Lise eğitimi: ‘3+1 Ortaöğretim Modeli’ önerisi
Lise eğitiminin uzun olduğu şeklinde başlayan tartışmalarla 12 yıllık zorunlu eğitimin son 4 yılı yani lisenin değişmesi gündemde. Değişik alternatifler sunan da var, zorunluluktan çıkmasının çocuk işçiliği ve kız çocuklarının erken evliliğini teşvik edeceğini söyleyen de. Türk Eğitim Derneği’nin (TED) düşünce kuruluşu TEDMEM yayımladığı “Ortaöğretimi Yeniden Düşünmek” başlıkla raporunda ‘3+1 Ortaöğretim Modeli’ önerisini sundu.
Ortaöğretimde net okullaşma oranlarının %90 seviyesine çıktığı vurgulanan raporda sorunun erişim değil, nitelik olduğuna, niteliğin de öğrencilerin okulda geçirdiği sürenin uzunluğuyla değil, bu sürenin nasıl bir öğrenme deneyimine dönüştüğüyle ölçülmesi gerektiğine işaret edilerek, “Asıl sorgulanması gereken, eğitimin ‘kaç yıl’ sürdüğünden çok, bu yılların çocukların yaşamında ne kadar fark yarattığı” denildi.
Raporda ortaöğretimde yapılacak düzenlemelerin birbirini besleyen üç temel sorunu ortadan kaldıracak yönde olmasının gerektiği belirtilerek, “Birinci sorun, ortaöğretimin gençlere yön verme, beceri kazandırma ve onları hayata hazırlama işlevinin giderek aşınmasıdır. İkinci sorun sınav odaklı iklimin, okulun bütüncül eğitim rolünü ikinci plana iterek kıymetsiz hale getirmesidir. Üçüncü sorun ise üniversite kapısında oluşan yapay yığılmadır” denildi.
3+1 ORTAÖĞRETİM MODELİ” NEDİR?
Raporda önerilen 3+1 Ortaöğretim Modeli’nin üniversite kapısındaki yapay yığılmayı azaltmayı, merkezi sınavların okulu değersizleştiren etkisini ortadan kaldırmayı, velilerin artan ekonomik ve psikolojik yükünü hafifletmeyi ve liselerin kaybolan işlevini yeniden inşa etmeyi amaçladığı belirtilerek, model şöyle açıklandı:
STANDART LİSE DİPLOMASI
• Yükseköğretime geçişte yaşanan yapay yığılmanın önüne geçebilmek için, öğrencilerin yararı gözetilerek, örgün lisans programlarına devam etmeyi düşünmeyen veya doğrudan istihdama katılmayı tercih eden öğrencilere 11. sınıfın sonunda “standart lise diploması” verilmelidir. Böylece “üniversite tek çıkış yolu” algısı zayıflar, lise sonrası farklı kariyer yolları güçlenir.
• Bu öğrenciler, okul içi başarı sıralamasına dayalı olarak hesaplanacak okul başarı puanına göre, meslek yüksekokullarına/ön lisans programlarına ya da açık öğretim programlarına sınavsız geçiş olanaklarından yararlanabilmelidir. Böylece, öğrenciler farklı yönelimlerine göre desteklenirken; okullar arası sosyoekonomik farklılıklardan kaynaklanan adaletsizlikler en aza indirilmiş ve sistemin üst kademelerinde biriken baskı da azaltılmış olur
12’NCİ SINIF ÜNİVERSİTEYE HAZIRLIK YILI
Dünyada örnekleri olduğu gibi 12. Sınıf, öğrencinin gitmek istediği yükseköğretim alanı ile bağlantılı ileri düzey akademik dersler (örneğin mühendislik için ileri matematik ve fizik, tıp için biyoloji ve kimya, hukuk için tarih ve sosyal bilimler) üzerinden yapılandırılarak “yükseköğretime hazırlık yılı” niteliği kazanmalıdır. Bu düzenlemeyle okul, üniversiteye hazırlık sürecinin dışında değil, merkezînde ve yönlendirici konumda yer alarak yeniden kıymetli hale gelir. Dershanelere, özel kurslara, okul dışı kaynaklara aktarılan paralar ailelerin cebinde kalır.
• Yükseköğretim programlarının adaylardan beklediği bilgi, beceri ve yetkinlik düzeyleri açık biçimde tanımlanmalı; 12. sınıf dersleri bu hazırbulunuşluk çerçevesine göre yeniden düzenlenmelidir. Böylece, öğrenciler hem üniversiteye geçişte hem de sonrasında daha güçlü bir akademik temelle ilerleyebilir.
• Okul dışı kaynaklara duyulan gereksinimi azaltmak amacıyla, liseler bünyesinde akademik destek, rehberlik ve bireyselleştirilmiş öğrenme sistemleri kurulmalıdır. Bu sistemler, öğrencilerin yükseköğretim hedeflerine okul içi olanaklarla ulaşmasını desteklemeli, okulun öğrenmenin merkezî olma işlevini güçlendirmelidir.
• Mevcut durumda işlevini etkin biçimde yerine getiremeyen meslek yüksekokullarının programları, mesleki ortaöğretim sonrasında program bütünlüğünü sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Programlar, haftada 1 gün akademik eğitim, 4 gün işyeri temelli eğitim ilkesi doğrultusunda düzenlenmelidir.
• “Ne eğitimde ne istihdamda olan genç” oranının azaltılması, ortaöğretim politikalarının temel performans göstergelerinden biri haline getirilmelidir.
• Mezuniyet sonrası 1 yıl boyunca gençlerin eğitim, istihdam veya girişimcilik yollarından birine yönlendirilmesini destekleyen sistematik bir izleme ve rehberlik mekanizması oluşturulmalıdır. Bu mekanizma, okul rehberlik servisleri ve yerel istihdam ofisleri arasında veri paylaşımına dayalı çalışmalıdır.
• Her öğretim kademesi sonunda öğrencilerde bulunması beklenen temel yeterlikler (okuduğunu anlama becerileri, sayısal beceriler, bilimsel akıl yürütme, dijital yetkinlik ve vatandaşlık bilinci vs. gibi kritik alanlarda öncelikli olarak) açık biçimde tanımlanmalı ve bu yeterliklerin kazanım düzeyi, ulusal izleme ve değerlendirme sistemleri aracılığıyla düzenli olarak ölçülüp, raporlanmalıdır. Öğrencilerin bir üst kademeye geçmeden önce temel yeterlikleri kazanmaları sistem düzeyinde güvence altına alınmalıdır
MODEL ÜNİVERSİTE KAPISINDA YIĞILMAYI AZALTIR
Yığılma, yükseköğretime geçiş yolları çeşitlendirilmesiyle azaltılabilir. Öğrencilerin ilgi, yetenek ve kariyer hedeflerine uygun alternatif geçiş yolları oluşturulduğunda, herkesin aynı sınav sistemine dâhil olma zorunluluğu ortadan kalkar.
• Bu modelde, 11. sınıfın sonunda meslek yüksekokullarına, ön lisans ya da açık öğretim programlarına yönelmek isteyen öğrencilere, okul başarı puanına dayalı sınavsız geçiş hakkı tanınır. Böylece, üniversite sınavına yalnızca dört yıllık lisans programlarına devam etmeyi planlayan öğrenciler katılır.
• YKS 2025 sonuçlarına göre bir yükseköğretim programına yerleşen adayların %39’u örgün ön lisans programlarına, %13’ü ise açık öğretim fakültelerine yerleşmiştir. Bu oranlar dikkate alındığında, söz konusu düzenlemenin uygulamaya geçmesiyle birlikte üniversite sınavına giren öğrenci sayısının yarı yarıya azalması beklenmektedir.
• Modelin ikinci ayağında, 12. sınıf üniversiteye hazırlık yılı olarak yeniden yapılandırılır. Bu yıl, öğrencilerin ilerlemek istedikleri alana göre ileri düzey akademik içeriklerle şekillenir. Böylece akademik gelişim süreci okul dışına taşmak yerine, doğrudan okulun kendi öğretim programı bütünleşir. Üniversite sınavına katılacak öğrenci sayısının azalmasıyla birlikte, okullar daha az sayıda öğrenciye daha odaklı, yönlendirici ve nitelikli bir hazırlık süreci sunabilir. Yükseköğretime geçiş yollarının çeşitlendirilmesi hem sınav baskısını azaltır hem de öğrencilerin ilgi ve yeteneklerine göre farklılaşmış yönelimler oluşturur. Zamanla, yükseköğretime “zorunlu bir geçiş kapısı” olarak değil, çeşitli yollar arasından biri olarak bakılmaya başlandıkça sistemdeki yığılma doğal biçimde çözülür.
OKUL NASIL YENİDEN KIYMETLİ HALE GELİR?
Okulun yeniden kıymetli hale gelmesi, öğrenme süreçlerinin odağının yeniden “okul” haline gelmesi ile mümkün olur. Bugün öğrencilerin önemli bir kısmı, sınav merkezli yapı nedeniyle öğrenme süreçlerini okul dışında, özel kurslar ve dershaneler aracılığıyla sürdürmektedir. Bu durum, öğrencinin gözünde okulun anlamını azaltmaktadır. Önerilen model, bu durumu tersine çevirerek okulun değerini yeniden inşa eder.
• Modelde öğrencilerin okul içi başarı sıralamasına dayalı okul başarı puanlarının, üniversiteye geçişte doğrudan bir karşılık bulması, okulun önemini artıran ilk etmendir.
• 12. sınıfın üniversiteye hazırlık yılı olarak yeniden yapılandırılmasıyla öğrenciler, ilerlemek istedikleri alanlara göre derinleşmiş akademik içeriklere uygun bilgi ve becerileri doğrudan okul ortamında edinir. Böylece okul, üniversiteye hazırlığın merkezine yerleşen bir öğrenme ortamına dönüşür.
• Bu yapıyı tamamlayan unsurlar ise liselerde geliştirilecek akademik destek sistemleri, bireyselleştirilmiş öğrenme ortamları ve rehberlik mekanizmalarıdır. Öğrenciler hedeflerine okulun sunduğu olanaklarla ulaşabildikçe, özel kurslara duyulan ihtiyaç azalır, öğrenme motivasyonu ve okul aidiyeti artar. Sonuçta okul, yalnızca bilgi aktarılan bir yer olmaktan çıkar; öğrencinin kendini tanıdığı, yönünü belirlediği ve potansiyelini geliştirdiği dinamik bir öğrenme ekosistemi haline gelir.
Bu model, okulu yeniden öğrenmenin, rehberliğin ve geleceğe hazırlığın merkezi konumuna taşıyarak hem öğrencinin hem toplumun gözünde okulun kıymetini kalıcı biçimde artırır.
LİSELER İŞLEVİNİ NASIL GERİ KAZANIR?
Liselerin işlevini geri kazanması, onların yalnızca bir üst öğrenim kademesine geçişin aracı olmaktan çıkıp, öğrenciyi yaşama, üretime ve topluma hazırlayan bir kademeye dönüşmesiyle mümkündür. Bugün lise eğitimi, büyük ölçüde sınav başarısına indirgenmiş durumdadır. Öğrenciler için lise, kişisel gelişim ve yön bulma alanı olmaktan çok, yükseköğretim öncesi bir bekleme süreci olarak algılanmaktadır. Önerilen model, öğrencilerin yaşadığı anlam kaybını gidererek lisenin işlevini yeniden tanımlar.
• 11. sınıf sonunda okul başarı puanına göre meslek yüksekokullarına, ön lisans veya açık öğretim programlarına geçiş imkânı, lise mezuniyetine somut bir anlam kazandırır. Lise, bu düzenleme ile öğrencinin geleceğe doğrudan bağlandığı, karar aldığı ve yönlendirildiği bir evreye dönüşür.
• Modelin devamında, öğrencilerin lise sonrası dönemde eğitim, istihdam veya girişimcilik yollarından birine yönlendirilmesini destekleyen sistematik bir izleme ve rehberlik mekanizması devreye girer. Bu mekanizma, okul rehberlik servisleri ve yerel istihdam ofisleri arasında kurulan veri paylaşımıyla çalışır. Böylece mezun olan her gencin, okul sonrası süreci takip edilir; eğitimden kopuşlar azaltılır, genç işsizliğinin önüne geçilir.
• Aynı şekilde, mesleki ortaöğretim ile meslek yüksekokulları arasındaki geçiş hattı güçlendirilir. Meslek yüksekokulu programlarının, mesleki lise eğitiminin devamı niteliğinde bütüncül bir yapıya kavuşturulması; haftada bir gün akademik eğitim, dört gün işyeri temelli uygulama ilkesi mesleki eğitime ilişkin pek çok sorunu çözme potansiyeli taşımaktadır. Bu düzenleme, mesleki eğitimi yalnızca bir “ara çözüm” olmaktan çıkarır; güçlü bir istihdam köprüsü haline getirir. Sonuçta lise, yalnızca bilgi aktaran değil; öğrencinin kendini tanıdığı, yönünü belirlediği, üretime katıldığı ve yaşamla bağ kurduğu bir eğitim alanına dönüşür. Bu dönüşüm, liselerin işlevini yalnızca geri kazandırmaz, aynı zamanda onları öğrenciyi hayata hazırlayan en güçlü eğitim basamağı haline getirir.
-
13-10-2025

