Arama sonuçları

Okullara manevi danışman: İmama değil, öğretmene ihtiyaç var

Okullara manevi danışman: İmama değil, öğretmene ihtiyaç var

Eğitimciler “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi-ÇEDES” kapsamında okullara “manevi danışman” adı altında imam, müezzin ve vaiz gibi din hizmetlerinde çalışan kişilerin atanmasına tepki gösteriyor. Eğitim İş Sendikası, ÇEDES projesi kapsamında Eskişehir ve İzmir'de 842 okula “manevi danışman” adı altında imam, müezzin ve vaiz gibi din hizmetlerinde çalışan kişilerin atanmasına tepki gösterdi.

Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve  Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” isimli ÇEDES projesi kapsamında, İzmir dahil birçok ilde 842 lise ve ortaokula, “manevi danışman” adı altında din hizmetlerinde çalışan kişilerin görevlendirilmesine tepki gelmeye devam ediyor. 

HEP BİRLİKTE REDDEDELİM

Bu tepkilerden birisi Eğitim İş Sendikası'ndan geldi. Sendika, "Gerici ve tehlikeli ÇEDES Protokolü için çağrımızdır: Hep birlikte reddedelim" başlığıyla bir bildiri yayımlarken, İstanbul’da çok sayıda okulun TÜGVA’ya tahsis edildiğine dikkat çekerek, şöyle dedi:

DİNİ EĞİTİM DÜZENLEME HAKKI ALDILAR

“Seçimlerin bitmesinin ardından iktidar bloğu, eğitimi gericileştirme çalışmalarına gözle görünür şekilde hız vermiştir. Sadece bu hafta;

-Valilik onayı ile İstanbul’un farklı ilçelerinde toplam 238 okul Bilal Erdoğan ile çok sayıdaki yandaşın yönetiminde yer aldığı TÜGVA’ya tahsis edilmiştir. TÜGVA, devlet okullarında yaz boyunca dini ‘eğitimler’ düzenleme hakkına kavuşmuştur.

İZMİR’DE İMAM SAYISI ARTIYOR

-Eskişehir ve İzmir’de okullara imam ve vaiz gönderilmeye başlanmıştır. Özellikle İzmir’de imam giren okul sayısı günden güne artmaktadır. ÇEDES kapsamında yapılan protokolle, 842 okula, yani İzmir’deki her 3 okuldan 1’ine “manevi danışman” adı altında imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve kuran kursu öğreticisi gönderilecektir.

PROTOKOL HUKUKSUZDUR

Oysa özellikle ÇEDES denilen bu protokol birçok açıdan hatalı ve tehlikeli bir uygulamadır. ÇEDES protokolü hukuksuzdur: Çünkü Anayasa ile de Milli Eğitim Temel Kanunu ile de çelişmektedir. Anayasa’nın 42.Maddesi “Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz” derken, ÇEDES hem bir kanunla belirlenen bir uygulama olmadığı için hem de laik ve bilimsel eğitimle tezat olduğu için bu kesin hükümle çelişmektedir.

EĞİTİM İŞİ İMAMLARA VERİLEMEZ

Yine Anayasanın 128. Maddesi’ndeki “Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür” hükmü, bir alandaki kamu hizmetinin o alandaki kamu idaresi ve memurlarınca görülebileceğinin altını çizmektedir. Yani bu maddeye göre eğitim işi, ÇEDES’te yapıldığı üzere o işin uzmanı olan öğretmenlerden alınıp imamlara verilemez.

Ayrıca Milli Eğitim Temel Kanunu “Eğitim ve öğretim hizmetinin, bu kanun hükümlerine göre Devlet adına yürütülmesinden, gözetim ve denetiminden Milli Eğitim Bakanlığı sorumludur” derken, Bakanlık ÇEDES ve benzeri protokollerle bu görev alanını devrederek, vakıfları kendi sorumluluk alanına dahil ederek kendi kanunu ile çelişmektedir. Ayrıca protokolün işleyişi de yeni hukuksuzluklara zemin hazırlayacak türdendir. Örneğin öğrencilerin ders sırasında sınıftan çıkarılması ya da almak zorunda oldukları bir ders yerine ders saatinde bu “eğitime” maruz kalmaları, Anayasal güvence altındaki eğitim haklarının gaspları anlamı taşıyacaktır.Bu protokolün “ambalajı” da usulsüzdür. “Gönüllülük” esasına dayandığı söylense de kamu otoritesinin bir dayatmasıdır.

ÇEDES PROTOKOLÜ TEHLİKELİ

ÇEDES protokolü tehlikelidir: Çünkü her şeyden önce ilkokulları da kapsamına alan bu projede, pedagojiden bihaber, çocuklara nasıl yaklaşılacağının eğitimini bilimsel olarak almamış yetişkinler, çocukların en güvenli hissettikleri alan olması gereken okullara sokulmaktadır. Özellikle soyut düşünce çağına girmemiş, henüz sayıları bile boncuklarla tane tane öğretebildiğimiz küçük çocuklar için “cennet-cehennem” gibi soyut kavramlara maruz kalmak, travmatik etkileri beraberinde getirebilmektedir.

KAYNAKLAR İSRAF EDİLİYOR

ÇEDES protokolü mantıksızdır: Çünkü her şeyden önce kamu kaynaklarını ve gücünü doğru kullanmamanın, iktidarın sevdiği tabirle “israf” etmenin bir yoludur. Okullarımızda danışmanlık hizmetini yapmak görevli rehber öğretmenlerin sorumluluğundadır. Rehber öğretmenlerin sayısı konusunda bir eksiklik varsa -ki biz sendika olarak her zaman bu eksikliğe dikkat çektik- atama bekleyen on binlerce rehber öğretmenimiz vardır. Okullarımızda din eğitimi ise Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanında uzman öğretmenler tarafından zaten verilmektedir.

Öte yandan “değerler eğitimi” hali hazırda zaten biz öğretmenlerin çocuklara nasıl anlatacağımız konusunda eğitim aldığımız bir alandır. Yani devletin, zaten elinin altında olan öğretmenlerine bu eğitimi yaptırtmak yerine dışarıdan başka görevliler atamak hem kamu kaynağını doğru kullanmamaktır hem de mantıkla çelişmektir. Okulların “manevi danışmana” değil, öğretmene ihtiyacı vardır. Eğitim, sadece ve sadece öğretmenlerin yapabileceği bir uzmanlık işidir. Anayasa başta olmak üzere eğitimle ilgili yasa ve yönetmeliklerle aykırılıklar taşıyan, laik eğitim ile adı aynı cümle içinde dahi geçemeyecek olan bu protokolün iptali için hukuki süreci başlattık.”

LAİK EĞİTİM HEDEFTE

Eğitim Sen’in de dahil olduğu 11 sivil toplum örgütü, sendika ve veli örgütlenmeleri de ÇEDES projesinin laikliği ve laik eğitimi hedef aldığını ve bu uygulamadan derhal vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin ortak açıklama yaptı. Açıklamada şu görüşlere yer verdi:

Son yıllarda, Millî Eğitim Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı, dini vakıf ve dernekler arasında çok sayıda iş birliği protokolü imzalanmıştır. Bu ortak projeler üzerinden eğitimi dinselleşme süreci hızlandırılmış, doğrudan laik eğitimi ve laik yaşam tarzını hedef alan uygulamalar hayata geçirilmiştir.  Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı ortaokullar ve imam hatip okulları, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı il/ilçe spor müdürlükleri/gençlik merkezleri ile Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Diyanet Gençlik Merkezleri iş birliğinde yürütülmekte olan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) projesi kapsamında bir süredir ülke çapında toplantılar yapılmakta ve çeşitli kararlar alınmaktadır.

EĞİTİM BİLİMİNE AYKIRI UYGULAMALAR

ÇEDES projesinin amacı “Öğrencilerimizin millî, manevi, ahlaki, insani ve kültürel değerlerimizi benimseyen, koruyan, geliştiren ve kendi yaşantılarında inşa eden fertler olmalarına, çağın ve geleceğin becerileriyle donanmış, bu donanımı insanlık hayrına sarf edebilen, bilime sevdalı, kültüre meraklı ve duyarlı, aklıselim, kalbi selim ve zevki selim sahibi, bedensel ve sosyal bakımdan dengeli bireyler olarak yetişmelerine katkı sağlamak” olarak ifade edilmektedir. Dini ve manevi değerleri merkeze alan ÇEDES projesi, etkin bileşeni din referanslı kurumlar olması nedeniyle laik-bilimsel eğitim anlayışına ve eğitim bilimlerine aykırı bir çerçevede hazırlanmış ve uygulanmaya başlamıştır. Bu proje kapsamında, Milli Eğitim Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı hem programa katkı sağlayan hem de “temsilci öğretmen” kanalıyla öğrencileri bulan ve kamu mekânlarını kullandıran kurumlar olarak işlev görmektedir.

MANEVİ DANIŞMAN ADI ALTINDA

“Öğrencilere milli, manevi, ahlaki, insani ve kültürel değerlerimizin benimsetilmesi amacıyla tüm lise, ortaokul, ilkokul ve anaokulları ile il merkezi ve ilçelerde bulunan tüm cami ve Kur’an kursları”nı kapsayan proje, milli eğitim müdürlükleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı il müftülükleri aracılığıyla okullara öğrencilerin sözde ‘manevi gelişimini desteklemek’ amacıyla ‘manevi danışman’ görevlendirmelerinin önünü açmaktadır. Bu bağlamda pedagojik eğitimi bulunmayan vaiz, imam hatip, Kur’an kursu öğreticileri, İzmir ve Eskişehir başta olmak üzere çeşitli illerde görevlendirilmeye başlanmıştır. Protokolde ifade edildiği biçimiyle, “öğrencilerin moral ve motivasyonlarını artırıcı rehberlik hizmetlerinde bulunan” ‘manevi danışman’lara atfedilen kimi işlevler dört yıllık eğitim fakültesi mezunu psikolojik danışmanlarla, zaten yıllardır sürdürülmektedir.  

MEB SORUMLULUĞUNU DEVREDİYOR

1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 56. maddesine göre, “Eğitim ve öğretim hizmetinin, bu kanun hükümlerine göre Devlet adına yürütülmesinden, gözetim ve denetiminden Milli Eğitim Bakanlığı sorumludur.”

ÇEDES projesi, 1739 sayılı kanuna aykırı olarak eğitim hizmetinin yürütülmesini, gözetilmesini ve denetlenmesini Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı ile paylaşarak gözetim, yürütme ve denetim görevini ihlal etmektedir.

MEB, böylece okulların çocuğun üstün yararı ve kamu yararına işlev görme niteliğini sekteye uğratmaktadır. Yine ÇEDES projesi, öğrencilerin hem okulda hem de okul dışı ve yaz tatillerinde geçirdiği zamanları ele geçirerek okulu ve öğrencileri dini referanslı eğitim anlayışı ile siyasallaştırmaktadır. Sorumlu kurumlarca yeterince denetlenmeyen, kamusal alana açık olmayan bu alanlarda çocuğa yönelik yaşam hakkı ihlali, fiziksel şiddet, ekonomik şiddet ve çocuk ihmali ve istismarı olaylarını kamuoyu yakından gözlemlemiştir.

ÇEDES projesi, iktidarın eğitim sistemini siyasal-ideolojik çizgisi ve dini-kültürel ihtiyaçları doğrultusunda biçimlendirme hedefinin son örneği olarak karşımıza çıkmaktadır.  Hiçbir toplum birbirinin aynı ve tamamen aynı düşünen, aynı inancı paylaşan, aynı ‘manevi değerleri’ benimsemiş insanlardan oluşmamaktadır. Laiklik anlayışı gereği farklı, inanç, düşünce ve değerler karşısında tarafsız olması gereken bir devletin, sadece bir dinin ve mezhebin öğretilerini, sadece belli bir inancın benimsediği manevi değerleri tüm okullarda ‘tek doğru’ olarak öğretmeye çalışması doğru bir uygulama olmadığı gibi, farklı inançtan öğrencilere yönelik açık bir dayatma ve ayrımcılıktır.

Eğitim kurumlarının herhangi bir şekilde dini içerikli proje ve etkinliklerin mekânı haline getirilmesinin okullara ve eğitim sistemine olumlu anlamda en küçük bir katkısının olmadığı açıktır.Öğrencilerin inancı ya da kimliği nedeniyle ötekileştirilmesine ve ayrımcı uygulamalarla karşı karşıya kalmasına neden olacak her türlü girişime son verilmelidir.

Bu konuda eğitim emekçileri başta olmak üzere, öğrencilerimizi, velilerimizi ve demokratik kamuoyunu birlikte tavır almaya ve ortak mücadeleye davet ediyoruz.

MÜCADELEYİ SÜRDÜRECEĞİZ

Aşağıda isimlerini belirttiğimiz kurumlar olarak okulların dini referanslı faaliyet ve etkinliklerin değil, laik ve bilimsel eğitimin mekânları olması için yürüttüğümüz mücadeleyi kararlılıkla sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz.

 

EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ SENDİKASI

TÜM ÖĞRENCİ VELİLERİ DAYANIŞMA DERNEĞİ (ÖV-DER)

ÖĞRENCİ VELİ DERNEĞİ (VELİ-DER)

YENİ KUŞAK KÖY ENSTİTÜLÜLER DERNEĞİ

HALKEVLERİ

SOSYAL HAKLAR DERNEĞİ

ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU

DEMOKRATİK ALEVİ DERNEKLERİ

PİR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEĞİ

ALEVİ KÜLTÜR DERNEKLERİ

HACI BEKTAŞ VELİ ANADOLU KÜLTÜR VAKFI

 

 

 

 

 

09-06-2023


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş