, lise çağındaki çocuk, otomatikman burada sanki hukuksuz bir süreç yürütülmüş gibi algılayacak. Halbuki bunu diyeceğimize, o süreçte yasal düzenleme olarak yasal düzenlemedeki ifadeyi kullansak, çünkü kanunun adı Sevk ve İskan Kanunu. O kadar fark var ki arasında. Bunu kullanmamızdan niye rahatsız oluyorlar."
MAVİ VATAN, GÖK VATAN İFADELERİ
Tekin, ayrıca Türk Cumhuriyetlerinin bulunduğu coğrafi bölge için "Orta Asya" yerine "Türkistan" ifadesinin kullanıldığına da işaret ederek, şunları kaydetti:
"Aynı şey Lozan'da hak ettiğimiz, kazandığımız egemenlik haklarımızı savunsun, çocuklarımız öğrensin diye müfredata 'mavi vatan', 'gök vatan' ifadelerini koyduk. Bundan niye rahatsız oluyorlar, bunu da anlamıyorum. Yunanistan televizyonları rahatsız oluyor, onlar tartışıyor onlar anlatıyorlar, onların rahatsızlıklarını gayet doğal görüyorum ama bizim ülkemizde bunun tartışılmasını hiç de doğal bulmuyorum. Ben Uzundere'nin bir köyünde doğmuş, Anadolu insanı olarak Anadolu insanına güvenen, Anadolu değerlerine sahip çıkan, Anadolu insanını bir arada tutabilecek referans değerlerini bilen bunu gelecek kuşaklara aksettirmeye çalışan bir kardeşinizim."
Uzun bir çalışmanın emeği olarak yeni modelin ortaya çıktığını söyleyen Tekin, sözlerini şöyle tamamladı: "Her boyutu ile iyi kurguladığımıza inandığımız bir metin olduğu için eleştirilere bakmadan, kulak asmadan, yolumuzda yürüyoruz. Arkamıza döndüğümüzde görmek istediğimiz tek şey sizsiniz. Anadolu irfanı, Anadolu insanını görmek istiyoruz. Başkalarının övgüsüne ihtiyacım yok. Her gün sosyal medyadan bu kişiler tarafından övgüyle bahsedilmektense onların eleştirilerine maruz kalmayı tercih ediyorum."
18-10-2024