Arama sonuçları

Evlerde kontrol kimin elinde? Kararları kim alıyor?

Evlerde kontrol kimin elinde? Kararları kim alıyor?

Günümüzde birçok evde kararları anne baba değil, çocuklar alıyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Burak Doğangün çocukların bazı evlerde “başkan” konumunda, yani karar verici olduğunu belirterek,  “Aileler, alacakları arabayı, eşyalarının rengini, modelini, deterjanı bile dört beş yaşındaki çocuklarına soruyor” dedi.

Doğangün, yeni çıkan ‘Geneleksel Bebeklikten Yetişkinliğe Ruhsallık ve Ruh Sağlığına Geleneksel ve Modern Bir Bakış’ adlı kitabında bebeklik, çocukluk, ergenlik dönemlerine projeksiyon tutuyor. Ayrıca, yapay zeka, metaverse’in (sanal evren) çocuklar ve ruhsal dünyamıza olası etkilerini değerlendiriyor.

EBEVENLER X KUŞAĞI

Diken’den Mesude Erşan’ın haberine göre Doğangün, bugünkü ebeveynlerin çoğunun, X kuşağı olduğunu hatırlatıyor. Bu kuşak ne önceki ne de sonrakilere yaranabildiğini düşünüyor. Kendi çocukluk dönemlerinde yaşamadıklarını çocuklarına yaşatmak istiyorlar. Ancak çocuklukta belli bir dönem sonra frene basmak ya da ipi tutmak gerekiyor.

EVDEKİ DÜZEN ÇOCUĞA BIRAKILIRSA

Doğangün evlerde yaşanan bu değişimi ve ailelere uyarılarını şöyle sıralıyor: 

Evdeki tüm düzenin çocuğun isteğine göre belirlenmesi halinde, çocuklarla olan sınırlar kalktığı gibi, gerekenden fazla alan da açılıyor. Günün ekonomik koşulları, reklamların vs. de etkisiyle ‘minyatür erişkin’ gibi görülen çocuk, ailenin belirleyeni konumuna itildi. Sınırların olmadığı, çocuk eksenli yaşantılara çanak tutan ebeveynler bir yandan da bu durumdan rahatsızlık duyuyorlar aslında. Çünkü bir süre sonra çocuk tüm alanı, yaşamı kaplıyor.

ÇOCUĞUNUZ ARKADAŞINIZ MI?

‘Çocuğunuzu asla ağlatmayın’, ‘Çocuğunuzla arkadaş olun’ önerileri de yanlış. Çocuğun sıkıntılarını dinlemek, çare üretmekle dert ortağı haline gelmek veya aradaki sınırları kaldırmak ayrı davranışlar.  Evladınız elbette size yaslanabilir ancak bu durum onunla arkadaş olmanız gerektiği anlamına gelmez. Sınırın, mahremiyetin kalktığı yerde ebeveynlik işlevi de ortadan kalkar. Çocuğun üst mekanizma görüldüğü, çocuktan izin alındığı ortamda, hiyerarşik düzensizlik söz konusu. Çocuk ‘hadi bakalım sen tercih et, sorumluluğu sen al’ şeklindeki bir konuma konulduğunda kendisini annesi ve babasından daha güçlü görüyor. Hatta anne-baba bundan hoşnut olabiliyor. ‘Ne iyi işte çocuk benden bile özgüvenli’ diye düşünüyorlar. Oysa bu bir yanılsama. Çünkü çocuk bilmediği dış dünyadan gelecek sıkıntılara karşı anne ve babasına yaslanmak ister. ‘Eğer anne ve babamdan daha güçlüysem, sıkıntılı ve stresli durumlarımda beni kim koruyacak’ diye kaygı, endişe, korku duyar. Sahte bir yanılsama ve özgüven. Bu gibi çocuklar evde aslan, dışarıda kedi gibiler. Dış dünyada genellikle kendilerini bile ifade etmekte zorlanan çocuklar olabiliyorlar.”

ÇOCUĞUN İHTİYACI OLAN 

Çocuğu evin merkezine/yönetimine koymanın da aşırıya kaçan korumacılığın da gelişim sürecini olumsuz etkilediğini düşünüyorum.Kaldı ki çocukların hiyerarşik bir yapıya ihtiyacı var. Çocuğun yüzlerce arkadaşı olabilir ama anne babaları tek. Diğer yandan pek çok anne-baba evladına “Sen aslansın, biriciksin, en iyisisin, prensessin, paşasın” diyerek pohpohluyor. Sonra bu çocuklar evlerinden çıkıp kreş, okul gibi çok çocuklu ortamlara girdiğinde yaşamın gerçekleriyle karşılaşıyor. Mutsuz ve umutsuz oluyorlar.

ERGENLERE DAVRANIŞ

Aşırı sert tepki uygun olmadığı gibi ‘ah işte ergendir, bana istediği hakarette bulunabilir’ yaklaşımı da yanlış. Çocuğun böyle bir hakkı yok. Öte yandan anne babanın da hakları ve kendi sınırları var. Bu ve benzeri davranışlarla karşılaştığında çok sert karşılık vermek doğru olmayabiliyor. 

DENEYİME KULAK VERİN

Okumak, öğrenmek, araştırmak çok önemli. Ancak sadece bu yolu seçen aileler, evlatlarına özgü eğitim, öğretim planlaması yerine, kalıplar üzerinden yol haritası belirliyorlar. Bu kalıplaşmış davranış biçimleri ergenlerin ruh dünyasında öfke patlamalarına neden olabiliyor. ‘Çocuklarınızla arkadaş olun‘ yaklaşımını doğru bulmuyor. Ergen çocuğun, anne veya babasının arkadaşlığına ihtiyacı yok. Onların zaten arkadaşları var.

HAYIR DEMENİN ÖNEMİ

 ‘Hayır’ diyebilmek sınır koymanın ilk aşaması. Dört beş yaşına gelen ama hiç ‘Hayır’ denmemiş çocuklar görüyorum. Bazen seansta çocuğun reaksiyonunu görmek için ‘Hayır’ diyorum. Herkes şaşırıyor. Çocuk da anne baba da. Bunu söylemek sanki o çocuğu moda deyimle travmatize edecekmiş gibi görünüyor. Büyük yara açmasından kaygı duyuluyor. Ergenlikte o frenleri tutmayan kamyonu durdurmaya çalışmak çok zor. Daha yüksek bir güç harcamanız gerekiyor.”

EKRAN UYARISI VE OTİZM

Çocuklarda mekanik beslenme modeline sıkça rastlıyoruz. Önünde ekran açık olmadan yemek yemeyen, ebeveyn ile karşılıklı ilişkisi zayıflamış çocukların sayısı çok fazla. Bu durum dört yaş altındakiler için büyük riskler barındırıyor. Çocuk, ekrana bakıp gülümsüyor ancak ekran gülümsemiyor. Çocuk, ekrana tepki veriyor ancak ekran tepki vermiyor. Ekran çocuğunuza sadece tek taraflı bilgi aktarıyor. Sözün özü, ekranlara maruz kalma süresindeki artış hem radyasyon riskine hem uyaran eksikliğine hem de kalitesiz bir etkileşime neden oluyor. Bu bileşenler otizm riski dahi doğuruyor.

 

02-01-2024


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş