Arama sonuçları

YURTDIŞINDAKİ TÜRK BİLİM İNSANLARI: PROF. DR. YILMAZ UYGUN

YURTDIŞINDAKİ TÜRK BİLİM İNSANLARI: PROF. DR. YILMAZ UYGUN

Yurtdışındaki yükseköğretim kurumlarında görev yapan Türk bilim insanlarını tanıtmak için TAF Network ile yaşama geçirdiğimiz Yurtdışındaki Türk Bilim İnsanları dizimizin bu haftaki konuğu Massachusetts Institute of Technology’de (MIT) çalışmalarını yürüten Prof. Dr. Yılmaz Uygun. 

Uygun akıllı robotlar üzerine çalışıyor. Uygun’a göre Türkiye’de üniversite ve sanayi ortak çalışmalar gerçekleştirebilmeli. Ayrıca inovasyon sisteminin de gözden geçirilmesi gerekiyor. Bunun için de yerli üretim, yerli sanayi çok önemli. Dışa bağımlı bir üretim ve  ekonomi gelişmekte olan ülkeler için sıkıntı yaratıyor. Çünkü yabancı sermaye risk gördüğü anda piyasadan çıktığı için ülke ekonomisinde sorunlar oluşuyor. Devlet, üniversite, şirket ve aracı enstitülerin birbirlerini besleyen bir ekosistem olması gelişmekte olan ülkelerin daha hızlı ilerlemesini sağlıyor.

Prof. Dr. Yılmaz Uygun ile röportajı TAF Network ekibinden Muhittin Maç pervinkaplan.com için yaptı.

Hocam, kendinizden biraz bahseder misiniz? Nerede başlıyor hikayeniz?

Almanya’da doğup büyüdüm. Üniversite eğitimimi Almanya’da Endüstri Mühendisliği’nde tamamladıktan sonra, yüksek lisansımı lojistik ağırlıklı mühendislikte yaptım. Doktora için Dortmund Üniversitesi ve Fraunhofer Enstitüsü’yle ortak çalışmalara başladık. Üretim planlama, üretim lojistiği, tedarik zinciri yönetimi alanları bu çalışmaların konularından bazılarıydı. Şirketlerle iç içe ve pratik olarak çalıştık. Amacımız, şirketlerden bir şeyler öğrenmek ve kendi yaptığımız çalışmalardan şirketlere katkı sağlamaktı. Bir zaman sonra çalıştığım bölümün sorumluluğunu verdiler. Beraberinde doktora çalışmaları da devam ediyordu. 2012 yılında doktoramı tamamladım. Bu arada da yine üniversitede sorumluluğumda olan bölümde çalışmaya devam ettim. Bir yandan post doktora için de imkanları araştırmaya başladım. Katıldığım konferanslar aracılığıyla Boston’daki arkadaşlarımla görüşmeye başladım. Onlardan da bilgi aldıktan sonra başvuru sürecimi hızlandırdım. 2013 yılının başlarında da MIT’ye yaptığım başvuruyu kabul ettiler. Sonra da büyük bir projeyi yürütmek için tekrar Almanya’ya döndüm.

Almanya’da başladığınız akademik serüvene geri dönmüşsünüz diyebiliriz.

Evet, bir bakıma öyle söylenebilir. Zaten ailem de Almanya’da yaşıyor. O bağlamda da burada bana bir profesörlük söz konusu oldu. 

Şu anda hangi alanda çalışıyorsunuz?

ABD’de başlayıp, burada devam ettirdiğim çalışma da dördüncü sanayi devrimi adı altında, otomasyonun bir üst basamağı olan akıllı robotlar diyebiliriz. Kendi kendini kontrol edip, işleri üstlenen robotlardan bahsediyoruz. Bilhassa yaptığım, buradaki sanayinin bu devrimdeki yerini ve şu anki aslında bir bakıma hazırlık statüsünü araştırmaya yönelik. Bunun için çeşitli yerlerle iletişime geçip, proje önerilerinde bulundum. ABD’de başladığım çalışma, ileri üretim teknolojilerini küçük şirketlere nasıl anlatabiliriz, bu sanayi devriminden faydalanmasını nasıl sağlayabiliriz diye. Aynı şekilde burada da Almanya ile buradaki sanayiyi araştırıp, kıyaslayıp bir bakıma iki ülkenin de yararına bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. 

Bu alanda çalışmaya nasıl karar verdiniz? Eğitim hayatınızın sizi nasıl şekillendirdiğinden biraz bahsedebilir misiniz? Sizi bu noktada motive eden ne oldu?

Makine mühendisliği ilgimi çekiyordu. Bölüm seçim aşamasındayken mesleki birçok danışmana “ne yapabilirim”, “ne edebilirim” diye konuştum. Üniversiteden öğretim görevlileri tırlarla üniversiteye gelip, bölümlerini tanıtırlardı. Kendi açımdan baktığımda, yabancı dile ve sosyal bilimlere de yatkındım. Bunların hepsini bir araya koyduğunuzda, içinde barındıracak bir şey bulabilir miyim diye düşünürken endüstri mühendisliğini seçtim. Sadece teknik konular olarak değil, işlerin yapılabilirliği/yönetilebilirliği açısından da çalışmalara açık bir alan olarak endüstri bölümünde devam ettim. Gelişmekte olan bir dal olarak lojistik alanına yöneldim ve bu alanda deneyimler kazandım. Mesleki olarak lojistik, teknik mi yoksa işletmeye mi kayacak şeklinde zaten çok belli değil, işte orada bir şeyler çevirebilirim diye düşünerek o yolda ilerlemek istedim.

ABD’ye kendi imkanlarınızla mı gittiniz yoksa önce bir burs ayarlayıp mı ilerlediniz? Bu süreçte neler yaşadınız?

Almanya’dan ABD’ye başvurdum. ABD vizeyi, belirli bir finansman sağlandığında veriyor. Ben post-doc vizesiyle gittim. Bunu alabilmek için ilk olarak üniversiteden bir kabul gerekli ve maddi imkanlar olarak bir güvence vermeniz gerek. Onun için ya ülkenizden finanse edileceksiniz ya da gittiğiniz okuldan bir burs ayarlayacaksınız. Ben Almanya’daki devlet bursuna başvurarak gittim. Aldığım bursla da gerçekten çok rahat ettim diyebilirim. Çünkü Boston çok pahalı bir yer. Ülkenin yaşam standartlarını göz önüne alarak devlet bursunu ona göre ayarlıyorlardı. Örneğin benim gittiğim bölgede emlak giderleri, ev kira fiyatları çok yüksekti. Aldığım bursu da Dolar/Euro değişimine göre ayarlayıp, zor durumda kalınmaması için devlet burs desteği de ona göre artırılıyordu. Aldığım burs iki yıl geçerliydi. Sonradan üniversitede yaptığım çalışmalar beğenildi ve onlar maaşa bağladılar. Bunlar kapıyı aralamak için ilk adımlar. Burs kabulünden sonra, aldığınız kabulle bu kapıyı aralıyorsunuz. MIT gibi kaliteli üniversitelere şirketler kendileri geliyor. Prestijli üniversitelerin finans sıkıntısı bulunmuyor. 

Eğitim hayatınızda yaşadığınız en büyük zorluk neydi? 

Benim eğitim hayatımda her üç senede bir değişim oldu.  Bu zamanlarda bir dönüm noktası yaşadım. Lise, üniversite, master ve doktora gibi süreçler ve ardından gelen yöneticilikle ilgili çalışmalar oluyor ve MIT ile çalışmaya devam ediyoruz. Şirketlerle beraber sorunları analiz edip, uygulamalı çalışmalara sanayiye yönelik çalışmalara katılıyorsunuz. Doktoraya geldiğinizde sözleşmeli araştırma personeli olarak geliyorsunuz. Yaptığınız çalışmalardan, bilimsel içerikler çıkarttığınızda bir seviyeye geliyorsunuz. Amerika’da sorunları biraz daha teorik bir şekilde çözmeye çalışıyorsunuz; ama burada bu yöntemler daha farklı uygulanmakta. Almanya’da doğan birinin gerçekten başka ülkelere alışma durumu biraz zor oluyor. Ama işler her yerde bir şekilde bir düzende yürüyor. Bir de Almanya’da Türk toplumunun yoğun yaşaması oraya alışma konusunda rahat ettiriyor. ABD toplumunda biraz daha fazla Arapların etkisi görülüyor. Buna alışmak biraz zor oldu ve çok ciddi şekilde farklılıklarla karşılaştım. Adapte olma süreci biraz zor oluyor.

Çalışma konularınızın ülkemizde de ilerlemesi için ne gibi eksiklikleri gidermemiz gerekiyor? 

Çok farklı alanlarda değişiklikler gerekli. Her ülkeden bir şeyler öğreniyoruz sonuçta ve her ülkenin de birbirlerine yakın olduğu bazı kriterler var. Temel konu en büyük potansiyel olarak üniversite ve sanayinin bir araya gelmesidir. Tek yönlü bir sistem var. Üniversiteden mezun olup şirkete girmek, mesela. Bunu nasıl çift yönlü yarar sağlama haline getirebiliriz? Şirketlerin de üniversitelerle bir araya gelip bir ders planı çıkartabilmesi gerekiyor. Şirketler üniversitelere nasıl yeterlilikte eleman istediklerini bildirmeli. Üniversite elemanı eğitiyor; ama çok teorik ve çok genel eğitiyor. Araştırmacılar, öğrenciler seviyesinde ortak çalışmalar yapılması gerekiyor. Küçük ve orta ölçekli şirketler büyük şirketlere göre araştırma ve geliştirmeye çok para ve zaman ayıramıyorlar. Üniversitelerin destekleri önemli bir boyut kazanıyor. Bir bakıma gelişmekte olan ülkelerin diğer ülkelerden farkı inovasyon gücüdür. İnovasyon sistemini gözden geçirmek gerekiyor. Bir de yerli üretim, yerli sanayi de çok önemli. Dışa bağımlı bir üretim ve ekonomi gelişmekte olan ülkeler için zorluk çıkartıyor ve yabancı sermaye risk gördüğü anda piyasadan çıktığında ülke ekonomisinde sorunlar çıkmaya başlıyor. Sonuçta, devlet, üniversite, şirket ve aracı enstitülerin birbirlerini besleyen bir ekosistem olması gelişmekte olan ülkelerin daha hızlı ilerlemesini sağlıyor.Yeni bir şey bulunduğunda piyasayı biz belirlemiş oluyoruz ve bu yönde bir şeyler yapılmalı diye düşünüyorum.

Yurtdışı laboratuvarlarda çalışmak isteyen gençlere önerileriniz neler olur?

Doktora çalışmasının, konuyla da ilgili olarak gitmek istediğiniz üniversitede trend bir konu olması gerekiyor. Çalışılan konuya nasıl katkı sağlarım, nasıl daha ileriye götürürüm imajı, başvurduğunuz yerin sizi değerlendireceği önemli bir kriterdir. Yaptığınız çalışmanın yeni bir çığır açması, yeni bir şeyler getirmesi özellikle gelişmiş ülkelerin üniversitelerinde önemli bir beklentidir. Ayrıca, başvurunuzu değerlendiren kişilere sizin yerinize düşünmesi için fırsat vermek yerine, siz seçtiğiniz konuda yapacaklarınızı ve hedeflerinizi nokta atışı yaparak ifade ederseniz, değerlendiren kişiler için daha önemli bir çıktı ve yorum sağlayacaktır.

Röportajımızın son bölümü 5 kısa soru cevaptan oluşuyor. 

• Sizi en çok ne heyecanlandırır?
o Yenilikler.
• Heyecanınızı ne öldürür?
o Herkesin gittiği yoldan gitmek.
• Hangi mesleği yapmak istemezsiniz?
o Siyaset
• Hayatınızda örnek bir rol modeliniz var mıdır?
o Dormund’daki profesör hocam diyebilirim.
• Hayat felsefenizi hangi slogan/cümle özetler?
o Fırsatları iyi değerlendirme, zorluklardan kaçmama ve onların üstesinden gelme

Prof. Dr. Yılmaz Uygun ile bu röportajı pervinkaplan.com için TAF Network ekibinden Muhittin Maç yaptı.

16-02-2017


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş