Arama sonuçları

Eğitim reform yorgunu: Lisenin zorunlu olmaktan çıkarılması ne anlama gelir?

Eğitim reform yorgunu: Lisenin zorunlu olmaktan çıkarılması ne anlama gelir?

4+4+4 zorunlu eğitim sisteminin son 4 yılı olan lise bölümünün zorunlu olmaktan çıkarılmasıyla ilgili tartışmalar sürerken, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) sessizce kamuoyunun bu konuya olan tepkisini izliyor. 

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin de bu konu sorulduğunda tartışmaları “izlediklerini” ve bir karar alınması gerektiğinde ise “Sayın Cumhurbaşkanımızla Kabinede istişare ederiz ve ondan sonra bir karar almamız gerekirse alırız” diyor ve bu konuda sahada rahatsızlıklarını dile getirenlerin ise “iş dünyası” gibi kesimler olduğunu söylüyor. Yani 12 yıllık zorunlu eğitimden “ara eleman” bulmakta zorluk çeken iş dünyası olduğu ifade ediliyor.

EĞİTİM REFORM YORGUNU

OGS, SBS, TEOG ve son olarak da bu yıl 8’nci kez uygulacak Liseye Geçiş Sistemi (LGS) ortaöğretimi düzenleyen “reformlar” olarak topluma sunuldu ve yaşama geçirildi. Bir anlamda sürekli yapılan bu değişiklikler ile eğitim bir “reform yorgunu” haline geldi. Oysa her değişiklik eşitsizlikleri daha da derinleştirdi. Bu kez de lise bölümünün zorunlu olmaktan çıkarılması gündemde.

Peki zorunluluk kalkarsa ne olur?

TÜKENMİŞLİK YARATIYOR

İşte bu konuyla ilgili eğitim alanında en önemli sivil toplum örgütlerinden birisi olan Eğitim Reformu Girişimi (ERG) “Keşif, Gelişim, Katılım: Ortaöğretimin Hak Temelli Dönüşümü İçin Öneriler” başlıklı bir rapor yayımladı. Raporda sistemde sürekli ve sık yapılan  değişikliklerle “reform yorgunluğu” olan eğitimde bu değişikliklerin öğretmenler, öğrenciler ve diğer bileşenler üzerinde güvensizlik, tükenmişlik ve uyum güçlüğü yarattığına dikkat çekiliyor. Ortaöğretimin işlevinin yalnızca yükseköğretime geçiş ya da istihdam için hazırlıkla sınırlı olarak algılanmasının doğru olmadığı belirtilen raporda, “Bu kademe, gençlerin kendilerini tanıyabildikleri, birlikte öğrenme ve birlikte yaşama deneyimleri edinebildikleri, sosyal ve kültürel etkinliklere katılabildikleri bir gelişim alanı olarak ele alınmalı” deniliyor.

ORTAÖĞRETİM BİR HAKTIR

Yine raporda altı çizilen bir konu da ortaöğretimin devletin yükümlülüğünde bir hak alanı olduğu, nitelikli eğitim hakkının barınma, beslenme, sağlık, psikolojik danışmanlık ve rehberlik, güvenli ulaşım ve öğrenme materyalleri gibi destek hizmetlerini de kapsadığı. .

KIZ ÇOCUKLARININ OKULLAŞMA ORANLARI

2012-2013 döneminde yaşama geçen 12 yıllık zorunlu eğitimin ortaöğretimde yani lisede okullaşma oranlarını artırdığını bunun özellikle kız çocuklarının okullaşma oranlarına katkı sağladığı belirtilen raporda, “2000-2001 eğitim 2 öğretim yılında, ortaöğretim kademesinde kız çocukların okullulaşma oranı %39,2’yken bu oran 2023-24’te %88,7’ye yükseldi” deniliyor. Elbette bunun cinsiyet temelli farkların azalmasına katkı sağladığı; ancak sosyoekonomik koşullar, göç, kırsal yaşam ve toplumsal roller gibi başka eşitsizlik biçimleri, özellikle belli bölgelerde gençlerin ortaöğretime erişiminde hâlâ belirleyici olmaya devam ettiğinin de altı çiziliyor.

HANGİ RİSKLER VAR?

Ortaöğretimde yapılacak değişiklikler ve lisenin zorunlu olmaktan çıkarılmasıyla ilgili öne sürelen argümanların ise taşıdığı riskler ise raporda şöyle yer alıyor:  

● Ortaöğretim tartışmalarının, "disiplin sorunu olan" öğrencilerin "diğer öğrencilerin hakkını engellediği" yönünde çerçevelenmesi, gençleri kategorize eden, dışlayıcı ve hak temelli olmayan bir söylemi meşrulaştırma riski taşıyor. Elbette bazı okullarda ciddi davranışsal güçlükler nedeniyle öğretme-öğrenme süreçlerinin sekteye uğraması göz ardı edilmemelidir. Bu gibi durumlar, sorunun yalnızca öğrencilere yüklenmesiyle değil, destek sistemlerinin eksikliği, okul kültürünün zayıflığı, okul normları ile kurallarının nasıl tasarlandığı ve uygulandığıyla birlikte ele alınmalıdır. Aksi takdirde, bireysel davranışlar üzerinden yapılan genellemeler hem öğrencileri damgalayabilir hem de eğitim ortamındaki yapısal sorunları görünmez kılabilir ve çözüm yollarının daralmasına yol açabilir.

GENÇLERİN EĞİTİM HAKKI

● Ortaöğretimin niteliği ve kapsayıcılığı üzerine yapılması gereken tartışmaların, teknik kurgular (örneğin yıl sayısı, zorunluluk) ya da pragmatik hedefler (istihdam, sanayiye ara eleman sağlama) etrafında daralması, gençlerin eğitim hakkının bütünsel biçimde değerlendirilmesini engelleyebilir.

ÇOCUK EVLİLİKLER VE ÇOCUK İŞÇİLİĞİ  

● Eğitimin zorunlu olmaktan çıkarılması ya da süresinin azaltılması, özellikle kız çocuklar için çocuk yaşta, erken ve zorla evlilik riskini ve çocuk işçiliğini artırabilir.  Öğrencilerin örgün eğitimden erken kopmasına ve eğitim hakkının zedelenmesine yol açabilir. Eğitim dışında kalan gençlerin şiddet mağduru ya da faili olma olasılığı yükselebilir. Ayrıca, eğitimin dışında kalan çocuklar korumasız; istismar, ihmal, zorla çalıştırılma ve çeşitli sömürü biçimlerine açık hale gelebilir. Eğitim, yalnızca bireyin gelişimi için değil, aynı zamanda çocuğun korunması ve güvenliği için de kritik bir toplumsal mekanizmadır.

● Eğitimin niteliğini ve kapasitesini artırmak yerine erişimi sınırlayıcı düzenlemelere yönelmek, özellikle dezavantajlı grupların eğitim hakkını daha da kısıtlayabilir.

EŞİTSİZLİKLERİ DERİNLEŞTİRİR

 ● Sınav sistemine yapılan müdahalelerin, okullar arası nitelik farklarını azaltmaya yönelik yapısal adımlar olmadan yapılması eşitsizlikleri derinleştirebilir. Bu eşitsizlik ortamı yalnızca dezavantajlı öğrencileri dışlamakla kalmaz, aynı zamanda sistemin sunduğu olanakları yetersiz bulan, yüksek akademik başarıya sahip öğrencilerin yurt dışına yönelmesini de hızlandırabilir.

 ● Seçmeli derslerin ve öğretim programlarının belirli ideolojik ya da normatif çerçevelerle şekillenmesi, öğrencilerin ifade özgürlüğünü ve farklı gelişim alanlarına yönelme hakkını zayıflatabilir.

 ● Politika yapım süreçlerinde veriye dayalı analizlerin ve öğrenci-öğretmen-veli görüşlerinin yeterince dikkate alınmaması, geliştirilen stratejilerin sahadaki gerçek ihtiyaçlarla örtüşmemesi riskini artırabilir.

● Sıklıkla değiştirilen kısa vadeli reformlar kamuoyunda, özellikle öğretmenlerde ve öğrencilerde yeni gelen reforma karşı güvensizlik oluşturabilir ve eğitimde sürdürülebilir iyileşmeyi zorlaştırabilir.

PİLOT UYGULAMALARA YER VERİLMELİ

● Yapısal olarak tüm ülke çapında değişikliklere gitmeden önce, eğitim bilimlerinin esaslarına uygun şekilde pilot uygulamalara dayanan modellerin tasarlanması önemlidir. Ortaöğretime ilişkin büyük reform kararları uygulanmadan önce, gereken hazırlık süreçleri ve etki analizleri yapılmadığında kamu kaynaklarının verimsizleşmesine, okul yatırımlarının atıl kalmasına ve norm fazlası öğretmen sorununa neden olabilir."

Kısaca katılımın gerçek anlamda sağlanmadığı, katılımın sadece “görüş” gibi sunulduğu, şeffaf biçimde kamuoyuna sunulmayan yapısal değişikliklerin sorunu çözmekten çok daha fazla eşitsizlikler ve sorunlar yarattığını unutmamak gerekiyor.

13-06-2025


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş