Arama sonuçları

Eylül ayına kadar müzik üniversitesi kurulacak

Eylül ayına kadar müzik üniversitesi kurulacak

Eylül ayına kadar müzik üniversitesi kurulacak. YÖK, Türkiye’de konservatuvarların dışında müzik üniversitesi kurulması kararını aldı. Müzik üniversitesi için kuruluş tarihi olarak da eylül ayı belirlendi. Türkiye’de 34 konservetuvar bulunuyor.

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanlığınca, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın himayesinde kurulacak "müzik üniversitesi" için ilk adım olarak arama konferansı YÖK Konferans Salonu'nda düzenlendi. Konferansa, üniversitelerin müzik ve sahne sanatları fakülteleri ile eğitim fakültelerinden müzik ve müzik eğitimi bölüm başkanları, akademisyenler, konservatuvarlarda alanında çalışma yapan sanatçı ve öğretim elemanları ile Türk din musikisi ile ilgili bölümlerden öğretim elemanları, Milli Eğitim ve Kültür ve Turizm bakanlıklarından bürokratlar ile ilgililer katıldı.

35’İNCİ KONSERVATUVARI  KURMUYORUZ

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Kalın, müzik üniversitesi kurulmasına ilişkin şöyle dedi: "Türkiye'de şu anda 34 konservatuvar var. 35'inci konservatuvarı kurma çabası değil. Hedefimiz asla bu olmamalı. Bunun çok daha ötesinde, adeta Türkiye'de müzik eğitimi ile ilgili yeni bir paradigmanın başlangıcı olarak görmeliyiz. Bunu yapabilecek imkan ve kabiliyetlere sahip olduğumuza inanıyorum." Kalın, geçen yıl Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Ödülleri Töreni'nde Erol Parlak'ın yaptığı konuşma ve çağrı üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuyu sahiplenerek müzik üniversitesi kurulması sürecini başlattığını hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile dün konuya ilişkin görüştüğünü aktaran Kalın, "Kendisinin konuya olan ilgi, alakası ve heyecanı en üst düzeyde devam etmektedir." dedi.

MÜZİK TARİHİMİZDE DÖNÜM NOKTASININ EŞİĞİNDEYİZ

Kalın, müzik üniversitesi kurulmasına ilişkin başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, herkesin çok büyük beklentilerinin olduğunu dile getirerdi. Kalın, "Biraz abartı gelebilir ama zannediyorum öyle değil, en azından müzik tarihimizde çok önemli bir dönüm noktasının eşiğindeyiz aslında" dedi.

MÜZİK EĞİTİMİNDE YENİ BİR SAYFA AÇILIYOR

Türkiye'de, Darülelhan'ın kuruluşunun üzerinden yaklaşık 100 yıl geçtiğini ifade eden Kalın, ancak müzik geleneğinin devam ettirilmesinin çeşitli safhalarına bakıldığında müzik üniversitesi ile birlikte yepyeni bir sayfanın açılacağına canı gönülden inandığını söyledi.

Bazı hocaların üniversite konusunda bazı önerilerinin, serzenişlerinin, eleştirilerinin olduğuna işaret eden Kalın şunu söyledi: "Acaba yapabilir miyiz? Şu ana kadar konservatuvarlarda ya da müzik eğitim fakültelerinde veya bölümlerinde yapabildik mi de şimdi bunu üniversite bünyesinde yapabileceğiz?' diye çeşitli soruların olduğunu biliyorum."

KÜLTÜR VE MÜZİK ALANINDA YENİ  SAYFALAR

Genel Sekreter Yardımcısı Kalın, milletin tarihi dikkate alındığında, son 10-15 yılda yaşananların düşünüldüğünde "yapılamaz" denilen birçok şeyin yapılabildiğini gördüklerine dikkati çekerek, şunları söyledi:

"Müzik ve kültür alanında da yepyeni bir sayfanın açılmasının mümkün olduğuna inanıyorum.Türkiye'de kültür ve irfan alanındaki sorunlardan biri, kendi ben bilincimizle ilgili bir farkındalık içinde olmamamızdan kaynaklanıyor. Aslında coğrafyası çoğu zaman farkında olunmadığı için başkalarının eserlerine ilgi duymak ya da onlar üzerinden kendimizi kötülemek gibi bir bedbinlik içinde olunabiliyor. Ama artık bu dönemi geride bırakmalıyız diye düşünüyorum."

EVRENSEL SANATTAN GERİ DEĞİL

Kalın, kültür, irfan, sanat, müzik derinliği dikkate alındığında Balkanlar'dan Orta Asya'ya kadar uzanan bir geniş coğrafyada bin küsur yıldır üretilen kültürün, sanatın, bugün dünyada "evrensel kültür/sanat" diye takdim edilen kültür ve sanat ürünlerinden hiçbir geri tarafının olmadığını söyledi. Kalın, burada temel sorunlardan birinin yerel ve milli olan ile evrensel arasındaki ilişkiyi doğru kuramamak olduğunu belirtti.

Kalın, şöyle konuştu:

"Kültürümüz, müziğimiz, sanatımız, türkümüz, horonumuz, zeybeğimiz gibi düşündüğümüzde bunların çok yerel, milli şeyler olduğunu ama başka kültürlerin ürettiği sanat formlarının evrensel olduğu gibi bir garip dikotomiler dünyası içerisinde bazen yaşayabiliyoruz. Halbuki ben Vivaldi'yi, Bach'ı da çok severim, çok keyif alarak dinlerim. Bethoven'ı Mozart'ı da çok severek dinlerim. Ama onlar da son tahlilde, kendi toplumlarının, kendi tarihi tecrübelerinin, kendi zamanlarının ürünü olarak ortaya çıkmış sanat ürünleridir. Onlara ilave bir evrensellik atfetmek öncelikle bir kere sanat tarihini, kültür üretim biçimlerini doğru okumamaktadır.

Bizim kendi müziğimiz de ister Dedeefendi, ister Itri, ister Neşet Ertaş olsun, ister Aşık Veysel olsun bu coğrafyanın toprağı ile teneffüs edilmiş, bu insanın kalbi ile aklı ile ortaya konmuş bir sanat eseri olarak onun da aynı anda hem yerel ve milli hem de evrensel bir yönünün olduğunu mutlaka dikkate almak durumundayız. O yüzden bizim müziğimizin bir tınısını ya da sanatımızın, bu hattır, ebrudur, başka bir sanat dalıdır, bir tınısını duyduğu zaman, bir esintisini aldığı zaman, insanlar dünyanın neresinde olursa olsun bir şeyler hissedebiliyorsa orada zaten bir evrensellik boyutunu yakalamışız demektir."

TASAVVUR OLMADAN MESAFE ALINMAZ

Erol Parlak'ın Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yaptığı konuşmada " bir müzik medeniyetidir." dediğini aktaran Kalın, bu cümlenin üzerinde ısrarla durulması gerektiğini vurguladı. Bunu yaparken Türk müziğinin zenginliğini ve enginliğini keşfedecek ve yeni nesillere aktaracak enstrümanların, mekanizmanların da ortaya konulması gerektiğine işaret eden Kalın şöyle dedi: "Ama bunun için önce işin ruhunu doğru anlamamız gerekir diye düşünüyorum. Yani bir tasavvur olmadan, bir kültür, irfan, medeniyet felsefemiz olmadan ister müzik, ister görsel ya da plastik sanatlarda bir mesafe almamız mümkün olmaz."

İSLAM’DA MÜZİK VAR MI?

"İslam'da müzik var mı?" yönündeki tartışmaların yaşandığını ancak bunların artık geride kaldığını dile getiren Kalın sözlerini şöyle sürdürdü. "Müzikalitesi olmayan bir İslam medeniyetinden bahsetmek mümkün değil. Yani ezanın okunmasından, Kur'an'ın tilavetine, bir çocuk doğduğunda kulağına okunan ezandan, ilahilere ve oradan halk müziğine ve diğer müziklere kadar müzik hep bizim medeniyetimizin merkezinde olmuş bir sanat dalımız."

PICASSO HAT SANATINI GÖRÜNCE

Picasso'nun hat sanatını gördükten sonra, "Burada çok başka bir sanat felsefesi var" diyerek özellikle hat sanatındaki negatif mekan kavramı üzerine çok önemli çıkarımlar yaptığının rivayet edildiğini dile getiren Kalın şunları söyledi: "Bu etkileşimler aslında bizim sanat kültür derinliğimizin ortaya konulması açısından çok büyük önem arz ediyor. Yerli ve milli olan ile evrensel olan arasındaki ilişkiyi doğru kurabilmek bu çalışmanın da tasavvur düzeyindeki en önemli katkılarından biri olacaktır. Türk müziği, Batı müziği, sanat müziği, halk müziği, çok sesli, tek sesli müzik vesaire gibi kısır tartışmaları artık büyük oranda geride bıraktık ama muhasebesini yapıp geleceğe dönük bunlardan çıkartacağımız derslerle ilerlememiz gerekiyor. Bu bize umarım Türk müziğinin kendi dilini inşa etme imkanını da sağlayacaktır."

MEB MÜFREDATTA YER VERİYOR

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) müfredatın yeniden yapılandırılmasıyla ilgili yürüttüğü çalışmaya da değinen Kalın şöyle dedi. "Özellikle orada müzik eğitimi ile ilgili de önemli bir çalışma yapıldı. O konuda güzel bir çalışma ortaya koydular. Bu işin ilkokuldan başlaması gerekiyor. İlk, orta, lise eğitimi ile beraber bizim gençlerimizi öğrencilerimizi iyi bir müzik eğitimine kavuşturmamız gerekiyor. Oradan seçilecek, serpilecek gençlerle müzik üniversitesi ve diğer kurumlarımız daha da güçlenerek devam edeceklerdir. Arama konferansındaki tüm görüşler çok önemli olacak. Cumhurbaşkanımızın beklentisinin de bu olduğunu biliyorum. Kendisine bu toplantının sonuçları ile ilgili güzel haberler vermeyi ben de en kısa zamanda arzu ediyorum. Zira kendisi söylediği bir işin de takipçisi olan siyasi liderdir. Siyasi hayatının en önemli ilkelerinden birisi 'takip et'tir. Bir şeyi hedef olarak koyup 'hadi yapın' demek yetmiyor. Onu takip etmek, neticelendirmek zorundasınız. Bu konuda onun desteğinin de bu projenin arkasında tam olarak bulunduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum."

YENİ ÇALIŞTAY İSTANBUL’DA OLACAK

YÖK Başkanvekili Safa Kapıcıoğlu ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın süreci başlatan talimatlarından sonra müzik üniversitesi ile ilgili çalışmalara başladıklarını anlattı. Türkiye'de müzik eğitimi veren 3 farklı akademik yapı bulunduğunu bildiren Kapıcıoğlu, bunları konservatuvarlar, müzik bölümleri ve eğitim fakültesi bünyesinde bulunan müzik eğitimi bölümleri olarak sıraladı.

Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı güzel sanatlar liselerinin müzik bölümlerinin de eğitimler verdiğine işaret eden Kapıcıoğlu, "YÖK bünyesinde konservatuvar sayımız 34, güzel sanatlar fakültelerindeki bölüm sayımız 32 ve müzik öğretmeni yetiştiren eğitim fakültesi sayımız da 24" dedi.

YENİ ESERLER BESTELENECEK

Arama konferansı ile kurulması planlanan müzik üniversitesi ile bu alanda yeni yeteneklerin yetiştirilmesi, yeni eserlerin bestelenmesi, yapılmış eserlerin tüm varlığı ile günümüzde ifade bulması ve kaliteli yorumcularla bir araya gelmenin amaçlandığını ifade eden Kapıcıoğlu şöyle dedi: "Artık bu alanda da pek çok alanda da yeni kavramlar üretip bunu akademi, kültür ve sanat camiasına hediye etmemiz gerekiyor."

Kapıcıoğlu, önümüzdeki ay İstanbul'da çok daha geniş kapsamlı bir çalıştayla bir araya gelmeyi hedeflediklerini belirtti. YÖK yetkilileri, müzik üniversitesinin bu yılın eylül ayına kadar kurulmasının amaçlandığını bildirdi.

Bu blog AA abonesidir

 

05-04-2017


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş