Arama sonuçları

ERG: MEB, özel okul öğretmenlerine bütçeden pay ayırmıyor

ERG: MEB, özel okul öğretmenlerine bütçeden pay ayırmıyor

ERG’nin MEB bütçesine yönelik çalışmasında kamunun eğitim harcamalarının düşük olduğu ve bunun eşitsizlik getirdiği vurgulandı. Özel okul öğretmenlerine bütçeden pay ayrılmadığına dikkat çekildi.

BirGün'den Mustafa Kömüş'ün haberine göre, Eğitim Reformu Girişimi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2022 bütçesine ilişkin bir arka plan çalışması hazırladı. Çalışmada MEB’in bütçesinin yetersizliğine dikkat çekilirken önceki yıllarla karşılaştırmalar yapıldı. OECD ülkeleri içinde sosyal kapsayıcılık endeksinde 78 ülkede 59’uncu olduğuna vurgu yapıldı.

ÖZEL OKUL ÖĞRETMENLERİ

Çalışmada MEB bütçesinde özel okul öğretmenleri için hiçbir kaynak ayrılmadığı aktarıldı. Bu konuyla ilgili şunlar denildi: “Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda da kendilerine yönelik bir düzenleme getirilmeyen özel okul öğretmenleri bu resmin içinde yer almıyor.”

ÖZEL OKULLAR DAYATMA YAPIYOR

Özel okullarda görev yapan fen bilimleri, bilim teknolojileri ve sınıf öğretmeni üç kişi ERG’ye bu duruma ilişkin konuştu. Öğretmenler sırasıyla şunları aktardı:
Fen bilimleri öğretmeni: “Taban ücret uygulaması olmadığı için birçok okul asgari ücret civarında ücretler veriyor. Kıdeme dayalı ücretlendirme yapılmadığı için 15 yıllık öğretmenlerle yeni mezun öğretmenler 1000 TL gibi ücret farklarıyla çalışıyorlar.”

Bilişim teknolojileri öğretmeni: “Meslek Kanunu gelse de gelmese de özel okullar örnekleri mevcut bir şekilde kendi istediği ücreti öğretmene dayatıyor. Ülke ekonomisi göz önünde bulundurduğumuzda kredi kartı kullanmayan, kredi ödemesi olmayan birey sayısı bir elin parmakları kadar. Bu durumda öğretmen de boyun eğmek zorunda kalıyor. Önemli olan kanunu çıkarmak değil, bu kanunu çıktığında kabul ettirebilmek.”

Sınıf öğretmeni: “Hiçbir güvence olmaksızın anlık şartlara bağlı çalışıyoruz. Bu belirsizlik durumu adaletle de bağdaşmıyor. Aynı hizmeti üreten iki grubun farklı koşullarda, çok farklı güvence şartlarında çalışıyor olması başlı başına kabul edilir bir durum değil.”

Çalışmada 2017 verilerine göre Türkiye’nin kamu eğitim harcamalarında OECD ülkeleri içinde sondan ikinci sırada olduğu ifade edildi. Bu durumun eşitsizliğe neden olduğu belirtilirken şunlar denildi:

“Eğitime ayrılan kamu kaynaklarının azalması, nitelikli eğitimin sağlanabilmesi için kamu kaynakları harici kaynakların eğitimin finansmanındaki payının artmasını gerektiriyor. Hanehalkının eğitim harcamalarına katkısının artması, haneler arası gelir eşitsizliklerinin eğitimi etkilemesine neden oluyor. Ailelerin eğitim harcamalarının payının artması ise okullar arasında bir eşitsizlik doğurabiliyor, okulun bulunduğu çevre ve öğrenci ailelerinin gelir durumları önemli bir hâle geliyor. Eğitime ayrılan kaynakların dağılımının yaratabileceği eşitsizliklerin önüne geçebilmek için ise kaynakları ve bu kaynakların dağılımını takip etmek önemli bir sorumluluk olarak karşımıza çıkıyor.”

2016’dan bu yana merkezi yönetim bütçesinden MEB bütçesine ayrılan payın azaldığı ifade edildi ve şunlar aktarıldı: “Eğer 2018-2020 yılları arasındaki arasındaki yüzde 12 seviyesi bu yıl da korunabilseydi, MEB 2022 bütçesi yaklaşık 19 milyar TL daha fazla olacaktı. Bu miktar neredeyse tüm öğrencilere bir eğitim yılı boyunca okul yemeği verilmesini sağlayacak büyüklükte.

Merkezi yönetim bütçesi bir pasta gibi düşünülürse, bir alana verilen dilimin büyümesi diğerlerininkinin küçülmesine neden oluyor. Çocuğun üstün yararı için sağlık hakkı da eğitim hakkı gibi çok önemlidir. Bu iki hak alanının kamu kaynakları için rekabete girmesi kabul edilemez.”

“OECD tarafından sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan öğrenci çeşitliliğinin yüksek olduğu okulların sosyal olarak daha kapsayıcı olduğunu belirtiliyor” denilen çalışmada “PISA 2018 sonuçlarına göre hazırlanan sosyal kapsayıcılık endeksinde Türkiye 78 ülke arasında yüzde 67 ile 59’uncu sırada. OECD ortalamasının yüzde 75,7 olduğu sosyal kapsayıcılık endeksinde, yüzde 91,4 ile Norveç ilk sırada yer alırken, yüzde 49 ile Peru son sırada yer alıyor. PISA sonuçlarını daha iyi anlayabilmek için bir karşılaştırmaya daha gidebiliriz: PISA 2018’de OECD ülkeleri arasında en yüksek ortalama okuma puanına (523 puan) sahip Estonya aynı zamanda ekonomik, sosyal ve kültürel durum endeksinin üst çeyreğindeki öğrenciler ile alt çeyreğindeki öğrenciler arasındaki okuma performansı farkının düşük (61) olduğu ülkelerden. Türkiye’de ise ortalama okuma puanı ise 466, belirtilen iki grup arasındaki fark 76 puan.”

05-04-2022


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş