Arama sonuçları

İşte bu 50 bin çocuğu ‘pamuklara sarıp’ korumalıyız, 360 bin çocuk için de acil önlem almalı

İşte bu 50 bin çocuğu ‘pamuklara sarıp’ korumalıyız, 360 bin çocuk için de acil önlem almalı

15 yaşındaki öğrencilenin matematik ve fen okuryazarlığı ile okuma becerilerini ölçen Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) 2022 sonuçlarına göre Türkiye 81 ülke arasında matematikte 453 puanla 39’ncu ve 2018’e göre 1 puanlık düşüş var. Fende 476 puanla 34. Sırada ve 2018’e göre 8 puanlık bir artış söz konusu. Okuma becerilerinde ise 456 puanla 36. Sırada ve 2018 verilerine göre de 10 puanlık düşüş söz konusu. PISA verileri ne anlatıyor? PISA neyi ölçülüyor? Geleceğimiz için endişe etmeli miyiz? Alt düzeydeki öğrencilerin çokluğu ve üst düzeydekilerin azlığı Türkiye’nin geleceği açısından hangi sakıncıları doğurur? Merak edilen tüm bu soruları  instagram yayınında konuğumuz olan Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Eren Ceylan ile değerlendirdik. YAYINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

İşte  Ceylan’a sorularımız ve yanıtları:

PISA NEYİ ÖLÇÜYOR, AMACI NEDİR?

Önce PISA neyi ölçer, burada amaç nedir?

Bu amacı anlayabilmek herşeyden önemli. Biz genellikle PISA’yı ülkelerin katıldığı ulusal sınavlar gibi bir sınav olarak düşünüyoruz. Oysa bu OECD’nin yaptığı çok önemli bir uygulama, bir izleme sınavı. Ülkeler bu anlamda kendilerini değerlendirme şansı buluyorlar. Peki okullarda verilen öğretim programlarını, etkisini veya öğrencilerin başarılarını mı değerlendiriyor. Hayır, aslında bu değil. Elbette okulda verilenler çok önemli. Ama karşımıza burada bir okuryazarlık diye bir kelime çıkıyor. Bu okuryazarlık çok mühim. Kısaca da şöyle tanımlanabilir: Öğrencilerin okulda öğrenmiş oldukları bilgilerin günlük yaşamda karşılarına çıkan problem durumlarına aktarabilme ve çözebilme becerileri. Bu bizim için çok kıymetli. Bu boyutu ölçmeye çalışıyor. Bunu 3 alanda yapıyor, matematik, okuma ve fen veya bilim dediğimiz alanda. Her döngüde bir bilim alanını öne çıkarıyor. PISA 2022’i matematik okuryazarlığının öne çıkarıldığı alan. Bunu hem ölçme tekniği bakımından ki burada öğrencilerin yeterliliklerini ve yetkinliklerini tanımlamak gibi bir amaç vardır. Bu tekniklerle ülkelerin o yeterlilik düzeyindeki öğrencilerinin ne yapabildiği, aynı zamanda o yeterlilik düzeyinde yüzde kaç oranında, kaç kişi kestirimlerde bulunur. OECD’nin temel hedefi olan ekonomi boyutu aslında burada da eğitim alanında da bizim karşımıza çıkıyor.

EĞİTİM SİSTEMİ İÇİN ALARM DEMEK

Sonuçlar çok konuşudu ama sonuçta matematikte 1, okumada 10 puanlık düşüş, fende ise 8 puanlık bir artış var. PISA temel yeterlilik düzeyini de ölçülüyor. Örneğin matematikte temel yeterlilik düzeyini aşabilen öğrenci sayısı %61. Anlamı ise öğrencilerin %39’u ikinci düzeyin altında yani asgari yeterliliklere sahip değil. Bu oran fende %25, okuma becerilerinde %29. Bu ne anlama geliyor? Asgari yeterliliklere sahip olmamak ne demek?

PISA’da önemli olan iki tane yeterlilik boyutu var. Bunlardan birisi sizin de söylediğiniz gibi ikinci yeterlilik düzeyinin altında kalan öğrencilerin oranı, bunlar ülkelerdeki bu öğrenci oranı ülkelerin eğitim sistemleri için bir alarm demek. Mutlaka bu öğrencilerin ikinci yeterlilik düzeyinin üzerine çıkarılması gerekiyor. Bu ülkelerin en önemli hedeflerinden birisi olmalı. Diğer taraftan OECD için çok önemli bir başka seviye ise 5 ve 6 düzey. Bu yeterlilik düzeylerinin kendi içinde ne yapabildikleri net biçimde tanımlanıyor. Matematikten örnek verecek olursak ikinci yeterlilik düzeyinde somut problemlerle ve tek değişkenli problemlerle uğraşabiliyorlar. Ama 5 ve 6. Düzeyde öğrenciler soyut problemlerle, birden fazla değişkenin işin içine girdiği problemlerle uğraşabiliyorlar. Hatta birinci düzey 3 parçaya ayrılıyor ve bunun üzerine ikinci yeterlilik düzeyi geliyor. Artık ikinci yeterlilik düzeyinin üstü ülkelerin eğitimlerinin iyileşmeye başladıkları düzey.

50 BİN ÇOCUK İÇİN ÖZEL PROGRAM

PISA için alt yeterlilik ve üst yeterlilikteki öğrenci sayısı çok önemli. 5-6’ncı yeterlilik düzeyindeki öğrenciler ülkelerin ekonomik kalkınmaları için lokomotifleri olarak görülüyor. Gelecekte ülkelerin ekonomil alanda gelişmeleri için bu öğrencilerden beklentileri var. bu öğrencilerin sayısının fazla olması çok önemli. Türkiye’de bu oranın düşük olduğunu görüyoruz. Yüzde 5.4 . Ancak diğer taraftan bizim nüfusumuz fazla olduğundan dolayı Finlandiya’nın %5 ile bizim yüzdeliğimiz arasında farklılık var. Bizde bu çocukların sayısı 50 bin civarında. Biz bu öğrencilerin yeterliliklerini düşürmeden, eğitim sistemi içinde daha da yükselmelerini sağlamamız bunun için çaba göstermemiz gerek.

YETERLİLİKLERİNİ DÜŞÜRMEMEK GEREKİYOR

Sizin deyiminizle pamuklara sararak korumak gereken bu çocuklar için ne yapmak gerekiyor?

Pamuklara sararak korumaları gereken bu üst yeterlilik düzeyindekilerin daha ileriki düzeyde ne olacaklarını önemsememiz gerekiyor. Bunlar 15 yaşındaki çocuklar lise 1-2 öğrencileri. Herşeyden önce bu yeterliliklerini düşürmeden lise eğitimlerini tamamlatmamız gerekiyor. Çok nitelikli bir eğitimle lise sonuna kadar bu öğrencileri taşımamız gerekiyor. Sonra çok nitelikli bir eğitimle bu öğrencilerin üniversite eğitimi almalarını, dünya standartlarında eğitim almalarını sağlamamız gerekiyor. 50 bin öğrencimizin etkili ve yetkin bireyler olabilmesi için iyi üniversitelerde okumaları gerekiyor. Bu da yetmiyor, bu öğrencilerin etkili, onlara uygun işkollarında istihdam edilmeleri gerekiyor ki bu da genellikle teknoloji alanındaki işkolları oluyor. Bizim bir taraftan da bu işkollarının sayısını yükseltmemiz lazım ki bu öğrenciler üniversiteyi bitirdiklerinde bu iş kollarında etkili şekilde çalışabilsinler. Yine önemli konulardan birisi de beyin göçü. Bu 50 bin öğrenci elbette yüksek lisansları, doktoraları için yurtdışına gidebilirler. Orada daha çok şey öğrenecekler, niteliklerine nitelik katacaklar ama günün birinde ülkemize dönerek, ülkemize hizmet edecekler, işte bizim asıl hedefimiz bu olmalı. Bunu sağlamak için de beyin göçü dediğimiz durumu kontrol altına almamız gerekiyor. Çünkü gidenler çok para için gitmiyor, çünkü burada da çok para kazanabilecek durumdalar. Onlar çocuklarına daha iyi bir eğitim olanakları istiyorlar, daha nitelikli ortamlarda çalışmak istiyorlar. Bu nedenle bu konu üzerinde durmamız ve 50 bin öğrencinin ülkenin istihdamına etkili biçimde katmamız gerekiyor.

ALT DÜZEYDEKİ ÖĞRENCİLER NE OLACAK?

Alt yeterlilik düzeyindeki öğrencilerin sayısı nedir? Bu çocuklar için nasıl bir politika geliştirmeniz gerekiyor?

İkinci yeterlilik düzeyinin altında kalan öğrencilerin oranı matematik okuryazarlığı alanında yüzde 39, bu öğrencilerin sayısı 360 bine denk geliyor. Aslında bakarsanız burada iki durum söz konusu. Bizim 50 bin öğrencimiz gücümüz ama aynı zamanda 360 bin öğrencimiz var ki onların yeterliliklerini de yukarıya taşımamız gerekiyor. Bunları geldikleri okullar olarak değerlendirirsek, mesleki eğitim kurumlarında ve ara eleman olarak calışmaları için önemli adımların atılması gerekiyor. Ama ara elemanda da niteliğin önemi çok fazla, orası da niteliksiz işgücünü kaldırmıyor. Bu ikinci yeterliliğin altında kaldı ve yukarıya çıkamadı diye bunlar yetersiz işlerde çalışmayacaklar. Onların çalışacağı işler de ülke için çok kıymetli ve nitelikli olacaklar. Bunun da önünün açılması gerekiyor.

20 YILDA PATİNAJ YAPILIYOR

Türkiye 2003 yılından bu yana PISA’ya katılıyor da bu süre içinde neler değişti?

Alt düzeydeki öğrenci oranları  hep yüksekti, hatta ilk yıllar daha da yüksekti.  Ama yüzde 38.7 yani yaklaşık yüzde 39 ve 360 bin öğrenciye denk gelen rakam hep büyüktü. Zamanla geriledi ama %yüzde 2, %5, aşağılara doğru çekildi ama hala elimizde çok büyük bir yüzde ve sayı var. Burada önemli olan noktalardan birisi şu,. Herkes ülkenin kaçıncı olduğuyla çok ilgileniyor ama bunun hiç önemi yok. Ortalama bakımından Türkiye’nin ortalamasını alıp, yeterlilik düzeylerindeki puanların içine sakladığımızda ortalama olarak baktığımızda ikinci yeterlilik düzeyinde kaldığı görülüyor. Bu 22 yıldır hiç değişmiyor. Biraz yukarıya çıkıp, biraz aşağıya inmişiz ama bu ikinci yeterlilik düzeyinden üçüncü yeterlilik düzeyine hiç taşınmamışız. Bizim artık ikinci yeterlilik düzeyinden çıkarak, ülke olarak üçüncü yeterlilik düzeyi ortalamasına çıkmamız gerekiyor. Bunu şuna benzetiyorum bir araba var, çamura saplanmış, biraz ileriye gidiyor, sonra geriye gidiyor, ama bulunduğu yerden hiç çıkamıyor, patinaj yapıyor. 20 yıldır PISA’da yaşadığımız bu, bunu görmemiz ve üst yeterlilik üçüncü yeterlilik düzeylerine çıkabilmemiz için kriterler koymamız gerekiyor. Zaten bu kriterlere de hedeflere de uymak zorundayız, çünkü biz OECD ülkesiyiz ve OECD o kriterleri koyuyor zaten. Biz eğitim sistemimizde etkili şekilde bu kriterleri yerine getirmenin nasıl olacağını düşünerek ilerlemeliyiz.

YAYINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

 

13-12-2023


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş