Arama sonuçları

Okul öncesinde din eğitimi: Eğitimciler ne dedi?

Okul öncesinde din eğitimi: Eğitimciler ne dedi?

Milli Eğitim Şurası’nda Genel Kurula getiren ek madde ile okul öncesinde din eğitimi kararının alınmasına eğitimcilerden tepki var. Eğitimciler Şura öncesinde yaptıkları açıklamalarda  okul öncesi eğitime “din eğitimi” kararının getirilmek istendiğini belirterek, , okul öncesinde din eğitiminin uygun olmadığını dile getirmişti.

Ancak Genel Kurul’a ek madde olarak gelen ve oy çokluğuyla kabul edilen maddelerden birisi okul öncesi eğitime “din ve ahlak bilgisi eğitimi” getirilmesi yönünde karar oldu. Bu karar komisyonlarda gündeme getirilmek istenmiş ama karşı çıkılmıştı.

Peki  okul öncesi eğitime ‘din eğitimi’ getirilmesi doğru mu? Eğitimciler, okul öncesi eğitimde din eğitimine ne diyor?

OKUL ÖNCESİNİN SORUNU ‘DİN’ EĞİTİMİ Mİ?

ODTÜ Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Soner Yıldırım:

Okul öncesinin tek problemi sanki dini eğitim. Başta erişim, düşük okullaşma oranları, eğitimin ücretli olması gibi o kadar çok sorunu varken, biz din eğitimini tartışıyoruz. Okul öncesi yaş grubu için soyut kavramlar uygun değil. Biz okul öncesi eğitimin gerektirdiği özgüven, özbeceri başta olmak üzere kazanılması gereken yeterlilikleri bile çocuklara kazandıramıyoruz. Bu yeterlilikler ki, çocukların ömür boyu kullandığı gelişim özellikleri. Bunlarla ilgili kaygılar konuşulmalıyken, vurgunun din eğitimine gelmesi çok acı. 1.5 yıl uzatan eğitim yaptık, bu kadar problem yaşandı. Biz yeni bir okul, yeni bir öğretmen yetişirme, yeni dünyanın yeterlilikleri gibi konuları bile konuşamıyoruz. Üstelik komisyonda kabul edilmeyen bir madde genel kurula ek olarak getiriliyor. Bundan sonra ne olacak göreceğiz. Bakalım bakanlık hangi kararları öncelikli olarak yaşama geçirecek.

Okul öncesinde din eğitimi için gerekçe olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararına gerekçe olarak gösterenlere gelince; devlet din eğitimi verir diyor ama bir dinin eğitimini verir demiyor. AİHM, çocuğumuza zorunlu dini eğitim aldırmak sorunda değilsiniz de diyor. O zaman din eğitimi aldırmak istemeyenlere zorla din eğitimini de vermesinler.

SADECE KORKU YARATIRSINIZ

Bahçehir Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Şimşek:

Okul öncesi eğitimde erişim bir sorun. Üstelik ücretsiz olması gereken, temel eğitimin içinde yer alması bu yüzden de ücretsiz olması gereken bir eğitim. Madem okul öncesi eğitimi o kadar önemsiyorsunuz okullaşma oranlarını artırın. OECD ülkeleri arasında okullaşma oranı en düşük ülkeyiz. Aileler, bu eğitimi kendi ceplerinden karşılıyor. Bunları çözmek varken, o yaş grubuna kesinlikle uygun olmayan bir eğitimi okul öncesi eğitimin içine koymak ne büyük bir hata. Okul öncesi yaş gruplarına soyut kavramlar uygun değil, Cennet, cehennem, Allah gibi kavramları çocuk anlamlandıramaz. Sadece korku verir, çocukları terörize edersiniz.

KATILIMCILAR DOLGU MALZEMESİ YAPILDI

Eğitim İş Genel Başkanı Kadem Özbay:

Milli Eğitim Bakanlığı'nın 7 yıl sonra topladığı Milli Eğitim Şûrası, bizim tam da organizasyon öncesi dile getirdiğimiz kaygıları gerçeğe büründürmüştür. Dostlar alışverişte görsün tadında görüş alınan Şûra, deklare edilen gerici kararlarla iyi niyetli katılımcıların dolgu malzemesi yapıldığını da, en başından karanlık bir ajandayı ilan etmek için düzenlendiğini de ispatlamıştır.

Bir sendikadan çok iktidarın eğitimdeki sesi olan ve bunun ödülü olarak da yönetici kadroları üyeleri arasından seçilen Eğitim Bir-Sen, okul öncesi eğitimde din, ahlak ve değerler eğitimi derslerinin verilmesini gündeme getirmiş, Milli Eğitim Bakanı'nın onayı ve genel kuruldaki çoğunluğun oyuyla bu gerici öneri kabul görmüştür.

KENDİ İŞLEYİŞİNE BİLE AYKIRI

Üstelik oldu bittiye getirilen bu karar, şûranın kendi işleyişine bile aykırı biçimde dayatılmıştır. Bilindiği üzere; Şûralardaki işleyiş, önce komisyonların çalışmaları ardından komisyondan geçen maddelerin genel kurulda görüşülmesi ve oylanması üzerinedir. Oysa bu madde komisyonda “gündem dışı” denilerek kabul edilmemişti. Komisyonda reddedilen bir maddenin şûranın genel kurulunda görüşülmesi teammüllere ve şuranın işleyişine aykırıyken, Eğitim Bir-Sen'in genel kurulda aynı öneriyi "Öğrenciler ve veliler istiyor" diyerek sunmasının ardından Bakan Özer'in onayıyla bu teklif, onay almıştır.

"4-6 yaş arası çocuklar böyle bir şeyi nasıl ister? Bu talebi ileten hangi veliler ve bu talepleri nereye iletmişler?" gibi basit soruları bile kendine sormaktan aciz bir çoğunluk, tam da şûranın karanlık ajandasına tabi olarak el kandırıp indirmiş ve bu rezil teklifi oy birliğiyle kabul etmiştir.

DİYANET’İN AÇIKLAMASININ ARDINDAN

Şûra'nın toplanmasından yaklaşık bir hafta kadar önce Eğitim-İş olarak bu tehlikeye dikkat çekmiş, uyarılarda bulunmuştuk. Bu Şûranın, Diyanet'in ‘4-6 yaş arası çocuklara din eğitimi vermeliyiz’ açıklamasının ve 2022 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'nda okul öncesi için "esnek zamanlı ve alternatif erken çocukluk eğitim modelleri oluşturulacak" ilanının hemen sonrasında toplanıyor olmasının manidar olduğuna vurgu yapmıştık.

OKUL ÖNCESİ İÇİN GERİCİ YOL DÖŞENİYOR

"Okulöncesi eğitim ile ilgili gerici bir yol döşeniyor. Bunun hazırlığı var" demiştik. Diyanet'n Kuran Kurslarının okulöncesi eğitim kurumu gibi gösterilme tehlikesine dikkat çekmiştik.Şimdi geldiğimiz noktada saydığımız tüm bu kaygıların haklı olduğunu ve müsamereden hallice olan şûranın tam da bu nedenle toplandığını görüyoruz. Şûra'daki "Okul öncesi eğitimde STK'larla işbirliği" vurgusu da bu alandaki gericileştirmenin sadece Diyanet ile sınırlı kalmayacağını, vakıf/dernek adı altında faaliyet yürüten tarikatların da 4-6 yaş arası çocuklarımıza musallat edileceğinin sinyallerini veriyor.

KARANLIK BİR YOL

Özet olarak "Okul öncesi eğitim zorunlu olmasın, ücretsiz olmasın ama tarikatlar at koşturabilsin" kararlarıyla sona gelen şûra, bize ülkece yürütülmek istenen karanlık yolu gösteriyor. Bu korkunç senaryo, bu gerici plan hiçbir yanıyla kabul edilemez! Daha soyut düşünceyle yeni tanışan çocuklara cennet, cehennem gibi kavramları pompalamanın pedagojiyle, bilimle, vicdanla yan yana gelir bir tarafı yoktur. Bunun adı eğitim değil beyin yıkama olur. Ve bilinsin ki bu ülkedeki her çocuk için laik, bilimsel, kamusal eğitimi savunan Eğitim-İş olarak biz, bunun karşısında dimdik duracağız.

Şûranın genel kurulunda bu tavsiye kararını vicdanları sızlamadan aldıranlara da buradan sesleniyoruz: Beğenin, beğenmeyin bu ülke laik bir Cumhuriyet'tir efendiler. Anayasa'ya, laikliğe, çağdaşlığa, insanlığa bu kadar aykırı bir kararı sırf Saray'dan ve tarikatlardan aferin almak için hayata geçiremezsiniz. Başöğretmen Atatürk'ün bize emanet ettiği yeni nesiller, sahipsiz değildir. Bu skandal, karanlık ajandaya karşı her yönüyle hukuk savaşı vereceğimizi, bu konudaki her gelişmeye ilişkin kamuoyunu bilgilendirme görevimizi yerine getireceğimizi açıkça ilan ediyoruz.

 

ÇOCUKLARIN BELLİ BİR DÜZEYİ VAR

Eğitim Sen Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul

Okul öncesi eğitime ‘din eğitimi’ getirilmesine ilişkin kararı kabul etmemiz mümkün değil. Eğitimde 4+4+4 dayatması ile kendi siyasal ideolojik hedeflerine uygun nesiller yetiştirmeyi hedefleyen siyasi iktidar, hedefi daha da büyüterek bilinçli ve programlı bir şekilde daha kolayca ‘şekil verebileceği’ 4-6 yaş grubuna yöneliyor. Henüz oyun çağında olan, somut ve soyut düşünce yetileri gelişmemiş olan 4-6 yaş grubu okul öncesi eğitim çağındaki öğrencilere, hangi neden ya da gerekçeyle olursa olsun, dini eğitim verilmesi, Türkiye’nin de altında imzasının bulunduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin ‘çocuğun üstün yararı’ ilkesi ile temelden çelişmektedir.

BELLİ BİR OLGUNLUK DÜZEYİ

Her yaşın belli bir zihinsel olgunluk düzeyi, algılama düzeyi, muhakeme ve soyutlama düzeyi vardır. Bu nedenle de bilgi çocuğa aktarılırken önce çocuğun bu bilgiyi anlayabilecek düzeyde zihin ve duygu gelişimine sahip olması, ardından bu bilginin ağırlığı altında ezilmemesi, yanlış anlama dolayısıyla zarar görme ihtimalinin bulunmaması gerekir. Türkiye’de ‘din eğitimi’ pratiklerinde sıkça karşılaşıldığı gibi, çocuklarda korku, endişe, umutsuzluk, suçluluk duyguları yaratan, çocuğun dini bilgiyi edinmeye hazır olmadığı bir dönemde dini eğitimle karşı karşıya bırakılmasının çocuk üzerinde olumsuz etkilerinin olması kaçınılmazdır. Geçmişte ‘günahları çoğalmadan cennete gitmek için ölmek isteyen’, ‘annesini kapanması için uyaran’ çocuklara ilişkin sayısız örnek yaşanmıştır.

 ÇOCUKLARA SÜREKLİ KORKU

Pedagojik temele dayandırılmayan dini eğitimin en önemli sakıncası, çocuklara sürekli olarak korkunun öğretilmesidir. Bir davranışa yönelmek ya da başka bir davranıştan kaçınmak için dinde en önemli referans korkudur. En çok da günahtan korkmak öğretilir. Oysa çocukluk döneminde çocuğun hatalar yapması, kendi doğrularını oluşturmadan önce içinden gelen her türlü sese kulak vererek kendi kendine vicdan ve sosyal yargı geliştirmesi çok önemlidir.

Gelişim çağının başında ve somut düşünme evresinde bulunan çocuklar açısından din eğitimi söz konusu olduğunda, çocukların pedagojik olmaktan uzak ve korku temelli bir eğitimle ‘öğretilmeye’ çalışılan soyut kavramları anlaması ve içselleştirmekte güçlük çekmesi kaçınılmazdır. Örneğin bu yaş grubundaki çocuklar, yaptıkları hatanın (günahın) cezası olduğunu öğrendiklerinde bir şeyi akıllarından bile geçirdiklerinde suçlu olduklarına inanıp, olup biten kötü şeylerin kendi hatalarından kaynaklandığına inanırlar. Bu suçluluk duygusu bir süre sonra çocukların içe kapanmasına, depresif duygular geliştirmesine ve davranış bozuklukları yaşamasına neden olabileceği gibi, ailesine ve çevresine karşı daha saldırgan tutumlar geliştirmesine neden olabilir.

Devlet eğitimi ve toplumsal yaşamı örgütlerken bunu dini kurumlara, dini kurallara, söylemlere ya da referanslara göre yapmamalıdır. Özellikle eğitim sistemi ve okullar, dini kurallara ya da faaliyetlere göre değil, evrensel ve bilimsel gerçekler ile toplumsal ihtiyaçlara göre düzenlenmesi gereken kurumlardır. MEB’in görevi, çocukları ve gençleri insanlığın ortak evrensel değerleri doğrultusunda yetiştirmek, çocukların yararını gözetmek, çocuk ve gençlerin kendini gerçekleştirebilmesi için mevcut bilgi birikimine ulaşmasına ve eleştirel düşünce becerisi kazanabilmesine olanak sağlayacak somut adımlar atmak olmalıdır.Laik bir ülkede devletin, zorunlu din dersi uygulamasıyla bireylerin kişisel inanç alanına girmesi doğru değildir.  

MİLLİ EĞİTİM BAKANI NE DEDİ?

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, okul öncesi eğitime din eğitimi getirilmesi kararına ilişkin şunları söyledi:

“Bildiğiniz gibi Şura kararları, tavsiye niteliğindeki kararlardır. Uygulanma, yaptırım zorunluluğu yoktur. Milli Eğitim Bakanlığı'nın en yüksek danışma kurulu olarak Şuranın aktif olarak bizim belirlediğimiz önceliklerde çalışmasını istedik. Dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığı olarak Şurada gerek oy birliği gerekse oy çokluğuyla kabul edilen tüm kararları yeniden değerlendireceğiz, belirlemiş olduğumuz eğitimde fırsat eşitliği çerçevesinde alt başlıklarda gerekli yerlere dercedip ona göre yol haritamızı çıkaracağız. Yani burada alınan her kararı, Milli Eğitim Bakanlığı benimsediğimiz, reddettiğimiz veya kabul ettiğimiz anlamına gelmiyor."

03-12-2021


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş