Bir anne babaya 'çocuğumuz bizden sonraya kalmasın' dedirten dünya

‘Allahım bizi çocuklarımızdan önce öldürme’ yani ‘Bizden önce çocuklarımız ölsün’. Önüme düşen paylaşımdaki bu dua beni gözyaşlarına boğdu. Bir anne-baba hangi koşullarda “Benden önce çocuğumun canını al” diye dua eder? Hangi anne baba evlat acısını yaşamak ister?
Eğer çocuğunuz otizm gibi ya da başka bir hastalıkla boğuşuyor ve sizden sonra onlara ne olacağını bilmiyorsanız, işte o zaman bu duayı ediyorsunuz. O kadar sık bu çocuklara bakımevlerinde yapılan işkencelere tanık oluyoruz ki; bu çocukların anne ve babalarının en büyük korkusu da çocuklarının kendilerinden sonraya kalmaları oluyor. Çünkü nasıl bir hayat yaşayacaklarını bilmiyorlar. Aynı zamanda utanıyorlar bu dua için. Asıl utanması gereken onlar mı?
NEDEN BUNU DİLİYORLAR?
İşte yüreğimi yakıp geçen o mesaj:
Kızımıza otizm tanısı konduğunda 2,5 yaşındaydı, sanırım.
O günden beri eşim Yeşim, hem bizim kızımız için, hem de onun gibiler için, durmadan mücadele eden bir avuç insanla birlikte büyük bir mücadele verdi ve biz ancak ha gayret diye destek verebildik.
Ön cephede, gecesini gündüzüne katarak savaşan, yıllarını bu mücadeleye adayan kişi bizim ailemiz adına Yeşim oldu. Bizim gibi nice aileler bu mücadelede birlikte yürüdü.
Bu, bir annenin hiç bitmeyen mesaisi.
Bu, bir çocuğun geleceğini kurtarmaya çalışan insanların hikayesi.
Ve bugün, bu yolda tanıştığımız, derneğimizin doğmasına vesile olan bir dostumuzu kaybettik.
Onun annesi, Türkiye’de otizm konusunda örgütlenen ilk sivil toplum kuruluşunun kurulmasına öncülük etti.
Yani bu kayıp, sadece bir evladın değil, bir umudun, bir direnişin de kaybı. Zira bir gerçeğin yüzümüze buz gibi vurulması aslında.
İçimiz çok buruk.
Ama ben, bir baba olarak, o gencin bu dünyadan bizden önce gitmesini, kabul olmuş bir dua olarak gördüm. Kendimden utandım, duygularımdan utandım. Fakat bu ülkede otizmli bireylerin aileleri olarak hep aynı duayı ederiz kendimizden utanarak;
“Allah’ım, biz çocuklarımızdan önce ölmeyelim.”
Ölürsek, ne olacak?
Kim bakacak onlara?
Nasıl bir hayat kalacak ellerinde?
Gerçek şu ki…
Binlerce dernek, onlarca federasyon, yüzlerce toplantı…
Ama 25 yılın sonunda, “bizden sonra ne olacak?” sorusuna hâlâ bir yanıt yok. Hayatını kaybeden bu genç değilde de destek çevresi olsaydı bu kalabalığın, bunca organizasyonun zerre katkısı olmazdı yaşantısını olduğu şekilde sürdürebilmesi için.
Otizmli bireyler için Türkiye’de gelecek yok.
Devlet için biz yokuz.
Sosyal medya için görünmüyoruz.
Sistem için biz bir “problem”iz.
Bugün bir evlat daha gitti.
Belki bir umut daha…
Ve ben bugün, Yeşim’in ve arkadaşlarının 25 yıllık emeğine bakıp şunu söylüyorum:
“Onca çaba, onca iyi niyet… Ama bir adım bile ilerleyemedik, ve bunun suçlusu sizler değilsiniz. Siz elinizden geleni yaptınız.”
Bu bir sitem değil sadece.
Bu bir çağrı da değil artık.
Bu, sadece tarihe düşülen bir not.
Bir anne ve babanın içten içe taşıdığı sessiz ağıt.
Edimesi en zor dua ile bitireyim yine;
“Allah’ım, bizi çocuklarımızdan önce öldürme.”
-
-
22-05-2025