Arama sonuçları

Yeni kurulacak hükümete eğitim önerileri

Yeni kurulacak hükümete eğitim önerileri

Eğitim Reformu Girişimi (ERG) 2023 seçimlerinin ardından göreve gelecek hükümet Meclis için “eğitimde yapılması” gerekenleri öneriler olarak raporlaştırdı. Raporda temel önceliklerden birisinin kapsayıcı ve nitelikli eğitimin sağlanması ve bunun için de Türkiye Kapsayıcı ve Nitelikli Eğitim Stratejisi geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekildi. Bu süreçte, eğitimde karşı karşıya bulunan zorlukların iyi anlaşılması, kanıta dayalı çözümler üzerinde etraflıca çalışılması, yapılanların etkisi düzenli olarak değerlendirilmesi gerektiğine işaret edilen raporda, sivil toplum-kamu-özel sektör eşit paydaşlar olarak işbirliği içinde olmalarına vurgu yapıldı.

YARIM MİLYONDAN FAZLA ÇOCUK SİSTEM DIŞINDA

Türkiye’de 0-17 yaş grubunda 22 milyon 578 bin 378 çocuk olduğu ve Türkiye’deki toplam nüfusun yüzde 26,5’ini oluşturdukları anlatılan 0-2 yaş grubuna yönelik kamusal erken çocukluk eğitimi hizmetlerinin sunulkadığı, 3-5 yaş grubundaki çocuklara yönelik hizmetler ise zorunlu ve tamamen ücretsiz olmadığı ifade edildi.  Zorunlu eğitimin süresinin 1997’de 8 yıla, 2012 yılındaysa 12 yıla çıkarıldığı belirtilen raporda, zorunlu eğitim kapsamındaki 6-17 yaş grubunda 15 milyon 611 bin 200 çocuk bulunduğu vurgulandı.

13 YAŞTAN SONRA TERKLER BAŞLIYOR

Ancak bu çocukların yüzde 3,7’sinin, yani yaklaşık 570 bin 293 çocuğun 2021-22 eğitim-öğretim yılında herhangi bir eğitim kurumuna kayıtlı olmadığı belirtilen raporda eğitim dışındaki, yani herhangi bir kademede okula kayıtlı olmayan çocuk oranının, özellikle 13 yaştan sonra artığına dikkat çekildi. Yani çocuklar liseye geldiklerinde eğitim sisteminin dışına çıkmaya başlıyorlar.

Raporda bu durum şöyle örneklendiriliyor: 2004 doğumlu çocukların 13 yaşında oldukları 2017-18 eğitim yılında okullulaşma oranları yüzde 98,3’ken, 17 yaşında oldukları 2021-22 eğitim yılında okullulaşma oranları yüzde 86,9’dur. Bu durum, 2004 doğumlu öğrenci sayısının 4 yıl içinde yaklaşık 122 bin 334 kişi azaldığı anlamına geliyor.

ÇOCUKLAR NEREYE KAYBOLUYOR?

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Çocuk İşgücü Anketi, Türkiye’de yaklaşık 720 bin çalışan çocuğun bulunduğunu, çoğunun “genç işçi” tanımlamasına giren 15-17 yaş grubunda olduğunu gösteriyor. Araştırmalar, çalışmanın çocuğun eğitime devam edebilmesini etkilediğini ortaya 3 koyuyor. 16-17 yaş grubunun evlenmesine yasal olarak izin verilmesi de çocukların eğitim 4 dışına çıkmasını etkileyen faktörlerden birisi.  2021 yılında 16-17 yaş grubunda yaklaşık 13 bin 139 kız ve 770 oğlan çocuk resmi olarak çocuk yaşta erken ve zorla evlendirilmiş durumda.

BÖLGELER ARASI FARKLILIKLAR

Raporda bölgeler arasındaki okullaşma oranlarının farklılığına da dikkat çekiliyor. Özellikle 6 okulöncesi eğitim ve ortaöğretim kademelerindeki net okullulaşma oranları bölgeler arasında farklılaşıyor. Örneğin, 2022 verilerine göre 5 yaşta okulöncesi eğitim net okullaşma oranının en yüksek olduğu Doğu Karadeniz (%92,8) ile en düşük olduğu İstanbul (%72,0) arasında 20,8 yüzde puan fark var. Ortaöğretim net okullulaşma oranının en yüksek olduğu bölge olan Doğu Karadeniz (%94,5) ile en düşük olduğu bölge Güneydoğu Anadolu (%80,7) arasında ise 13,8 yüzde puan fark bulunuyor.

MÜLTECİ ÖZEL GEREKSİNİMLİ ÇOCUKLAR

Eğitimde bir başka sorun ise mülteci çocuklar, özel eğitim gereksinimi olan çocuklar, yoksul çocuklar gibi gruplar için okullulaşma oranlarının genel ortalamadan daha düşük olması.  Örneğin, Ocak 2022 verilerine göre, eğitim çağındaki (5-17 yaş) uluslararası koruma ve geçici koruma statülere 7 8 sahip çocukların sadece %67,6’sı bir eğitim kurumuna kayıtlı.

İKİLİ EĞİTİM SORUNU

Eğitimin bir başka sorunu ise ikili eğitim. 2022 yılı verilerine göre, ikili eğitim yapan eğitim kurumlarındaki öğrenci oranı ilkokulda yüzde 39,0, ortaokulda yüzde 28,6, lisede ise yüzde 5,2.

EĞİTİME AYRILAN KAMU KAYNAKLARI

Raporda ikili eğitim ve öğretmen ihtiyacının, eğitime ayrılan kamu kaynaklarıyla ilişkili  konular olduğuna dikkat çekilerek, şöyle deniliyor:  Türkiye’de kamu eğitim harcamaları ağırlıklı olarak personel giderlerine ve inşaat yatırımlarına yapılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) 2016’da yüzde 13,4 seviyelerine kadar çıkan bütçenin payı 2023’te en düşük seviyeyi, yüzde 9,7’yi gördü. 2014-2023 döneminde MEB bütçesi, merkezi yönetim bütçesi ve gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) arttığı düşünülürse, bu durum merkezi yönetim bütçesi ve GSYH’deki artışın dengeli bir şekilde MEB bütçesine yansımadığı, MEB bütçesindeki artışın daha sınırlı kaldığı anlamına geliyor.

ÖĞRENME YOKSULLUĞU YAŞIYORLAR

Yine eğitimdeki durumu gösteren araştırmalardan birisi de PISA sonuçları oluyor. Raporda genel olarak PISA 2018’e Türkiye’den katılan 11 -15 yaşındaki her dört öğrenciden birinin temel yeterliliğe sahip olmadığını gösterdiği vurgulanıyor.  Bu durum da öğrenme yoksulluğunun yaygın olduğu anlamına geliyor. Temel yeterliliklere sahip olmayan öğrenci oranı yüzde 36,7 ile en yüksek matematik alanında. Ayrıca PISA 2018 sonuçları, Türkiye’deki ortaöğretim kurumlarında öğrencilerin sosyal, ekonomik ve kültürel durumuna göre çeşitliliğin sınırlı olduğunu, yani okulların öğrencilerin sosyoekonomik durumuna göre ayrıştığını gösteriyor.

Raporda kurulacak hükümetten de Meclis’ten de beklenti eğitimde liyakatı temel alan, güvene dayalı ve kapsayıcı bir kültür oluşturmaları. Ayrıca eğitim mevzuatına yön verecek sivil, bütünsel ve çoğulcu bir eğitim kanununun gerektiğinin de altı çiziliyor.

BARIŞCIL, EŞİT, DESTEKLEYİCİ  VE KAPSAYICI EĞİTİM ORTAMLARI

Raporda öğrenme ortamlarının önemine dikkat çekilerek, öğrencinin kendini güvende hissetmesi, şiddetin hiçbir türüne maruz kalmaması, öğrencinin haklarının, beden ve ruh sağlığının korunması sağlıklı öğrenme ortamları için elzem olduğu belirtiliyor.

SİSTEM DIŞINDA KALAN ÇOCUKLAR İÇİN

Raporda, Türkiye’nin COVID-19 salgınıyla birlikte dünyada çocuk yoksulluğunun arttığı ülkeler arasında olduğu vurgulanarak, çocuk yoksulluğunun eğitimde devamsızlık, öğrenme kayıpları, okul terki, istismar ve ihmale maruz kalma, suça sürüklenme, sosyal dışlanma, çocuk işçiliği ve çocuk ve erken yaşta zorla evlilik gibi sonuçları olduğu belirtiliyor. Raporda eğitimin yoksulluk döngüsünü kırma ve fırsat eşitliğini sağlamaya etkisi nedeniyle tüm çocukların içine doğdukları şartlardan bağımsız olarak hizmetlere erişimi hedeflenmesi gerektiği belirtiliyor. Raporda, sosyoekonomik koşulları elverişsiz hanelerdeki çocukların eğitime devamının sağlanması önceliklendirilmesi gerektiği de vurgulanıyor.

ÖĞRETMEN POLİTİKALARI NE OLMALI?

Raporda dikkat çekilen noktalardan birisi de öğretmenler. Raporda şu ifadeler yer alıyor:

Üst politikalardan okul içi uygulamalara kadar çeşitli düzeylerde karar alma süreçlerine öğretmenlerin etkili ve anlamlı katılımınının güvence altına alınması için etkili mekanizmalar geliştirilmeli. Öğretmenin, eğitimin temel amaçları ve ilkeleri korunarak, sorumluluk alanlarında özerk çalışabilmesi, özgün çalışmalar üretebilmesi desteklenmeli.

ÖĞRETMENLİK MESLEK KANUNU

Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) çerçevesi ek düzenlemelerle genişletilmeli, tüm öğretmenleri ve öğretmenlik mesleğine dair kritik konuları kapsayacak hâle getirilmelidir. ÖMK kapsamında hangi alanlarda ek düzenleme ve tamamlayıcı çalışmalara ihtiyaç duyulduğu katılımcı bir süreçle belirlenmeli ve bunların tamamlanmasına ilişkin bir takvim paylaşılmalıdır. ÖMK kapsamına öğretmenlik mesleği içindeki kadrolu, sözleşmeli ve ücretli gibi farklı statü uygulamalarını ortadan kaldıran bir yasal düzenleme dahil edilmelidir.

Elverişsiz koşullara sahip kurumlarda ve bölgelerde görev yapan öğretmenlerin desteklenmesine yönelik hedefler ayrıntılandırılmalı; öğretmenlerin yaşam koşullarının iyileştirilmesi için ilgili tüm kamu kurumları arasında işbirliği sağlanmalı.

OKUL TEMELLİ BÜTÇELER

Raporda eğitimin finansmanı konusuna da dikkat çekiliyor. Eğitimin finansmanıyla bağlantılı en temel sorunlardan birisinin sosyoekonomik eşitsizliklerin eğitime etkileri olduğu belirtilerek, eğitime ayrılan kaynakların, kapsayıcı ve nitelikli eğitim için yeterli ve sürdürülebilir olmasının sağlanması gerektiği aktarılıyor. Raporda okulların kendi gereksinimlerini belirleyebilmesi, bunları karşılayabilmek için okula özel bütçeye, kurumsal kapasiteye ve yetkiye sahip olmasının hedeflenmesi gerektiğine de işaret ediliyor.

TÜM ÖĞRENCİLERE ÜCRETSİZ YEMEK VE İÇME SUYU

Raporda tüm kademelerdeki tüm öğrencilere ücretsiz, ekolojik, atık üretmeyecek, sağlıklı ve dengeli okul yemeği sağlanması için kaynak ayrılmalı veya farklı paydaşlarla işbirliği kurularak sürdürülebilir kaynak yaratılması isteniyor. Aynı zamanda okullarda ücretsiz, ekolojik, atık üretmeyecek yöntemlerle içme suyu sağlanması gerektiği de belirtiliyor.

Raporda, eğitime erişim sorunu yaşama veya eğitim dışına çıkma riski olan çocukların erken uyarı mekanizmaları ile tespit edilmesi isteniyor. Bir başka beklenti ise 3-5 yaş grubu çocuklar için okulöncesi eğitim zorunlu ve ücretsiz hâle getirilmeli ve uygulama sürecinde en kırılgan gruplar ve dezavantajlı merkezler önceliklendirilmeli.

16-05-2023


Etiketler

Paylaşın arkadaşlarınızı da bilgilendirin

Paylaş