Arama sonuçları

Nasıl bir üniversite? Hangi değişiklikler öngörülüyor?

Nasıl bir üniversite? Hangi değişiklikler öngörülüyor?

Nasıl bir üniversite? Hangi değişiklikler öngörülüyor? Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu tarafından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sunulan ‘Yükseköğretim Reformu Cumhurbaşkanlığı Politika Belgesi Taslağı’ nasıl bir üniversite modeli öngörüyor? Taslağın kamouyuna yansıyan bazı bölümlerine göre üniversitelerde akademinin dışından yapılacak atamalarla oluşturulacak bir konsey getirilmesi düşünülüyor.

Peki başka hangi değişiklikler yükseköğretim kurumlarını bekliyor. Eğitim Sen taslak ile ilgili hazırladığı açıklamada üniversitelerin reforma değil, özgürlük ve demokrasiye ihtiyacı olduğunu belirtiyor. Taslağın daha önce de birçok kez tartışılan ve vazgeçilen modelleri gündeme getirdiği belirtelen açıklamada şunlara yer veriyor.

NASIL BİR ÜNİVERSİTE? HANGİ DEĞİŞİKLİKLER ÖNGÖRÜLÜYOR?

Üniversite yönetimlerinde konseyler oluşturulması, bu konseylere dışardan atamaların yapılması öngörülüyor. Uzun süredir kamu yöneticilerinin atamalarındaki sadakat ve itaat arayışının uzantısı olan, yakın zamanda banka yönetimlerine yapılan atamaların örneklerini üniversitelerde de göreceğimizin habercisi olan bu sistem, üniversite yönetimlerindeki pervasızlığı, hukuk tanımazlığı, güç sarhoşluğunu arttıracak.

ÜNİVERSİTE YÖNETİMLERİ KONSEYLER İLE KİMLERE AÇILACAK?

Üniversite bileşenlerine kapatılan yönetimsel süreçlerin, sadece sahip olduğu para gücü nedeniyle çeşitli kişilere açılması iktidarın üniversitelere bakışının özetidir. Elinde çekiç olanın her şeyi çivi sanması gibi, yeni rejim her yerde para, güç ve sadakat görmek istemektedir. Ancak bu durum, hem üniversitelerin hem de toplumun geleceği için fazlasıyla yıkıcı olacaktır.

ÖZEL ÜNİVERSİTELER İLE TİCARİLEŞME

Vakıf üniversiteleriyle ticarileştirilen yükseköğretim sistemine şirket üniversiteleri eklenmek isteniyor. Bilindiği üzere vakıf üniversiteleri kanunla kurulan ve kâr amacı gütmemesi gereken üniversitelerdir. Ancak bu üniversitelerin kamu yararından çok kendi maddi çıkarlarını düşünüyor olmaları, birer şirket gibi hareket etmeleri üniversite niteliğini ortadan kaldıran temel unsur olmuştur. Üstelik akademisyenlerine sokakta reklam broşürü dağıttıran, öğrencilerini müşteri gibi gören bu üniversitelerin sayısı da kasıtlı biçimde arttırılmıştır.

ŞİRKET ÜNİVERSİTELERİ KURULACAK

Şimdi de vakıf üniversitelerinde sorun yaşıyoruz, doğrudan “şirketler üniversite kursun” açılımının yapılması büyük bir aldatmacadır. Çünkü Türkiye’de demokrasinin ve evrensel hukuk normlarının ortadan kaldırılmasının yanı sıra akademinin güvencesiz istihdamıyla, makbul görülmeyen akademisyenin işten atılması ya da susturulmasıyla, akademik çalışmaların üzerindeki baskı ve denetim mekanizmalarıyla politik güvencesizlik inşa edilmiştir. Hâlbuki iş güvencesinin olmadığı yerde düşünce ve ifade özgürlüğünün olamayacağı çok açıktır. Kamusal finansmanın olmadığı yerde patron neyi makbul görürse onun üretileceği de çok açıktır. Bu nedenle üniversitelerde kurumsal özerklik, iş güvencesi, kolektif yönetim ve denetim, akademik özgürlük olmazsa orası üniversite olmaz, şirket olur. Bu gerçek asla unutulmamalıdır.

BÖLGESEL MESLEKİ EĞİTİM ÜNİVERSİTELERİ NEDİR?

Kurulmak istenen “Bölgesel Mesleki Eğitim Üniversiteleri” de bu anlayışın devamı niteliğindedir. Getirilmek istenen bu model ile tamamen sermayenin ihtiyaçlarına göre şekillenen birer mesleki eğitim programına dönüştürülecek bölümler ve sermayenin kâr arzusunun belirlediği iş gücü ihtiyacını yetiştirecek meslek okulları yaratılması hedeflenmektedir. Sektörel destekçilik maskesi altında sunulan anlayış̧,  üniversiteleri sermayenin eline teslim etme anlamına gelecektir. Bu şekilde ilgili programın finansmanının “sektörel destekçi” firmalar tarafından yapılması hedeflenmektedir. Kamusal finansman yerine piyasaya terkedilen programın yapısının da işletmeler tarafından belirleneceği açıktır. Bu yapı, üniversiteleri işletmeye dönüştürme mantığının parçasıdır. Üniversiteler işletme değildir ve üretim süreçleri ile üretilen hizmetlerin topluma sunuluşu metalaşma mantığı içinde ticari amaçlı olmamalıdır.  

UZAKTAN EĞİTİM VE AÇIK ÖĞRETİM SİSTEMİ

Cumhurbaşkanlığı politika belgesinden anlaşıldığı kadarıyla uzaktan eğitim ve açık öğretim sistemi daha fazla üniversiteye yayılmak istenmektedir. Belli ki salgın dönemi ve istisnai olması gereken uzaktan eğitim modeli, kâr arayışları içerisinde daha fazla yaygınlaştırılmak istenmektedir. Ancak, uzaktan eğitim sisteminin çok sayıda olumsuz sonuçları bulunmaktadır. Uzaktan eğitim, üniversiteyi sadece müfredata dayalı derslere ve bunların sonunda diploma veren bir kuruma indirgemektedir. Öğrencilerin sosyalliğini, üniversitenin farklı biçimlerde kolektif öğrenme süreçleri olduğu gerçeğini ve tarihiyle, değerleriyle, bileşenleriyle özgür düşüncenin yeşereceği bir mekân olarak üniversite fikrini yok saymaktadır. Ayrıca uzaktan eğitim sistemi kadın öğrencilerin kamusal ortama katılmasının önünde yeni bir engel teşkil edecektir.   Diğer taraftan YÖK’ün açık erişime açtığı YÖK Dersleri Platformu intihal skandalıyla da gündeme gelmiştir. Hâlihazırda üniversite eğitiminin sorunlarına çözüm bulmak yerine uzaktan eğitim ve açık öğretim sistemini “yaygınlaştırmayı” önermenin üniversite açısından da toplum açısından da mezun sayılarını artırmaktan başka bir işe yaramayacağı açıktır.

REKTÖRLER GÜÇ SARHOŞLUĞU İÇİNDE

Kısacası, üniversiteler tarihinin en kötü dönemini yaşamaktadır. Üniversiteler bugün Cumhurbaşkanı tarafından atanan rektörlerin güç sarhoşluğuyla yönetilmektedir. Ancak üniversite bileşenlerinin sesini duyurabileceği imkânlar kısıtlı da olsa hala bulunmaktadır. Üniversiteler ve YÖK akademisyenlerin, idari ve teknik personelin, taşeron işçilerin, öğrencilerin haklarını yok saymaktadır. Üniversitelerin ve yöneticilerinin adları adaletsizlikler, haksızlıklar, hukuksuzluklarla anılır olmuştur. Ancak bu gidişat ilelebet sürmeyecektir!

08-07-2020


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş